1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. CHP’siz İmralı olur ama çözüm süreci olmaz
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

CHP’siz İmralı olur ama çözüm süreci olmaz

A+A-

CHP’nin İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşecek TBMM heyetine temsilci vermeme kararının yarattığı tartışma çözüm sürecinin aslında nasıl bir hedef olduğunun hala yeterince anlaşılmadığını gösteriyor. Bir yanda CHP’yi bu kararından dolayı eleştirenler öte yanda takdir edenler hattı var. İki hattın kullandığı karşılıklı sertlik dili meseleyi çözüm odağından uzaklaştırıyor. Bu tehlikeli ve sıkıntı bir gelişme çünkü partilerin bazı durumlarda birbirinden ayrışan kararlarında önemli olan sürecin başarıyla sonuçlanmasıdır.

 En nihayet süreç devam ediyor ve CHP bunun bir adamından geri durmakla o sürecin parçası olmaktan vazgeçmiş değil. Olmadığını kendileri de söylüyor. Sadece İmralı parantezine itirazları var ve belki ileride başka partilerin başka parantezlere itirazları olacak. Mesela, sürecin en önemli ayağı olan infaz düzenlemesiyle PKK’lıların hayata karışması ve Öcalan’a umut hakkı konularının kapağı açılmış bile değil. Ki bu bahisler İmralı heyetine kimlerin katılıp katılmayacağından çok daha önemlidir.

İster MHP çok ileri gitsin, ister CHP biraz temkinli davransın; sürecin selameti yetki sahibi olan ve o yetkiyi de sınırsız kullanma selahiyetine haiz olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elindedir. Siyasi risk ihtimali görüyorsa bile yetkisini ve imkanlarını kullanmalıdır. Çünkü, bu kez ok yaydan çıkmıştır. Üçüncü kez başarısızlık düşünülemez.

Gelgelelim CHP’nin İmralı kararına… CHP heyete temsilci vermeli miydi? Verse isi olurdu. CHP’nin, başta Erdoğan’ın ikircikli tutumu olmak üzere kendine göre bir dizi gerekçeleri var. Oradan bakınca ve üstelik toplum da bu kararı benimsemiş görünürken katılmama kararı iyi görünebilir ama sürece dair istekliliğini göstermek adına daha cesur davranmak da iyi görünebilirdi.

Peki, bir TBMM heyetinin İmralı’yı ziyaret etmesi çözüm sürecinin sıhhati açısından olmazsa olmaz bir karar mıydı? Hayır değildi. Bu olmadan da süreç ilerleyebilir yahut bir hayli sembolik önem kazanan bu görüşme yine sembolik yollarla; mesela görüntülü konuşarak da yapılabilirdi. Madem böyle bir niyet vardı en azından CHP’nin katılma garantisi alınmadan açıklanmayabilirdi. Dolayısıyla, CHP’nin Öcalan’la görüşme ekibinin bir parçası olmama kararıyla, İmralı’ya bir heyet gönderme kararı aynı oranda tartışmayı hak ediyor. Doğru bir stratejiyle, AK Parti/MHP ve DEM’in heyette yalnız kalması önlenebilir ve çözüm sürecinin sadece iktidar işine dönüşmesi görüntüsü yaşanmazdı.

Böylesi adımlar daha ilan edilmeden taraflarca mutlaka konuşulmalıdır. Kamuoyunda şüphelere yol açmamak için ince diplomasi şarttır. Bunun birçok yolu var ama öncelikle Cumhurbaşkanı’nın zaman zaman kararsız görünen tutumundan sıyrılıp sürece odaklanması gerekiyor. Çünkü, başarılı sonuç dışında her durum elbette önce ülkenin sonra da iktidarın aleyhine olur. CHP’nin İmralı’ya gitmemesi de mazeret olarak işe yaramaz.

Artık acilen bu tartışmadan çıkıp içinde CHP’nin içinde daha aktif olarak bulunacağı aşamaya geçmek doğru olacaktır. CHP’nin toplumun bir kesiminden alkış olması veya bir kesimin de onları çözüme karşı olmakla itham etmesi gibi faydasız tartışmadan hızla uzaklaşmak gerekiyor. En nihayet, içinde ana muhalefet partisinin olmayacağı bir çözüm süreci düşünülemez. Böyle bir çözüm kimsede “Kürt meselesi artık çözüldü” duygusunu uyandırmaz. O duygu olmadıktan sonra da gerçek ve kalıcı bir çözümden söz edilemez. Sadece CHP’nin değil Yeni Yol Grubu’nun da bu hatta tutulması zarureti vardır. Çözüm sürecinin iktidar bloku dışında mümkün olduğunca çok destekçiye ve sahiplenene ihtiyacı vardır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar