1. YAZARLAR

  2. Ali Bayramoğlu

  3. CHP ne yapsın?
Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu

CHP ne yapsın?

A+A-

Muhalif kesimde sıkça şu sözler duyulur; “bu koşullarda CHP ne yapsın…”

Bir yönüyle haklı bir serzeniştir bu.

Bir süre önce yazmıştım:

“Siyasi iktidarın CHP üzerinde eşine ender rastlanır bir baskı kurduğu muhakkak. Yargı, tümüyle ve tartışmasız bir biçimde iktidarın denetiminde. İktidar bu denetim üzerinden CHP belediyeciliği ile yolsuzluk arasında bağ olduğu iddiasıyla ana muhalefetin kadrolarını hapse atıyor, en önemli isimlerini siyaset dışı bırakma hamleleri yapıyor. Savcılar ve mahkemeler, büyük çoğunlukla kritik tüm konularda Beştepe’nin işaret ettiği hattın dışına çıkmıyor; çıkanlar görevden alınıyor. AYM ve yüksek yargı organlarının istenmeyen kararları uygulanmıyor. Bu durumu tersine çevirebilecek, durdurabilecek ahlaki ve siyasi hiçbir unsur yok…”

Baskının her geçen gün artarak yoğunlaştığını izliyoruz. Erdoğan’ın amanı ve sınırı yok. İktidar, CHP’li belediyelerin parçalamanın ötesine geçip, CHP’nin merkezini imhaya yönelmiş görünüyor.

Bu durumda CHP’in siyaseti de, kendisini koruyacak manevralara, itiraz etmeye, itiraz söylemine kilitleniyor.

Haklı serzeniş bu halle ilgili ve sınırlı.

Ne yazık ki karşılığı yok…

İtiraz siyasetinin karşılığını almak için hukuk ve demokrasi mekanizmalarının asgaride olsa da çalışması gerekir. Bu, mekanizmaların adaleti, değişim ihtimalini ve umut duygularını beslemesi anlamına gelir.

Bu durumdan çok uzaktayız.

Siyasetin diğer mümkün kalemi olan güvenlik, savunma, dış politika gibi konularda CHP’nin oyuna girmesi ne kendi dokusu, ne eğilimleri ne bulunduğu durum bakımından mümkün. Kaldı ki, bu konuda bir farkındalık, bir gayret dahi yok.

O zaman soru şu: Elinizdeki tek araç itiraz söylemindeyse, yargı iktidarın elinde, basın karşınızdaysa, uluslararası arena umursamaz haldeyse, varılacak yer neresidir?

Şöyle bir iddia var: Deniyor ki, “CHP’nin direnç politikaları belli bir cazibeye sahip. İktidarın baskısı, adaletsizlikler, dengesizlikler (örneğin ekonomik sıkıntılar), oy ve seçmen kaymaları üretiyor, yeni bir sosyolojinin, daha doğrusu yeni bir seçmen sosyolojisinin oluşmasına yol açıyor. Bu da, ilk seçimlerde iktidar değişikliğini getirecektir.”

Türkiye gibi her şeye rağmen kültürel ayrışmaların egemen olduğu bir toplumda, kutuplaşmış siyaset ortamında böyle bir ihtimal bence çok yüksek değil…

Diyelim ki, ben ve benim gibi düşünenler sosyolojik olarak yanılıyor.

Ama politik olana ne demeli?

CHP kadroları, siyasi partinin karşı karşıya kaldığı baskıları iç iktidar savaşı için bir zemin haline getirmiş durumda. Ülke, anayasa ihlali içeren mahkeme kararları kadar, CHP’de farklı grupların çatışmasına, mücadelesine tanıklık ediyor.

Mahkemenin CHP İl teşkilatını görevden almasını CHP yönetimi anayasayı ihlal ilan edip tanımazken, mahkeme tarafından görevden alınanların yerine kayyum olarak atanan eski il başkanı Günsel Tekin görevi kabul ediyor, iki grup birbirine giriyor.

Kılıçdaroğlu’nun 15 Eylül’deki celsede kurultayın iptal kararını beklediği ve partinin başına geçmeye hazırlandığı söyleniyor.

Bu politik görüntünün beklenen sosyolojik yapıyla uyumlu olmadığı ortada. Bu beklentiyi parçalaması da kuvvetli ihtimal.

Türkiye git gide tek partiye, tek adama mahkumiyete gidiyor…

Ve yazık oluyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar