1. YAZARLAR

  2. Yusuf Ziya Cömert

  3. Camiye ‘imansız’ denir mi?
Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Camiye ‘imansız’ denir mi?

A+A-

‘Kullar’ın yani devşirildikten ve devlet nezaretinde gerekli eğitimi aldıktan sonra devlet görevine atanan kişilerin malı mülkü, padişahın kölesi sayıldıkları için öldüklerinde devlet tarafından müsadere ediliyor.

Prof. Dr. Akyılmaz bu uygulamanın kapsamının Kanuni döneminde genişletildiğini söylüyor.

“Kanuni devrinden itibaren ise ilmiye sınıfı dışarıda kalmak üzere askeri sınıf içinde Türk-devşirme ayrımı ortadan kalkmış, kulluk anlayışı devşirme olmayan askeri sınıf üyelerini de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.”

“Osmanlı Devleti4nin içinde bulunduğu şartlar göz önüne alındığında askeriler için yapılan müsaderenin daha çok iktidara alternatif bir gücün ortaya çıkarak merkezi otoriteyi zayıflatmasının önüne geçme ve devlet adamları ve nüfuz sahibi kişilerin gayrı kanuni metotlarla devlete ait malları ele geçirme ihtimallerine karşı önlem almak amaçlarına dayandığı görülebilir.”

Bu bir devlet politikası. Devlet, servetin devlet dışında bir yerde temerküz etmesini istemiyor.

Bir de devlet, devlet görevlilerinin suiistimal yoluyla zenginleşmesine mâni olmak istiyor. Bu yüzden devlet görevlileri vefat ettiğinde malvarlıklarına el koyuyor.

Devletin malvarlığına el koymasını nasıl önlersin?

Osmanlı’da bunun yolunu bulmuşlar.

“Yönetici sınıf mensuplarının ölünce mallarının müsadere edilmesi ve mirasçılarına bir şey kalmadan terekenin devlet hazinesine alınması Osmanlı Devleti’nde aile vakıfları, zürri vakıflar ya da evlatlık vakıflar adı verilen bir uygulamanın yaygınlık kazanmasına yol açmıştır. Özellikle üst düzey devlet adamları hukuki mirasçılarının geleceklerini garanti altına almak adına sağlıklarında aile vakıfları kurma yoluna gitmişlerdir. Aile vakıfları vakfedenin vakıftan yararlanmak üzere kendi soyundan gelen kişileri seçmesi ile ortaya çıkan vakıf türüdür.”

“Zürri vakıflarda vâkıf, vakıf senedinde sadece “evladıma” ibaresini kullanmışsa bir nesil sonra yoksullara “evlad-ı evladıma” demişse bütün soyu tükendikten sonra vakıf yoksullara tahsis edilmiştir.”

(“Evlad-ı evladıma” “Çocuklarımın çocuklarına” demek oluyor.)

Bugün bazı üst düzey yetkililerin vakıf kurarak yönetimine oğullarını, kızlarını, akrabalarını getirmeleri demek ki yeni bir buluş değil. Tarihimizden ilham almışlar.

Yakın tarihimizde ya da günümüzde devlet görevi yaptığı süre içinde zenginleşen insanlar var mı?

(Bu soruya ‘yok’ diye cevap verenler çıkabilir. ‘Yok’ maalesef yanlış cevap.)

***

Biz buralara ahalinin ve devlet ricalinin hangi maksatla cami inşa ettiklerini anlamaya çalışırken geldik.

Camilere, bilhassa Osmanlı döneminde büyük mimarlar tarafından inşa edilen camilere dışarıdan baktığımızda hayran kalıyoruz.

Muhtemelen camilerin inşası sırasında da ahali hayran olmuştur.

Her şey dışarıdan göründüğü gibi değil.

Mesela Sultanahmet.

Dünyanın en güzel camilerinden biri.

Ayasofya’nın karşısında, zarif, ince ince işlenmiş, muazzam İstanbul siluetinin en güzel kısımlarından birini teşkil ediyor.

Bir gün, avlunun bitişiğindeki türbeyi ziyaret ettiğimde ürperdim.

Bilmediğim bir şey değildi, Osmanlı hanedanındaki kardeş katli uygulaması.

Ama küçük küçük sandukalar, sandukaların başlarındaki kavuklar. Sayısını unuttum, şehzade mezarları.

Yazık çocuklara.

Üzüldüm.

Sultanahmet Camii Osmanlı’nın gücünün ve zenginliğinin zirvede olduğu bir dönemde yapılmamış.

O sıralar ne fetih var ne bir zafer.

Hemen karşıda Ayasofya var.

Bazı alimler muhalefet etmişler, israf demişler.

Sultanahmet külliyesinin maliyeti 1,5 milyon altından fazla.

Sultanahmet’e “imansız cami’ diyenler olmuş. Camiye ‘imansız’ denir mi?

Boykot da etmişler.

6 minareli olmasını eleştirmişler, sultanı küstahlıkla suçlamışlar.

(Bunu nasıl yapmışlar bilmiyorum. Herhalde ya gıyabında ya da ölümünden sonra yapmışlardır. Zaten genç ölmüş, öldüğünde 27 yaşındaymış.)

O devirde 6 minareli tek cami Mescid-i Haram.

Sultan Ahmed bu eleştirileri savuşturmak için Mescid-i Haram’a bir minare ilave ettirmiş.

Her şey bittikten sonra, bugün baktığımızda, içine girip namaz kıldığımızda, avlusunda dolaştığımızda, güzel, muhteşem cami.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar