Camiye dönüş
Bir alıntı: “Şu videoya denk gelmişsinizdir: Amerikalı bir kadın, bebeği için mamaya ihtiyacı olduğunu söyleyerek 20’den fazla kiliseden yardım istiyor fakat biri hariç hiçbirinden yardım teklifi gelmiyor. Sonra rastgele bir İslam merkezini/camiyi arıyor ve telefona çıkan kişi hangi tür mamaya ihtiyaç olduğunu ve yerini soruyor. Kadın cevabı alınca bunun bir sosyal deney olduğunu söyleyip telefonu kapatıyor…” [Deneyi yapan Nikalie Monroe, Kuzey Karolina’daki Charlotte İslam Merkezi’nden mama yardımı istiyor; telefon görüşmesinin ardından çektiği videoda şaşkınlığını dile getiriyor ve merkezin tavrını övüyor…’]
“İlk aradığı camiden hemen yardım teklifi gelmesi sosyal medyada milyonlarca görüntülenme alıyor. On binlerce yorum var. Amerikalılar Müslümanlarla olan farklı anılarını da anlatıyorlar. Anlatanların çoğu sonradan Müslüman olmuşlar: ‘Çok yalnızdım camiye girdim, bir Müslüman bana sahip çıktı’; ‘evden atılmıştım, aylarca camide yattım’; ‘hastaydım, İslam merkezinde ücretsiz tedavi ettiler’; ‘ne zaman açım desem hep yemek verdiler’… gibi gibi o kadar çok yorum var ki, hem duygulandım hem de bizim toplum olarak yitirmeye başladığımız kolektivizmin bizi nereye sürüklediğini daha iyi fark ettim…
“…İslam'ın insanı inşa eden cemaat olma düsturundan toplum olarak mahrum kaldık. Türkiye dışındaki camilerin hizmet ettiği kardeşleşmeden nasibimiz kesildi. Çoğu Arap ülkesine gittim. Hepsinde istisnasız camiler Müslümanların sosyal hayatını düzenlemeye yardım eder. İçinde uyumak bile buna dahil. Ücretsiz sokak mekanıdır camiler. İnsanlar hayır işlemek için camiye gider, yemek dağıtır, sohbete katılır, muhabbet eder, kadınlar çocukları uyutur, avlusunda çayını içer sosyalleşir, iyileşir. Kendimize cami seçip tekrar cami cemaati olmaya başlamamız lazım. Önce kendimiz için. Sonra toplum için…
“Camilerimiz şöyle böyle, diyanet öyle böyle; hepsini, fazlasını biliyorum. Ama biz sahip çıkar da cemaatle namaza başlarsak her şey değişir.”
Alıntıdaki güzel temenniye yürekten katılıp bazı gruplarda paylaşınca, Recep hocam önemli bir katkıda bulundu: “Bu konu, üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken, İslâmî çalışmaları yürüten bütün hizmet yapılarımızı doğrudan ilgilendiren bir meseledir. Yazıyı görünce, gönlümde birikmiş duygularımı ve düşüncelerimi paylaşma ihtiyacı hissettim.” diyerek, çeşitli gerekçelerle camiden ve toplumdan uzaklaşan İslâmî hareketlerin toplumsal damarlarının zayıfladığını tespitle şu dikkate değer açıklamaları yaptı:
“Oysa büyük âlimlerimiz, öncülerimiz ve mücadele önderlerimiz, cami merkezli bir hayat anlayışını asla terk etmemişlerdi… İslâm dünyasının büyük âlimleri de asırlardır camiyi hayatın kalbi olarak görmüşlerdi; oralarda insanlar yetişmiş, gönüller yoğrulmuş, kardeşlik yeniden doğmuştu…
“Ne var ki, yıllar içinde tecrübelerimiz ve yeni okumalarımız bize gösterdi ki; (siyaset, üniversite, ticaret, savunma, sivil toplum gibi) hayati alanlardan uzaklaşmak, büyük bir eksiklik ve yanılgıydı. Bu farkındalıkla siyasete dönüldü, savunma sanayiine ağırlık verildi, üniversitelerde, belediyelerde, sivil toplum alanlarında yeniden çalışmalar başladı. Zira yılların boşluğu bir şekilde doldurulmalıydı.
“Fakat acı bir gerçek hâlâ gözümüzden kaçıyor: İhmal edilen bütün alanlara dönüş başladı ama manevî savunma alanımız olan camilere dönüş aynı güçte gerçekleşmedi. Camiler, yeniden hayatın merkezi hâline getirilemedi. Toplumla irtibat ibadet, ilim, eğitim ve öğüt üzerinden kurulamadı. Oysa bir nesli yeniden inşa edecek ruh; camiden, cemaatten, Kur’an’ı okumaktan ve anlamaktan, gecelerin âbidi, gündüzlerin mücahidi olmaktan geçer. Camiler sadece namaz kılınan mekânlar değil; imanın, ilmin, ahlâkın ve kardeşliğin yeniden dirildiği hayat merkezleridir. Bugün yeniden dirilişin yolu buradan başlar. Camiye dönmek, ümmete dönmektir. Camiye dönmek, Rabbimizin şu çağrısına icabet etmektir:
“Ey iman edenler! Allah’a ve Resul’üne çağırdığında sizi diriltecek şeye icabet edin.” (Enfâl, 8/24)
“Unutmamalıyız ki, cami merkezli bir toplum; ibadetle inşa olur, kardeşlikle yaşar, hikmetle dirilir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.” (Tevbe, 9/18)
“İşte bu yüzden, bizim yeniden camiye, camide toplanan kalplere ve camiyle dirilen bir ümmet ruhuna ihtiyacımız var.”
Hocama katılıyor, bu hakikatleri yazdığım “Haydin Camiye” kitabımı hatırlatıyorum.


