1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. Bir 10 yıl daha öyle mi?
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bir 10 yıl daha öyle mi?

A+A-

Ak Parti iktidarına “23 yıl sonra gelinecek nokta bu muydu?” diye sorulacak pek çok alan vardır.

Ama ülke için en sarsıcı olan aynı soruyu “Aile” için sormak olmalı. İşte soruyorum:

“Ak Parti’nin 23 yıl sonra aile alanında geleceği nokta bu mu olmalıydı?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Demografik dengemiz alt üst oldu, bu bir felaket!” dediğinde aslında “Aile alanında gelinen dramatik durum”u anlatmaktan başka ne yapıyor?

Yaşadığımız yıl “Aile yılı” olarak ilan edilmişti, yetmediğini bizzat Erdoğan açıkladı ve önümüzdeki 9 yılı daha “Aile yılı”na ilâve etti. Yani artık önümüzdeki 9 yılda Aileyi kurtarıp, “demografik felâket”i önleyeceğiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu, bugünlerde iktidara gelmiş bir siyasetçi olarak söylüyor olsaydı, yadırganmazdı. Ama ortada 23 yıllık bir iktidar dönemi var ve siz bu süre içinde aile alanında olan bitenin “Felâket”teki etkisinin analizini yapmadan bir “10 yıl daha” diyorsunuz.

 

 

 

“Demografik felâket”i öne çıkarıyor ya sayın Cumhurbaşkanı. “Nüfus alanında yaşanan”ı anlatmış oluyor onunla. Orada da üzerinde durduğu şey, nüfusun azalıyor oluşu. Yıllar içinde azalıyor oluşu. TÜİK rakamlarına göre nüfus artış hızı yüzde 1.48’e düşmüş. Bu artış değil azalış demek, toplum yenilenmiyor, yaşlanıyor demek… Artık “Genç nüfusa sahip olma” avantajını kullanamayacaksınız, demek.

Nüfus artış hızı böylesine düşmüş toplumu yeniden artış trendine sokmak da uzun yıllar ve büyük çaba gerektiriyor.

İlk önce şuna bakalım: Ne zaman geldi Türkiye bu 1.48’e?

TÜİK rakamları 2001’de doğum oranının yüzde 2.37 olduğunu kaydediyor. 2002’de, -ki bu tarih Ak Parti iktidarlarının başladığı tarihtir- 2.17’dir, 2017’de düşüş vardır ama hâlâ 2.00’nin üstündedir doğum hızı (2.07) ilk defa 2018’de 2.00’nin altına düşer (1.99) ve düşüş devam eder, 2025, yani Ak Parti’nin 23’üncü iktidar yılı, rakam 1.48 olur.

Bu bir trend. Düşüş trendi. İktidarın, yani Başbakan olarak, Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın gözü önünde gerçekleşen bir düşüş. Görüldü mü, görüldü ise tedbir abındı mı, tedbir diye alınanlar işe neden yaramadı, ve bugün…

Bir 10 yıl daha “Aile” üzerine eğilirken neyi, nasıl düzeltmeyi planlıyorsunuz?

Şimdi Cumhurbaşkanı, nüfus düşmesinin ekonomi ile -ki o da Cumhurbaşkanına göre dönemsel bozukluk- çok bir alakası yok. Ekonomi ile alakası olsa ona göre varlıklılar daha çok çocuk yapar! Öyle olmadığına göre, yoksulların çocuk yapmaması başka sebeplere bağlı olmalı…

Öncelikle soralım: Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu okuması sağlıklı mı, yoksa bir ezberi mi yansıtıyor? Bana göre yeterince düşünmemişliği, tartışmamışlığı, gelişi güzelliği, evet, bir kültürel ezberi yansıtıyor.

Hadi soralım:

-Genç, lise – üniversite derken 20 küsur yaşlara kadar eğitim hayatında. Ondan sonra iş arama ve hayat içinde ayağını yere basma çabası geliyor. Evlenme yaşının ekonomi ile alakası yok mu?

-Evlenmek için ev kurmak lâzım, bunun şartları arasında ekonomi yok mu?

-1000 kişinin alınacağı bir iş ilanı için 1 milyon kişinin başvurduğu bir ülkede, gençlerin evlenme hesabı yapması gerekmiyor mu?

-6-7 milyon civarında bir “ev genci” gerçeği var bu ülkede, yani ne eğitimde ne işte… Bunların yuva kurması ekonomiye bağlı değil mi?

-Doğacak her çocuk için anne – babanın gelecek planlaması yapması ekonomiden bağımsız mı?

-İki eş de çalışırsa ancak ve zor geçinilebilen bir ülkede, doğan çocuğa nasıl bakılacağı sorusu ekonomiden bağımsız mı? “Çocuk yoksulluğu” diye kahredici bir gerçeklik var bu ülkede, ekonomiden bağımsız mı?

-Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun süre “Üç çocuk” tavsiyesinde bulundu, acaba TOKİ’ye baktı mı evleri kaç çocuğa göre inşa ediyor?

Nüfus artmalı tabii ki. Yenilenmeli. “Açlık korkusu ile çocuklara kıyılmamalı” ama açlık korkusu da giderilmeli bu ülkeden be birader! Doğan nesiller “kıtlık psikolojisi” yüklenerek büyümemeli.

Bu konularda ciddi yayınları bulunan Profesör Selçuk Şirin “100 yılı kaybediyoruz” diyor. “Nüfus yaşlanıyor, bir çalışanın bakacağı yaşlı nüfus artıyor, bunu Amerika yaşıyor, biz de oraya doğru gidiyoruz” diyor. Daha şimdiden SGK iflas S.O. S’leri vermiyor mu?

Hadi her şey ekonomi olmasın, kültürel sebepler işin içine girsin. O kültürel iklimin oluşmasında siyasi iktidarın payı ne?

-LGBT ya da kürtaj gibi konular… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen her aile konuşmasında üzerine gittiği alanlar… Ciddi sorun mu? Evet, ciddi sorun. Ama bunlar büyük “Aile sancısı”nın kaçta kaçını oluşturuyor?

Öte yanda diyelim iktidara yakın kanalların bile sürdürdüğü gündüz programlarına yansıyan görüntülere ne demeli? Ailenin çürümüşlüğünün “Anadolu”dan yansımaları… Büyük şehirlerdeki başka, bizim Anadolumuzdaki başka çürümüşlükler… Boşanma dosyaları, aile içi cinayetler… Facia. Nasıl gelindi oraya, bunun bir analizi yapıldı mı, gelecek 10 yıl için?

Gençler başka ülkelerde istikbal arıyor Sayın Cumhurbaşkanı. “Giderlerse gitsinler” diyoruz biz onlara… Sanki gençlerle de başımız dertte. Şu meydanlara çıkan gençlerle bir iletişim kursanız. Onlara sorsanız “Evlenmek nedir?” diye? Belki de “Güven” diye cevap verecekler…

"Ülkemizde doğum hızının düşmesi ekonomide yaşanan dönemsel sorunlarla ilgili değildir"

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.