1. YAZARLAR

  2. Mensur Akgün

  3. Baskı artarken…
Mensur Akgün

Mensur Akgün

Baskı artarken…

A+A-

İsrail üstündeki siyasi, daha doğrusu diplomatik baskı Gazze’den birkaç haftadır gelen haber ve görüntülerden sonra artmaya başladı. 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı ardından İsrail’e destek verenler, çoğu sivil 60 bine yakın kişinin ölmesini kendilerince mazur görenler dahi yeni bir pozisyon aldı. Fransa Eylül sonlarına doğru Filistin Devletini tanıyacağını açıkladı, Lüksemburg ben de varım dedi. Hatta Almanya bile -henüz yapmasa da- ulusal günahıyla güncel insanlığı arasında seçim yapmaya zorlandı.

İngiltere’nin de tanıma yolunda adım atacağı, aksi takdirde Başbakan’ın bu konuda başkaldıran partili milletvekillerini mutlu etmesinin mümkün olmadığı söyleniyor. Şimdiden Filistin Devleti’ni tanıyan 142 ülkeye birkaç daha katılım olması, bunların Avrupa’dan gelmesi tabii ki önemli. Ama İsrail’in soykırımını durdurmaya yeterli mi o biraz tartışmalı. Çünkü belli ki İsrail Gazze’yi Gazzeliler’den arındırmaya, Filistin sorununu etnik temizlikle çözmeye niyetli.

Ne içeriden gelen eleştiriler ne de dışarıdan gelenler onları caydırmaya, planlarından vazgeçirmeye yetmiyor. Yıkılmış, yok olmuş Refah’ta “insani şehir” adıyla bir toplama kampı yaratmayı, bazı Arap ülkeleriyle müzakere edip canlarından bezmiş Filistinlileri oralara göndermeyi akıllarına koymuşlar. Uluslararası Adalet Divanı’nda ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açılan davalar, tatile giden askerlerinin Brezilya ve Belçika’da gözaltına alınması, kendi insan hakları örgütlerinin olan biteni soykırım olarak tanıması onları yıldırmıyor.

Arap dünyasının görece sessizliğinden, Hamas saldırısının anlamsızlığından ve yarattığı insani dramdan cesaret alıyorlar. Uluslararası hukuku eğip büküyorlar, güç kullanmanın gerekçeleriyle güç kullanımı sırasındaki orantısız şiddeti savunuyorlar. Cenevre Sözleşmelerini, Soykırım Sözleşmesini, Roma Statüsünü açıkça ihlal etmekte hiçbir beis görmüyorlar. Hamas’ın elinde hala rehine olması da Netanyahu iktidarının elini güçlendiriyor. Hamas’ın stratejik körlüğünden hep olduğu gibi şimdi de yararlanıyor.

Arap kamuoyunun Filistin bıkkınlığı, rejimlerin İran korkusu ve tabii ki Amerika’nın baskısı İsrail’i rahatlatıyor. Bırakın hiçbir bölge ülkesinin ya da bir kaçının kendilerine savaş açmayacağını, açamayacağını bilmelerini bir kenara Bogota’dan New York’a yapılan toplantıların da sonuç üretmeyeceğini görmemeleri imkansız. Sadece biraz daha zamana, birilerinin Gazze’de yaşanması artık mümkün değildir demesine ya da bazı Arap ülkeleriyle yaptıkları gizli pazarlıkların sonuç vermesine ihtiyaçları var.

Hiçbir şey yapmamış olmamak için de göstermelik yardımlar dağıtıyorlar, yardımı almaya gelen çoğu çaresiz insanı öldürüyorlar. Bazen de Ürdün ve BAE uçaklarının havadan yardım atmasına müsaade ediyorlar. Fransa ve Suudi Arabistan ise gerçekleşmesinin mümkün olmadığını bildikleri Filistin devletinin nasıl kurulacağını topladıkları özel oturumda BM bünyesinde tartışıyor. soruna sahip çıkan bir karar daha almaya çalışıyor.

Ancak arada olan Filistinlilere oluyor. Lafla, BM kararlarıyla, UCM tezkereleriyle bitmeyen çileleri, her gün katlanarak artıyor. Açlık ve susuzlukla, hastalık ve ölümle baş etmeye takatleri kalmıyor. Bir yandan İsrail, diğer yandan Mısır ve Ürdün onları farklı biçimlerde rehin tutuyor. Uluslararası toplumun büyük bir kesimi de “dava” uğruna onların her gün daha büyük acılara katlanmasını -belki farkında olmadan- makul buluyor.

Bana da bir süredir Filistin kadar Filistinlilerin, Gazze’de acı çeken insanların düşünülmesi, yardım, lanetleme ve durum tespitinin ötesine geçilmesi, yapılabilecekler üstünde konuşulması gerekir gibi geliyor. Bu doğal olarak İsrail’e karşı çıkılmasın, baskı altında tutulmasın sivil toplum, devletler ve uluslararası örgütler çaba harcamasın, mahkemeler kararlar almasın, etkinlikler düzenlemesin, yaptırımlar uygulanmasın anlamına gelmiyor…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar