1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. ‘Adaletsizlik bir beka sorunudur’
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

‘Adaletsizlik bir beka sorunudur’

A+A-

Siyasetçi, hukuk insanı ve akademisyenlerden oluşan bir grup aydın, Türkiye’nin içinde bulunduğu ve her gün daha kötü bir evresini tecrübe ettiğimiz demokrasisizlik haline karşı bildiri yayınladı. Herkesi davet ederek yayınladıkları bildirinin de çağrıcısı oldular. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve Bahattin Yücel, yazarımız/hukukçu Figen Çalıkuşu ve başka değerli isimler...

Çok değerli tespitler yapılmış. Metnin özetini aşağıda aktarıyorum.

Söze şöyle başlıyorlar:

“Ülkemizin hukuk devletine, eksiksiz, gerçek demokrasiye kavuşması; herkesin barış içinde, özgür, onurlu ve müreffeh bir yaşam sürmesi için, iktidarı, tüm yöneticileri ve hukuk uygulayıcılarını hukukun üstünlüğü ilkesine uymaya ve adaletli olmaya çağırıyoruz. Mevcut gidişe seyirci kalmamak, her duyarlı yurttaşın görevi; insani ve vicdani sorumluluğudur.”

 Türkiye’nin bugün, hukuk, temel hak ve özgürlükler, insan hakları, yargılama usulleri dahil demokrasi namına ne kadar olmazsa olmaz şart varsa hepsi metinde dile getirilmiş.

En başta da “Tüm sorunlarımızın temeli adaletsizliktir” tespiti.

“Hukukun taraflılıkla ve ayrımcı anlayışlarla uygulanması devletin temelini çürütür. Devletin meşruiyeti, halkın devlete güveni, adalet duygusu ve birlikte yaşama iradesi zedelenir. Hukukun ve adaletin olmadığı yerde barış ve huzur, barış ve huzurun olmadığı yerde üretim, verim, gelişme ve kalkınma olmaz. Ekonomi düzelmez, demokrasi sağlıklı yürümez.”

Türkiye’de “hukuk devleti”nin askıda olduğunu söylüyorlar ki aksini kim iddia edebilir?

Niye askıda? Cevabını veriyorlar. İlave edecek bir cümle bile yok:

“Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle ‘Yürütme Erki’ kişiselleşmiş, ‘Yasama ve Yargı’ fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir. Demokrasinin temeli olan ‘kuvvetler ayrılığı’, kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa’nın açık hükümlerine karşın AYM ve AİHM kararlarına çoklukla uyulmamaktadır. Makul gerekçelerden yoksun tutukluluklar, yargılama süresini gereksiz olarak uzatmak, iltisak ve irtibat gibi uydurma delillerle yeni suçlar ihdas etmek, gizli tanık kullanılarak suç icat ve isnat etmek, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilenlerin mal ve mülklerine el koymak, AİHM’nin kararlarını görmezden gelmek, KAYYIM atamaları ve KHK gibi uygulamalar anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektir.”

Ve en önemli tespit: “Adaletsizlik, bir beka sorunudur. Özellikle ceza yasalarının öngörülemez biçimde yorumlanması, gazeteci, yazar, iş insanları ve siyasilere dönük keyfi gözaltı, tutuklamalar, yargıya güveni ve devlete saygıyı sarsmaktadır.”

Bir tane daha: “Yargının siyasi hesaplaşmaya ve keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu getirir. Hak ve özgürlüklerin evrenselliği gözetildiğinde, hiçbir devlet hak ihlallerini “iç işimiz” savunmasıyla geçiştiremez.”

Peki, bugün hemen şimdi ne yapmak lazım?

“Vatandaşların en temel anayasal hakkı olan her türlü kaygı ve korkudan arındırılmış güvenli bir hayat sürmelerini sağlamak devletin varlık sebebidir. Bu nedenle öncelikle siyasi hedef taşıdığı açıkça görülen yargısal uygulamalara son verilmelidir.

Güncel adaletsizliklerin çözümü için AYM ve AİHM kararlarının objektif bağlayıcılığı esastır. ‘Gizli tanık’, ‘iltisak’ ve benzeri istismara açık uygulamalarla adil yargılama ilkesinin zedelenmesine son verilmelidir.

Keyfi ve hukuksuz uygulamalarla anılan, tekel niteliğindeki sulh ceza hakimliği sistemi kaldırılmalı; koruma tedbirlerine karar verme yetkisi genel mahkemelere devredilmelidir. Tutuklama ceza değil, belirli şartlarda uygulanabilecek bir önlemdir; cezalandırma amacı taşıyan tutuklama ve adli kontrol uygulamalarına son verilmelidir.”

Hukuk da demokrasi de ülke de çok fazla yoruldu. Toplumun yüzü düştü, gençlerin geleceğe dair umutları kırıldı.

Bu içten ve samimi çağrıya kulak verilmeli ve öneriler hayata geçirilmelidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu gerilim, korku ve kutuplaşma atmosferinden acilen ve hızla uzaklaşması için aynı aciliyetle hukuka ve demokrasiye doğru yol alınmalıdır. Zira, Türkiye’nin iyi bir demokrasi ve güçlü bir hukuk devleti düzeninden daha değeli bir sermayesi yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar