Yeni çete üretimi
Karar’ın web sitesinde iki haber aynı saatlere sığdı. Birisi “Devlet her gün 7.5 milyar lira faiz ödeyecek” başlığı ile verildi, diğeri “Metropolde 'yeni nesil mafya' tehlikesi” başlığı ile..
Faiz haberi 2026 bütçesi ile ilgiliydi. Haber şöyle açılıyordu:
“Gelecek yılın bütçe projeksiyonlarına göre, devletin iç ve dış borçları kaynaklı faiz yükü 2026'da 2,7 trilyon lirayı bulacak; bu durum, günde ortalama 7,5 milyar TL faiz ödemesi anlamına geliyor.”
“Yeni nesil mafya - çete” haberi ise BBC Türkçe kaynaklıydı.
BBC Türkçe’nin araştırmasını az önce t24 haber sitesinden Mahmut Hamsici imzasıyla okumuştum. “Bunu yazayım” demiştim.
Aslında bunu yazmaya bir hafta önce (16-17 ekim) yine t24 sitesinde Candan Yıldız’ın “Yeni Nesil Çeteler – Daltonlar, Redkitler, Casperlar”kitabının yazarlarından Sadık Güleç’le yaptığı mülakatı okuduktan sonra karar vermiştim.
Sadık Güleç o mülâkatta “2022’de 12-18 yaş arasında cezaevlerinde 2 bin 100 hükümlü ve tutuklu vardı. 2025’te bu sayı 5 binlere çıkmış. Latin Amerika'da yaşananların benzerini kendi ülkemizde yaşayabiliriz” diyordu.
O aralar Ahmet Menguzi’nin sokak çetesi bir grup tarafından katledilmesinin davası konuşulmaktaydı. Öldürülen çocuktu, öldürenler de çeteleşmiş bir çocuk grubu idi.
Ben yazının girişinde ülke ekonomisine ilişkin haber ile çeteleşme haberini birleştirdim. Günde 7.5 milyar faiz olayına, “faiz sebep enflasyon sonuç”tan gelmiş, herkesin payına, aldığı ekmekten ödediği vergi ya da ya da ödediği trafik cezasıyla epeybir faiz borcu çıkmıştı. Peki ama günde 7.5 milyar lira faizle çeteleşme arasında nasıl bir irtibat olabilirdi? Belli ki faiz ödemelerine boğulmuş ekonomi mega kent çeperlerinde yoksul dünyalar oluşturuyor, yoksul dünyaların gençlerinde de böyle kahredici bir savrulmanın kapısını aralıyordu.
Sadık Güleç, çeteye katılanların profilini şöyle anlatıyor:
“Genelde orta ya da lise eğitimine sahipler. Bütün davalara baktığımızda, mesela Barış Boyun davası 305, Daltonlar davası 105 sanıklıydı. Kimlik tespiti sırasındaki ifadelerinde özellikle doğum tarihlerine, ne iş yaptıklarına dikkat ettim. Merdiven altı tekstil atölyeleri ön plana çıkıyor. Bu şu anlama geliyor. Aslında işsiz. Yani günübirlik işlerde sigortasız çalışıyorlar. Bir amacı olmayan yoksul bir gençlik kitlesi. ….. Gazi Mahallesi, İkitelli’nin arka mahalleleri. İkinci, üçüncü kuşak çocuklar bunlar genellikle. Adana, Mersin için de geçerli bu durum. Halil Ay çetesi Adana’dan çıktı mesela. Baygaralar yine oralardan çıktı. Zorunlu göçün etkisi keşke akademik olarak araştırılsa…
….
O kadar büyüdüler ki bu çeteler, çünkü insan kaynağı gibi bir problemleri yok. Konuştuğum bir çete üyesi ‘bizim insan kaynağı problemimiz yok. Binlerce genç bize katılmak için başvuruyor. Her gün silahlı yüz kişiyi İstanbul'da sokağa indirebiliriz’ dedi.
…..
Bir ideolojileri olduğunu düşünmüyorum. Ama onların ne söylediklerinden bağımsız olarak, ortaya çıkan toplumsal tabloya baktığımızda gençliğin bir arayışı var. İkitelli’nin, Maltepe’nin, Gülsuyu’nun, Bahçelievler’in ara sokaklarında işsiz genç var. Bunlar evde oturmuyorlar aslında. Evet işsizler ama oradaki kahvehanelere, kafelere takılıyorlar, akranlarıyla vakit geçiriyorlar. O kültürel yapı içerisinde de bu çocuklarla tanışıp kendilerini ifade edebilecekleri, bir şeyler yaptıklarına inandıkları bir kültürün içerisinde bu çetelere katılıyorlar. Asıl tehlikeli olan ve geleneksel mafyadan farklı olan da bu.
…..
-Bu yeni nesil çetelerin aileleri ne yapıyor?
Silivri'deki mahkemede ailelerini gördük. 305 sanıklı Barış Boyun davasından söz ediyorum. Giyim kuşamlarından hepsinin çok yoksul mahallerden geldiğini anlıyorsunuz. Eve gelen para bu aileler için çok önemli. O nedenle paranın kaynağını çok sorgulamıyorlar. İnsanlar açlık sınırının altında yaşarken o çocuk eve para getiriyorsa o paranın nasıl elde edildiğini aile sormak istemez. Gittiğimiz mahallelerde temel şikayetlerden biri ailelerin paranın kaynağını sorgulamaması, müdahale etmemesiydi.”
BBC NEWS’ten gözlemler
BBC News, gözlemler aktarmış araştırmasında. Oldukça ilginç gözlemler:
“Tekin, geçmişte gözlemlediği suç örgütleriyle kıyaslayarak şimdiki gençlerin bu dünyayı nasıl algıladığını şöyle anlatıyor:
"Gençler bunu oyun gibi görüyor. Can almışsın, can vermişsin. Bu işin dönüşü yok. Hiç ölmeyecek gibi yaşıyorlar." Ardından da ekliyor: "Finalde paketsin. Ya tabuttasın ya da cezaevinde. "İstanbul'un bu kadar kriminal olduğunu hiç görmemiştim."
Cüneyt, bu süreçte ailenin de sorumluluğu olduğunu düşünüyor:
"Arkadaşım eve para götürdüğü zaman anne, babası ona 'Bu yaşta bu kadar parayı nereden buldun?' diye sormadı. Ailesine ev aldı, aile daha da mutlu oldu."
Esenyurt'tan Berna ise gözlemlerini şöyle aktarıyor:
"Bizim mahalledeki biraz eğitimli gençler A 101'de, BİM'de kasiyer oluyor. Daha eğitimsiz, şehrin yaşamında kimliğini bulamamış çocuklarsa bu gruplara kayabiliyor."
Kağıthane'den Özge kuşaklar arası farklara dikkat çekiyor:
"Z kuşağı olarak öyle bir noktadayız ki çok çalışsak da üst kuşaklar gibi bir ev, bir araba alamayacağız. O zaman bazı insanlar, 'nasılsa bir şey elde edemeyeceğiz' deyip parasını giyime, kuşama, tatile veriyor. Birileri de bu noktada kısa yoldan para kazanmak istiyor."
Çok küçük bir fotoğraf sundum burada. Okuduğum mülakat da ürkütücü, BBC NEWS’in araştırması da… Eminim devletin elinde çok daha geniş bilgiler vardır. Kimse yok mu oralarda ülkenin geleceği adına kaygı duyan, diye seslenmek istiyorum.



YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.