1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ocaktan

  3. Türkiye o kadar çok fırsatları kaçırıyor ki…
Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Türkiye o kadar çok fırsatları kaçırıyor ki…

A+A-

Türkiye’nin özellik son on yıldır iyi yönetilmediğini, bu yüzden de ekonomiden hukuka, eğitimden dış politikaya kadar her alanda büyük fırsatlar kaçırdığını söylediğimizde anında “Bunun adı iktidar düşmanlığıdır” diyerek müthiş bir defans oluşturulduğunu biliyoruz.

Yönetim zaafıyla ilgili eleştirilerin hiçbir iktidar tarafından hoş karşılanmadığı bir gerçek. Ama bugün durum biraz farklı, zira bugünkü iktidar kendisine karşı yapılan itirazları sadece eleştiri bağlamı içinde değerlendirip, aynı tonda cevaplar vermekle kalmıyor. Eleştirenleri ‘düşman kampı’ parantezine alarak ‘hain’ olarak bile ilan edebiliyor.

Ama bu tavırların hiçbirisi, Türkiye’nin şu anda her alanda yaşamakta olduğu büyük kaybediş hikayesini izah etmeye yetmiyor.

Yıllarca bu ülkenin imkanlarıyla okuyan liyakatli ve prestijli doktorlarımız, Avrupa ülkelerine giderek yeni imkanlarla kendileri için daha güvenli bir hayat inşa etme yolunu seçiyorlar.

Anı şekilde bilişim uzmanları, yazılım mühendisleri ve farklı alanlardaki pırıltılı genç beyinler de gelecek hayalleri için Türkiye’yi değil, Avrupa’yı seçiyorlar.

Peki neden?

Maalesef AK Parti iktidarı ilk on yılında hukukta, demokratik değerlerde ve rasyonel ekonomide attığı adımlardan vazgeçerek, bizzat kendi oluşturduğu o cazip Türkiye fotoğrafını kendi elleriyle yok ediyor.

Bu yüzden de sadece yetişmiş beyinlerimiz değil, Türkiye için hayati önem taşıyan yabancı yatırım fırsatları da her gün elimizden kayıp gidiyor.

Mesela geçtiğimiz hafta bu konuda KARAR’da yayımlanan çok önemli bir haber vardı. Türk otomotiv sektörünün duayen isimlerinden, Renault Türkiye’nin eski CEO’su Hakan Doğu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla otomotiv devi Stellantis’in 1.2 milyar dolarlık dev yatırımını Türkiye yerine Fas’a yapacağını duyurdu. Doğu’nun “Türkiye bir büyük otomotiv yatırımını daha Fas’a kaptırdı” sözleri, sektörde şok etkisi yarattı.

Stellantis grubunun (Fiat, Peugeot, Citroën, Opel gibi markaların çatı şirketi) bu hamlesi, sadece son yıllarda Türkiye’nin ana rakibi haline gelen Fas’ın otomotiv üretimindeki yükselişini bir kez daha gözler önüne sermekle kalmadı, aynı zamanda bunun arkasındaki acı nedenleri de ortaya koydu.

Bilindiği gibi geçtiğimiz yıllarda Alman Volkswagen otomobil firması da Manisa’da yatırım yapmak istiyordu ama sonra Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklardan korkup, yatırımını Polonya’ya kaydırmıştı. Buna benzer kaçırdığımız fırsatların bir listesini yapsak herhalde daha vahim bir tablo ortaya çıkar…

Aslında iktidar dahil, hepimiz biliyoruz ki tam bir ‘siyaset mühendisliği’ projesiyle seçilmiş belediye başkanlarının, siyasetçilerin tıpkı ‘vesayet’ dönemlerinde olduğu gibi hapse atıldığı bir Türkiye’nin, özellikle demokratik dünyada bir ‘hukuk devleti’ olarak anılmasının imkan ve ihtimali yoktur. Nitekim yabancı basında neredeyse her gün iktidarın, siyasi rakiplerini yargı yoluyla saf dışı bırakmaya çalıştığı yönünde haberler çıkmaya devam ediyor.

Uzun demokrasi tecrübesine rağmen, eğer bu ülkede hala bir ‘hukuk güvencesi’ oluşturamamışsak, tez elden oturup nerede yanlış yaptığımızı sorgulamak zorundayız.

Aksi taktirde doktorlardan mühendislere kadar yetişmiş beyinlerimizi bu ülkede tutamadığımız gibi, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcı dahil, yerli yatırımcılarımız için bile güvenli bir yatırım ortamı oluşturamayız.

Unutmayalım, biz dünyada hala Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ve de Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamayan, uymayan bir ülke olarak tanınıyoruz.

Öyle anlaşılıyor ki iktidar sadece AİHM ve AYM kararlarına uymamakla yetinmeyecek, epey bir süredir yargıyı kuşatan siyaset gölgesini daha da derinleştirecektir.

Keşke iktidar, ortağı olan MHP’nin yargı konusundaki uyarılarını birazcık olsun dikkate alsa… MHP lideri Bahçeli’nin hukukçu kurmayı Feti Yıldız, geçtiğimiz haftalarda yaptığı uyarılara bir yenisini daha ekledi ve iddianamesi bile yazılmamış dosyalarla ilgili yapılan yorumları eleştirerek “Tutuklama geçici tedbirdir, bizde ise peşin ceza gibi uygulanıyor” uyarısında bulundu.

Devletin cezalandırma yetkisi ile bireyin temel hak ve özgürlükleri arasında bir denge olması gerektiğini belirten Yıldız, bu dengeyi sağlayan temel ilkelerin yalnızca Anayasa’dan değil, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) de kaynaklandığını hatırlattı.

Eğer hukuku, adaleti adeta yok sayarak bu gidişatı sürdürmeye devam edersek, Türkiye’yi ‘gidemeyenlerin ülkesi’ haline dönüştürürüz bunu hiç unutmayalım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar