Sumud – Hilfu’l Fudûl

Sumud – Hilfu’l Fudûl

Filo tek kelimeyle “insanlık ailesi”ni simgeliyor: İslamcı yazarlar, siyasetçiler, muhafazakâr aktivistler, oyuncular, sosyalist vekiller, feminist çevreciler, ünlü sanatçılar, Katalanlar ve İrlandalılar omuz omuza. Bu filoya katılanlar kadar, isteyip de

A+A-

Ali BULAÇ - Turkishpost

İki senedir sürmekte olan Gazze’deki katliama karşı küresel düzeyde bir vicdan hareketi başlamış durumda. Dünyanın her yerinden; dinleri, inançları, konuştukları dilleri, renkleri, bölgeleri farklı insanlar bu utanç verici katliamın durdurulması için bir araya geliyor, protesto eylemleri düzenliyorlar.

En son, çeşitli ülkelerden (44 ülke) Gazze’ye doğru harekete geçen onlarca tekne ve gemiden oluşan Sumud filosu, bugüne kadar yapılan en etkili ve ses getiren eylemlerden biridir. Filoya “Sumud” adı verilmiştir. “Sumud”, Arapça’da “sebat, sabır, kararlı bekleyiş” anlamına gelir.

Filo tek kelimeyle “insanlık ailesi”ni simgeliyor: İslamcı yazarlar, siyasetçiler, muhafazakâr aktivistler, oyuncular, sosyalist vekiller, feminist çevreciler, ünlü sanatçılar, Katalanlar ve İrlandalılar omuz omuza.

Bu filoya katılanlar kadar, isteyip de katılamayanlar da önemlidir. Tunus’tan kalkacak olan filoyu, hukuksuz bir şekilde kapatıldığı hapishane hücresinden içi yanarak izleyen 84 yaşındaki Raşid Gannuşi de bunlardan biridir.

Filonun denize açılıp Gazze sahil şeridine yaklaştıkça nelerle karşılaşacağı tahmin edilebilir. 2010 yılındaki Mavi Marmara hâlâ hafızalarda; uluslararası sularda İsrail, Türk gemisine saldırmış ve 10 insanı şehit etmişti.

Ben bu “çekirdek insanlık ailesi”ne en çok yakışacak ismin Hilfu’l Fudûl, yani “erdemliler ittifakı” olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle tarihin en dikkat çekici ittifaklarından biri olan Hilfu’l Fudûl hakkında bilgi vermek istedim.

Hilfu’l Fudûl’un Tarihî Arka Planı

Mekke’de bir dönem başıboşluk, zulüm ve haksızlık öylesine artmıştı ki korumasızların ve zayıfların ne can ne mal güvenliği kalmıştı. Bu durumun önemli sebeplerinden biri, Fil olayının 20. yılında başlayan Ficâr Savaşları ile oluşan kaotik ortamdır.

Özellikle yabancıların malları gasp edilir, paraları ödenmez; bu suç ve cürümler haram aylarda dahi işlenirdi. Hac için Mekke’ye gelenlerin kadın ve kızlarına el konulur, haksızlığa uğrayanların feryatlarına kulak verilmezdi.

Bu kaotik ortam sürerken, Zilkade ayında Yemen’in Zübeyd kabilesinden bir tüccar deve yüklü mallarla Mekke’ye geldi. Mekke’nin ileri gelen zorbalarından Âs b. Vâil, Yemenli tüccarın malını satın aldı fakat parasını ödemedi. Tüccar, Hilfu’l Ahlâf’tan yardım istese de kapılar yüzüne kapandı, hatta alay konusu oldu.

Bunun üzerine Yemenli tüccar, Ebu Kubeys Dağı’na çıkarak Kâbe etrafında toplanan Mekkelilere şöyle seslendi:

“Ey Fihr halkı! Bana yapılan zulme şahit olun! Bu haksızlığı giderecek kimse yok mu?”

Bu feryat vicdan sahibi Mekkelileri etkiledi. Hz. Peygamber’in amcası Zübeyr, Hâşim, Muttalib, Zühre, Esed, Hâris ve Teymoğulları’nın ileri gelenleriyle birlikte Abdullah b. Cud’ân et-Teymî’nin evinde toplandı. Bu kişiler, daha önce Hilfu’l Mutayyebîn grubuna mensuptu. Uzun görüşmelerden sonra şu karar alındı:

Mekke’de hiçbir yabancı veya yerli zulme uğramayacak,

Mazlumların hakları iade edilinceye kadar onların yanında olunacak.

Abdulmuttalib’in kızı Atike (veya Beydâ) ortaya bir çanak koku koydu. Katılımcılar, ellerini bu kokuya batırarak şu yemini ettiler:

“Vallahi, bundan böyle Mekke’de yerli olsun yabancı olsun, zulme uğramış kimse bırakmayacağız. Mazlum, zalimden hakkını alıncaya kadar yanında olacağız. Denizlerin bir kıl parçasını ıslatacak suları tükeninceye, Hira ve Sebir dağları yok oluncaya, Kâbe’ye istilâm ibadeti sona erinceye kadar bu ahdimizde sebat edeceğiz.”

Bu antlaşma, daha önce benzer bir amaçla Cürhüm ve Katûra kabilelerinde Fadl ve Fudayl adlı kişilerin yaptığı anlaşmaya benzetildiği için “Fazilet sahiplerinin anlaşması” anlamında Hilfu’l Fudûl olarak anıldı.

Hz. Peygamber ve Hilfu’l Fudûl

Hz. Peygamber genç yaşta bu ittifaka katılmıştı. Daha sonra Medine’de kendisine hatırlatılınca şöyle buyurdu:

“Abdullah b. Cud’ân’ın evinde yapılan ittifakta ben de bulundum. O and, kırmızı tüylü bir deve sürüsüne sahip olmaktan bana daha sevimlidir. Bugün de çağrılsa yine katılırdım.”

Hilfu’l Fudûl üyeleri, sözlerinde durarak birçok haksızlığa karşı mazlumların hakkını savundu. Örneğin, Has’am kabilesinden bir adam kızıyla hac için Mekke’ye gelmişti. Mekkeli zorba Nübeyh b. Haccâc, kızı zorla alıp evine kapattı. Hilfu’l Fudûl üyeleri derhal toplandı, Nübeyh’in evini kuşattı ve kızı kurtardı.

Yine Sumale kabilesinden bir tüccar, Ubey b. Halef’e mal sattı; fakat Ubey parasını ödemedi. İttifaka başvuran tüccara, “Git ve Ubey’e Fudûlîlerden geldiğini söyle. Ödemezse bizi beklesin” dediler. Haberi alınca Ubey hemen borcunu ödedi.

Hilfu’l Fudûl’un Önemi

Hilfu’l Fudûl örneğinden şu üç sonuç çıkarılabilir:

1. Zulüm ve haksızlıkların yaşandığı dönemlerde, Müslümanlar din ve dünya görüşü fark etmeksizin erdemli, adalet yanlısı insanlarla ittifak kurabilirler. Hz. Peygamber’in bu ittifakı tasvip etmesi, buna şer‘î bir temel kazandırır.

2. Hz. Hüseyin – Velid b. Utbe olayında görüldüğü üzere, bu ahlaki-hukuki ittifak, zalim Müslüman yöneticilere karşı da yapılabilir.

3. Hilfu’l Fudûl tipi bütün işbirlikleri ve ittifakların temeli, “münker”e karşı “ma‘ruf”un yanında olmak; “günaha ve düşmanlığa karşı” iyilik ve takva üzerine dayanışmaktır.

Not: Hilfu’l Fudûl konusunu “Medine Sözleşmesi” adlı kitabımda ele almış ve bu ittifakın sözleşmenin ilk hazırlayıcı olayı olduğunu yazmıştım.

(Ali Bulaç, Medine Sözleşmesi, Çıra Yay., 2. baskı, İstanbul 2020, s. 120-123. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 190, 193; İbn Hişam, Sîret, I, 121-125; İbn Kuteybe, el-Maârif; Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 52, 54.)

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.