1. HABERLER

  2. EDEBİYAT DEFTERİ

  3. MAKALELER

  4. Miras taksiminde hükmün gerekçesi
Miras taksiminde hükmün gerekçesi

Miras taksiminde hükmün gerekçesi

Kaynaklarda miras hükmünü düzenleyen ayetlerin nüzulüne vesile olan üç sebepten, başka bir ifadeyle üç olaydan bahsedilir.

A+A-

(The Turkish Post) – ALİ BULAÇ

Mirat Haber’de beş yazı ile geleneksel İslam hukukunda esas alınan miras taksimini ele aldım. Makasidu’ş-Şeria usulünü takip ederek, hükümlerin vaz‘ında belirleyici rol oynayan illetin değişmesiyle hükmün de değişebileceğini savundum. Bana epey tepki geldi, fakat gelen tepkilerin hiçbiri iddiamdan vazgeçirecek sağlam delillere dayanmıyordu.

Belki konu daha iyi vuzuha kavuşur düşüncesiyle The Turkish Post’ta bu önemli mesele üzerinde durma lüzumunu hissettim.

Kaynaklarda miras hükmünü düzenleyen ayetlerin nüzulüne vesile olan üç sebepten, başka bir ifadeyle üç olaydan bahsedilir:

1. Cabir bin Abdullah’tan gelen rivayet:

“Ben hastaydım, hiçbir şeyi idrak edecek durumda değilken Resulullah (s.a.) geldi, abdest aldı ve suyundan yüzüme serpti. Kendime gelince ona,
‘Malım konusunda bana neyi emredersin?’ diye sordum. Bunun üzerine miras ayeti (Nisa, 4/11) indi.”

(Buhari, Tefsir, 4/4; Müslim, Feraiz, 6-7; Tirmizi, Feraiz, 7; İbn Mace, Feraiz, 5; Süyuti, Esbabü’n-Nüzul, 176; H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nüzul, 32.)

2. Sa’d bin Rebi’in kızlarıyla ilgili olay:

Sa’d bin Rebi’in karısı Resulullah’a gelip, “Ey Allah’ın Resulü, bunlar seninle Uhud Savaşı’nda şehit olan Sa’d bin Rebi’in iki öksüz kızıdır. Amcaları mallarına el koydu, onlara hiçbir şey bırakmadı. Bu iki kızı ben nasıl yetiştireceğim (veya evlendireceğim)?” dedi.
Allah’ın Resulü, “Allah yakında hükmünü verecek, şimdi git” buyurdu. Kadın gittikten sonra miras ayeti indi. Bunun üzerine Allah’ın Resulü (s.a.), kızların amcasını çağırdı ve:
“Malın üçte ikisini Sa’d’ın kızlarına, sekizde birini annelerine ver, geri kalanı senindir.” dedi.
Kızların amcası, Allah’ın Resulü’nün gösterdiği şekilde malı bölüştürdü. Böylece İslamiyet’te taksim edilen ilk miras, Sa’d’ın bıraktığı miras oldu.

(Ahmed ibn Hanbel, III, 352; Süyuti, a.g.e., 177-178; H. Tahsin Emiroğlu, a.g.e., 32; Abdulfettah el-Kadi, Sahabe ve Müfessirlere Göre Esbab-ı Nüzul, 101.)

Süyuti, miras ayetlerinin Cabir bin Abdullah olayı ile değil, Sa’d bin Rebi’in geride kalan kızlarıyla ilgili indiğini, çünkü Cabir’in o zaman çocuklarının olmadığını iddia edenlere “Her iki olayla ilgili inmiş olabilir” diye cevap verir. Muhtemelen iki olay da gerçekleşmiş, fakat önce vuku bulan Sa’d’ın kızlarıyla ilgili olandır.

3. Süddi kanalıyla gelen rivayet:

Cahiliye halkı, ölen kişinin geride bıraktığı malına kız çocuklarını ve küçük erkek çocuklarını varis kılmazdı. Mirasçı olabilmek için kişinin eli silah tutan, savaşa katılabilen biri olması gerekirdi.

Meşhur şair Hassan bin Sabit’in kardeşi Abdurrahman bin Sabit vefat edince geride beş kız çocuğu ve eşi Ümmü Kehha kaldı. Akrabalar gelip Abdurrahman’ın malının tümünü aldılar; Kehha’ya ve kızlarına hiçbir şey bırakmadılar.

Beş öksüz kızla baş başa kalan Kehha, bu durumu Allah Resulü’ne (s.a.) şikâyet etti. Bunun üzerine miras ayetleri indi.

(Süyuti, a.g.e., 178; H. Tahsin Emiroğlu, a.g.e., 32.)

* * *

Bu anlatılar, yerleşik geleneğe göre kadınların ve kız çocuklarının ölen kocaları veya babalarından miras alamadıklarını; cahiliye dönemi boyunca süren bu mağduriyetin kadınların şikâyeti üzerine miras hükümlerini düzenleyen ayetlerle sona erdiğini ve adaletin sağlandığını göstermektedir. Gerçekten de dönemin şartları, toplumun köklü yargıları, teamül ve alışkanlıkları göz önüne alındığında İslamiyet’in yaptığı düzenleme büyük bir devrimdir.

Öyle de olsa, o günkü durumu sadece nüzul sebebine, yani yerleşik teamüllerin ürünü tikel olaylara indirgersek –ki çoğu fakih ve âlim bunu yapmaktadır– bugün için miras ayetlerini yeterince kavramamız ve dolayısıyla Yasa Koyucu’nun (Şari’) maksadını anlamamız mümkün olmaz.

Yukarıda nüzul sebeplerini aktaran Süyuti, hükmün ortaya çıkmasına sebep olan olayları anlatırken, gerçek gerekçe konusuna sadece işaret etmekle yetinmiştir. Buna göre küçük çocuklar, kadınlar ve kız çocukları savaşa katılmadıkları için mirastan pay alamazlardı.

Süyuti, ilerleyen sayfalarda surenin 32. ayetinin nüzul sebebini aktarırken asıl gerekçeyi de öne çıkarmaktadır:

“Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay vardır, kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah’tan O’nun fazlını isteyin. Gerçekten Allah her şeyi bilendir.” (Nisa, 32.)

Bu ayetle ilgili İbn Abbas’tan gelen iki rivayet vardır:

Ümmü Seleme, Resulullah’a gelip “Erkekler savaşıyor, kadınlar savaşmıyor. Onlara mirasta yarım pay düşüyor” dedi. Bunun üzerine Nisa 32. ayet indi.

Başka bir rivayette bir kadın Resulullah’a gelip şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Nebisi, erkeğe mirasta kadının iki payı var; iki kadının şahitliği bir erkeğe eşdeğer. Biz amelde de böyle mi olacağız? Kadın iyilik yaparsa ona yarım iyilik mi yazılır?” Bunun üzerine Nisa 32. ayet indi. (Süyuti, a.g.e., 184.)

Her iki rivayette de şikâyet konusu gerekçe, kadınların savaşa katılmamasıdır. Küçük çocuklar da kadınlar gibi savaşa katılmadıkları –ve aktif ticarette de bulunmadıkları– için mirastan pay almazlardı. Ancak Ümmü Seleme’nin itirazı, eski cahiliye miras taksimini ortadan kaldıran hükmün onlara 1/3 hisse vermesidir. O, neden “erkeğe iki, kadına bir hisse” verildiğini sormaktadır.

Ümmü Seleme’nin Hz. Peygamber’e arz ettiği bu şikâyet, İslam miras hukukunun anahtar sorusunu teşkil eder. Ayet (Nisa 4/32), taksimi bozmamakla birlikte, illetin değişmesi durumunda hükmün Yasa Koyucu’nun maksadına uygun şekilde yeniden değerlendirilemeyeceğini de kategorik olarak yasaklamamaktadır.

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.