1. YAZARLAR

  2. Nasuhi Güngör

  3. Kül olup geride kalsın
Nasuhi Güngör

Nasuhi Güngör

Kül olup geride kalsın

A+A-

Hemen her kritik meselede şöyle bir açmazla karşı karşıya kalıyoruz. “Bunu çözemeyiz, bir şekilde yaptıklarımız boşa gider.”

Terörsüz Türkiye konusunda gelinen aşamayı herkes kendi bulunduğu yerden değerlendirebilir. Eleştirebilir, katkı sağlayabilir. Dahası sürecin neden başarısız olacağına dair gerekçelerini de ifade edebilir. Ancak sorun, daha işin başında ve makul gerekçeler göstermeden “bu iş olmaz” yaklaşımını sergilemek.

TBMM çatısı altında oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarına devam ediyor. Dün itibarıyla dördüncü toplantısını gerçekleştirdi. Bu satırları okuduğunuzda beşincisini takip edeceğiz.

Komisyona zaman tanımak ve en azından sabırla izlemek gerekiyor.

PEŞ PEŞE İKİ TOPLANTI

Peş peşe gelen bu iki toplantının öncekilerden farklı bir gündemi var. Komisyona, önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir bir sunum yaptı. Bakan Özdemir, uzun zamandır devam ettirdiği ve pek çok ilde gerçekleşen Terörsüz Türkiye Buluşmaları kapsamında kendisine iletilen talep ve önerileri komisyonla paylaştı. Bunların merkezinde şehit aileleri ve gazilerin talepleri ve düşünceleri var.

Toplantıda şehitlerimizi ve gazilerimizi temsilen dernek ve vakıflar da bulundu. Devamında ise tam 2 bin 178 gündür sabırla evlatlarını bekleyen Diyarbakır Anneleri’ni dinledi komisyon. Ayşegül Biçer’in şu sözlerinin altını çizelim: “Lütfen Diyarbakır’a gelin, bizimle bir bardak çay için. Kâğıtlardan öğrenemeyeceğiniz şeyleri göreceksiniz. Çözüm süreci halkın yanında güçlenir.”

ACIYLA YOĞRULMUŞ TECRÜBELER

Komisyon, (bugün) insan hakları derneklerini, Cumartesi Anneleri’ni, Barış Anneleri’ni dinleyecek.

Bunların her biri acıyla yoğrulmuş tecrübeler. Ateş düşmüş ocakların feraset sahibi insanlarının “bir daha kimse bu acıyı yaşamasın” feryadı ve gayreti. Komisyonun çalışmalarında son derece yol gösterici olacağını düşünüyorum. Şurası da var. Bugüne kadar bir diğerine kulak vermeyenin ve onun acısını görmeyenin birbirini duyması ve anlaması için çok değerli bu katılımlar.

YANAN BEYAZ TOROS

Pazartesi sabah erken saatlerde, TBMM’nin Çankaya kapısına yakın tarafında bir aracın yanmaya başladığı görüldü. “Beyaz Toros” diye toplumsal hafızada yer bulan araçlardan biri.

Aracı getirip yakan kişinin suç dosyası kabarık, akıl sağlığına dair hayli ciddi sorunları olduğu açıklandı. Dahası yakma sebebinin sahip olduğu hurda araçlarla ilgili beklediği düzenlemenin çıkmaması olduğu da ifade edildi. Bunlar devletin ilgili makamlarının verdiği bilgiler.

Ancak TBMM’deki komisyon toplantılarının başlamasına saatler kala, üstelik meclisin giriş kapısına 100 metre mesafede gerçekleşen bir hadisenin, en azından çağrışımlarına bakmakta yarar var.

KÜL OLUP GERİDE KALSIN

Uzun uzadıya anlatmak yerine şöyle tanımlayalım. Türkiye’nin terörle mücadele tarihinde ne yazık ki hukukun dışına çıkılmasını sembolize eden bir hikaye bu. Beyaz Toros ve onun temsil ettiği her şey, umarız ki en son yanıp kül olan bu araç gibi geride kalır.

Terörle mücadele, kuşkusuz devletle örgütü birbirinden ayıran en temel farkla kazanıldı ve başarıya ulaşıldı: Hukukun dışına çıkmamak ve her adımda bunu gözetmek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Temmuz’da partisinin Kızılcahamam Kampı'nda yaptığı konuşmada şunları vurgulamıştı: "1984'teki ilk eyleminden sonra terör Türkiye'de her geçen gün tırmandı. O günden sonra nice hükümetler geldi. Hepsi de 'terörün kökünü kazıyacağız' dedi. Faili meçhuller, Beyaz Toroslar, yakılan köyler, bir gecede göçe zorlanan aileler yanlış uygulamalardan biriydi. Terörü bitirmek yerine büyüttü."

Meclis Başkanı Kurtulmuş’un da dün yaptığı şu değerlendirmeyi aktaralım: "Barışı konuştuğumuz, Türkiye'de artık terörün tamamen geride kalmasını temenni ettiğimiz, o dönemlere ilişkin hatırladığımız 'Beyaz Torosların' sembolize ettiği faili meçhul cinayetlerin de artık tamamıyla Türkiye'nin tarihinden kalmasını dilediğimiz bir dönem içerisindeyiz."

Önceki ve Sonraki Yazılar