“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…”
Hayır, başlıktaki ifade Ekrem İmamoğlu’na veya yakınlarına ait değil.
Bunu söyleyen, 60 yaşlarında bir kadın. Pazarda tv muhabirinin kendisine uzattığı mikrofona konuşuyor. Yere dökülmüş domateslerin yeterince çürümemiş olanlarından seçerek evdeki gelinine yemek yapması için götürürken karşılaşmış muhabirle.
Şu cümle de ona ait: “Bunların sisteminden yoruldum.”
Yüzüne o yorgunluk sinmiş. Başında annelerin taktığı klasik başörtüsü var. Bir Anadolu annesi bu. Yorgunluk kalbinden yüzüne sirayet etmiş.
“Bunların sisteminden yoruldum.”
Şaşırdım “sistem” ve “yorgunluk” kelimelerini aynı cümle içinde kullanmasına…
Yani, o yaşına rağmen evlere temizlik işine gittiğini söyleyen bu sade Anadolu kadını gelişigüzel bir yorgunluğu yaşamadığının farkında. Sistemli bir “ümüğe çökme” olayını kalbinin derinliklerinde hissediyor belli ki.
Ekrem İmamoğlu, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul’un belediye başkanı… bir anda “suç örgütü lideri” oldu, o da yetmedi bir anda “Casuslukla suçlanan adam” haline geldi bu ülkede. Nasıl bir şey bu? Tam bir “Size de çıkabilir” durumu değil mi?
“Lekelenmeme hakkı” vardı bu ülkede.
“Masumiyet karinesi” diye bir şey vardı, herkes suçu sabit görülünceye kadar masum kabul edilmeliydi.
Yargı “pardon” dememeliydi.
Geciken adalet adalet değildi.
Tutuksuz yargılanma esas olmalıydı.
Bir insanın bir gün bile haksız yere tutuklu kalması zulümdü.
Ama dosyanıza “suç örgütü liderliği” nden, “casusluk” tan tutuklama girmişti bir kere…
Nasıl bir Türkiye manzarası görünüyor dışardan bakıldığında… Nasıl bir yargı düzeni?
Bizde de var, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiler Yassıada Mahkemelerinin sonucu… Sonra da anıt dikildi onlar için…
Zülfikar Ali Butto, Pakistan’da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapmış isim. “Casusluk” la suçlanmış, sonunda idam edilmiş.
Ancak bu idam, hem Pakistan’da hem dünyada “Adli cinayetler” arasına girmiş.
Siyaset böyle kan – revan içinde seyrediyor dünyada, bizim dünyamızda.
Malezya’da Mahatir Muhammed ile Enver İbrahim ’in siyasi dalaşı da, yolsuzluk iddialarından çok daha pespaye boyutlara, cinsel sapkınlık iddialarına kadar uzanmış. Enver İbrahim bir dünya çamurun içinden aklanıp yeniden siyaset yapmış.
Bizim tarihimizde de evlat katli var, kardeş katli var “siyaseten.”
İmamoğlu “Roma’yı yaktı” deseler daha inandırıcı olurdu benim için” gibi bir ümüğe çökme psikolojisi yaşıyorsa, haksız sayılmaz.
Kolay dayanılır durum değil, öncelikle aile için, eş için, evlatlar için, anne – baba için…
Eminim etraftaki herkes “Ne işin var oğlum bu işlerde… Sana mı kaldı memleketi kurtarmak…” diyordur.
Kolay değildir iradeyi diri tutmak.
Herkesin “Silivri soğuktur” dediği ve sözlerini – yazılarını, -siyasetini ona göre kurguladığı bir zamanda, ailenin içine düştüğü “ümüğü sıkılma psikolojisi” yabana atılamaz.
Pazara gidip yere dökülenlerden akşam yemeği çıkarmaya çalışan annenin duygusu ile, akşamdan sabaha casus oluveren siyasetçinin, gazetecinin, danışmanın duygularının karıştığı bir ülke oldu ülkemiz.
Ama işte Menderes ’in asılmasına “cinayet” deniyor bugün, Butto ’nun asılmasına da cinayet deniyor, Enver İbrahim ’e “siyaseten” yapılanlar da utanç verici bulunuyor.
Kardeş ve evlât katline ilişkin “devleti koruma hassasiyeti” ni de içine sindirenler varsa, ne diyeyim?
Ekrem İmamoğlu ’nun önünü kesmek için kırk katır – kırk satır iklimi oluşturmanın arkasında da “Devlet aklı” mı var?
Darbe ile iktidarı ele geçiren Ziyaül Hak, Butto ’yu idam ettirdiği için şan – şeref mi kazandı?
Tarih yazılırken, güncel siyasetin “her şey meşru” mantığı işlemiyor. Herkes ve her şey yerli yerini buluyor.
Menderes ’i asanlar o günün muktedirleri idi. Ya bugün? Kalmıyor “muktedirlik!”
Bir gün pazara çıkan annelerin duygu dünyası ile siyasetin yolları kesişir, o zaman başka şeyler konuşulur hale gelir.
Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?
Ekrem İmamoğlu ’nun hakime verdiği ifadeden bir cümle şöyle:
“Bu canavarlaşmış sistemde sadece sıranızı beklersiniz, dişleri bedeninize geçtiğinde uyanırsınız ama iş işten geçmiş olur.”



YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.