1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Hikmet Kıvılcımlı: Türk toplumunun geçmişi ve yapısı
Hikmet Kıvılcımlı: Türk toplumunun geçmişi ve yapısı

Hikmet Kıvılcımlı: Türk toplumunun geçmişi ve yapısı

“Hikmet Kıvılcımlı’nın kendine özgü dili hemen dikkat çeker; bu dil onun kimi çevrelerce anlaşılmasını zorlaştırmış, hatta imkânsızlaştırmıştır. Özğün bir kavramlaştırmaya başvurmuştur. Teori, tarih ile yaşadığı toplum arasında canlı bağlar kurmaya özen g

A+A-

Halil Turhallı - Karar

Hikmet Kıvlcımlı bu ülkede sosyalizm adına söz alan en özgün kuramcı ve entelektüellerden biridir. Türkiye’nin tarihine ve toplumsal yapısına dair çok değişik görüşler ileri sürmüştür.1920’li yıllardan başlayan 1971’de ölümüne kadar geçen yaklaşık elli yıl içinde Türkiye’nin sorunlarına kafa yormuş, bunlar hakkında yazılar kaleme almıştır. Çok sayıdaki kitabını, broşürünü ağırlıklı olarak hapishanede yazmıştır. Dogmatik bir Marksist değildi; tezlerini ülkemizin özgün koşullarını dikkate alarak geliştirmişti.

Tarihten felsefeye, siyasetten ekonomiye çeşitli alanlarda görüşler ileri sürmüş, yazılar kaleme almış, hemen hepsinde de bu ülkenin gerçeklerine dikkat çekmiştir. Özgürlüklere daima vurgu yapmıştır.
Murat Belge’nin de yıllar önce, 1975’de Birikim’deki incelemesinde vurguladığı üzere Hikmet Kıvılcımlı’nın kendine özgü dili hemen dikkat çeker; bu dil onun kimi çevrelerce anlaşılmasını zorlaştırmış, hatta imkânsızlaştırmıştır. Özgün bir kavramlaştırmaya başvurmuştur. Teori, tarih ile yaşadığı toplum arasında canlı bağlar kurmaya özen göstermiştir. Bu tutumunu bütün sosyalistlere de önermiştir. Marksizm’i yetersiz gördüğü taraflarını açıklıkla dile getirmiştir. Tarihe yaklaşım ve analizlerinde Marksizm ile yetinmemiştir. Sıklıkla Marksizm’in klasik toplum kategorilerinin dışına çıkmıştır. Kullandığı kavramlardan bazıları münhasıran ona aittir; bazı kavramları da değişik içerik yükleyerek kullanmıştır. Bunlar onu sol içinde farklı kılan özelliklerdir. Dönemin Ortodoks Marksistlerinden hayli farklı tezler ileri sürmüş, tahliller yapmıştır.

Teorik çerçevesi oldukça genişti. Çeşitli alanlara el atmış ve konularda söz almış, sözünü sakınmadan yazmıştı. Türkiye’nin sosyal yapısı üzerinde ısrarla durmuş, bunu göz ardı edenleri köksüzlükle suçlamıştı. Ülkenin gerçekleri, özel koşulları üzerine kafa yoran, bu konuda Marksizm’den ayrı düşmeyi göze alan kuraldışı sosyalist Hikmet Kıvılcımlı, özgün ve ilginç bir tarih tezi geliştirmiş, bu tezi giderek olgunlaştırmıştır. Tarih yazımında çok özel ve çok farklı bir yere sahiptir. Tarihe teorik ve metodolojik yaklaşımlarında yeni bir bakış açısı getirmiştir. Tarihsel özgüllükleri asla görmezlikten gelmemiş; tam aksine, teorisini onlar üzerine inşa etmiş, onlara vurgu yapmış ve geride zengin bir teorik miras bırakmıştır.

O her şeyden önce sözünü sakınmayan bir entelektüeldi. Hayatının önemli bir bölümünü düşüncelerinden dolayı hapishanelerden geçirmiştir.1925’te henüz tıbbiye ögrenciyken Tahrir-i Sükûn Kanunu’na dayanarak otuz sekiz öğrenci ile birlikte tutuklanmış, Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılamış, on yıl kürek cezasına çarptırılmıştı. Ancak, Türk Ceza Kanunu ile Osmanlı kanunu ilga edilmiş ve diğer hükümlülerle birlikte tahliye edilmiştir.1929 tevkifatında yine tutuklandı; dört yıl altı ay ceza aldı. 1938’de bu kez Donanma Davası’ndan tutuklandı, Bu dava sonunda on beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapishaneyi bir eğitim kurumu olarak görmüş, önemli çalışmalarının bir bölümünü orada yapmış ve kaleme almıştı. Bütün bu ağır şartlara rağmen Türkiye’yi terk etmeyi ve dışarıda bir hayat kurmayı düşünmemiş, halkla ve halkın gerçekleriyle içiçe yaşamayı tercih etmiştir.

Kıvılcımlı 1930’larda kaleme aldığı yazılarında Kemalizm’i eleştirdi. Ona göre Kemalistler kurtuluş savaşı sırasında vatanı savunan, ülkenin sömürge olmaması için seferber olan köylü yığınlarının sorunlarını zaferden sonra dikkate almamışlardı; halkın sosyal kurtuluşunu önlemek için sert tedbirlere başvurmuşlardı. Kemalizm’in halktan kopuk, halkın sorunlarına yabancı idelogları Kadrocular’a karşı eleştirilerde bunları ifade etmiştir. Ayrıca, Kemalistleri pek çok konuda neredeyse hiç çekincesiz destekleyen, onların sosyalizmin koşullarını hazırladığını ileri süren TKP’yi de eleştirmiştir.

Kıvılcımlı kaba materyalist egilimli, din karşıtı bir insan değildi.

Halkımızın büyük çoğunluğunun duyarlı olduğu ve son derece önemsediği din konusuna büyük cesaretle yaklaşmıştır. Dinin ve etkisinin görmezden gelinemeyeceğini düşünmüş, halk için büyük önem taşıyan din sorununu geniş ve derin bilgi birikimiyle ele almıştır. Türkiye’nin tarihi ve tarihsel yapısının yanı sıra din konusunda ayrıntılı olarak işlediği çalışmaları mevcuttur. Dinin dünyayı anlamak, anlamlandırmak ve yorumlamak rehber olduğunu, hatta kimi zaman adaletsiz bir dünyayı değiştirmek için kişiye yol gösterdiğini ve onu teşvik ettiğini, bu bakımdan sosyalizme çok benzediğini, Hz. Muhammed’in köklü bir reform yaptığını düşünüyordu. İlk Müslümanlarda mülkiyetin ortak olduğunu, bu nedenle de aralarında bir tür ilkel sosyalizmin yürürlükte bulunduğunu belirtir. Bu Marx’da okumanın mümkün olmadığı ve Kıvılcımlı’nin sosyalizm kuramını özgün kılan bir tespittir.

Kıvılcımlı kurucusu olduğu Vatan Partisi adına 1957 seçimleri dolayısıyla Eyüp Sultan Camii yakınında 15 Ekim günü halka hitaben İslami göndermelerle yüklü bir seçim konuşması yapmıştı. Konuşmada İslam dininde hak, adalet, eşitlik ve kardeşliğin esas olduğunu ifade etmiş; bu açıdan sosyalizme çok benzediğini, aralarında yakınlık bulunduğunu, aslında birbiriyle uzlaşır nitelikte olduklarını belirtmişti. Halifelerin demokratik yolla seçildiklerini, Muaviye’nin bu yerleşik uygulamayı ihlal ettiğini belirtiyordu. Hz. Peygamber’in vaazlarının “hümanist” olduğunu savunuyordu. Adalet, hoşgörü ve merhameti yüce değerler olarak öven Hz. Muhammed, İslam’ın “arsız bir maddiyatçılığın içinde” olmasını kesinlikle istememişti. Kıvılcımlı emeğin hem İslam’da hem sosyalizmde temel bir değer olduğunu savunuyordu. Ancak bu konuşmasından dolayı dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle tutuklanmış ve bir yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş, Vatan Partisi de kapatılmıştır.

Kıvılcımlı tarih tezini geliştirir ve kaleme alırken Marx ile yetinmemiş, İbn Haldun’dan da yararlanmıştır. O da Marx kadar belirleyici olmuştur; ona çok şey borçludur. Onun maddeci ve diyalektik bakış açısına sahip olduğunu ileri sürmüştür. Diyalektik düşünceyi adını koymadan Batıdaki düşünürlerden daha önce keşfetmiş ve kullanmıştır. Toplumsal ve siyasal alanda olguları titizlikle ve tutarlılıkla kavramsallaştıran İbn Haldun, insanın ancak bir toplum içinde varolabileceğini, bütün faaliyetlerinin bir sosyal yaşam çerçevesinde yürütebileceğini, sınırlanmamış iktidarın toplumda adaletsizlik yaratacağını vurgulamıştır.
Kıvılcımlı’nın devlete bakışı, özellikle Türk devlet(ler)ine yaklaşımı Marksizm’den etkilenmekle birlikte sonuçta tamamen kendine özgüdür. Teorisi barbar ve göçebe toplumlara kadar geriye gider. O barbar ve barbarlık sözcüklerini aşağılayıcı, küçültücü ve sair olumsuz anlamlarda kullanmaz. Tam aksine, “insanlığın geçirdiği hayat biçimi” olarak barbarlığı yüceltir ve üstün sayar. Onun tarih tezinde, “İnsan olarak barbar medeniden çok üstündür.”. Yalan, eşitsizlik bilmezler.

Barbarlarda ortak mülkiyet mevcuttur. Barbar fetih ve istilaları insanlık tarihine dinamizm getirmiştir. Tarihte ilerleme barbarlık sayesinde gerçekleşmiş; kadim dünyada barbarlar insanlık adına olumlu gelişmeler yaratmışlardır. Asıl vahşi, kıyıcı ve yıkıcı olanlar medenilerdir; halk(lar)ı ezerek onlara zulm ederek varolurlar. Gaddar ve sömürücüdürler. Osmanlı, Bizans medeniyetini yıktığında “ orta barbarlık konağı”nda bulunuyordu. Fetih tarihsel bir ilerleme ve atılımdır. Dinamizmini yitirmiş Bizans İmparatorluğu (ve uygarlığı) barbar, ama tarihi yapan, tarihte yol açan Osmanlı tarafından yenildi. Ancak, Osmanlı giderek kendisi de “medenileşmişti”. Eşitlikçi özelliklerini kısmen koruyabildi. Kıvılcımlı ,Osmanlı ile güncel siyaset arasında bağ saptamış ve bu ilişkiyi vurgulamıştır.

Osmanlı Tarihinin Maddesi adlı çalışmasında Osmanlı tarihine ilişkin tarihi materyalist açıdan hayli ilginç görüşler ileri sürmüştür. Ancak tekrarlamak gerekir ki Hikmet Kıvılcımlı’nın tarihsel materyalizmi farklı ve kendine özgüdür; Ortodoks Marksizm’in dışında bir bakış açısına sahiptir. İslam’a ve Osmanlı tarihlerine ilişkin görüşleri sol düşünce için çok aykırıdır aslında. Ona göre Osmanlı’da başlangıçta bir tür demokrasi yürürlükteydi. Bu konudaki ilginç bir örnek ve saptaması da toplu olarak kılınan namazdır; devlet büyüleriyle halk aynı saflarda yer alıyorlardı. Bu Allah katında eşitliğin ifadesiydi.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.