Demirtaş’a tahliye
MHP lideri Devlet Bahçeli, “Demirtaş’ın tahliyesi hayırlara vesile olacaktır” dedi.
Doğru, ben de aynı görüşteyim.
Bu sözlerden hareketle, Türkiye’de hem siyaset tarzını hem hukukun durumunu irdelemek lazım.
İlk söylenmesi gereken şudur: Demek ki yıllardan beri AİHM ve AYM kararlarının uygulanmasını isteyenler “hain” değilmiş, aksine “hayırlara vesile olacağını” zamanında görmüşler.
Ve, iyi ki Türkiye’de “Yetmez ama evet” referandumuyla AYM’nin yapısı değişmiş ve AİHM içtihatlarını uygulaması için AYM’ye “bireysel başvuru” yolu açılmış… Ve iyi ki, Anayasa Mahkemesi, DEM yani o zamanki HDP’yi kapatmamış, değil mi?
AİHM VE AYM
Siyaset, değişen şartları dikkate alarak konuşur ama bir takım istikrarlı, sağlam, güven verici ilkeleri de olmalı değil mi? Mutlaka bunlardan biri hukukun üstünlüğü olmalı ve liderler, ülkelerinin temel anayasal hukuki değerlerine saygıda istikrarlı ve güven verici davranmalıdır.
Ama bizde, AİHM kararlarının bağlayıcılığını 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesine yazan ve 2010 yılında da AİHM içtihatlarını uygulaması için AYM’ye “bireysel başvuru” yolunu açan da Başbakan / Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır… Bir süre sonra “AİHM kararları bizi bağlamaz” diyen de “AYM kararını tanımıyorum ve uymuyorum “diyen de kendisidir.
Aynı şekilde, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi de AK Parti’nin kuruluş belgelerinde ve ilk hükümet programlarında temel ilke ilan edilmişti fakat sonra “ayak bağı” olarak görüldü.
Politikacıların hiç olmazsa hukukun esas prensipleri konusunda ihtiyatlı konuşması gerekmiyor mu? Demirtaş hakkında Erdoğan ve Bahçeli’nin önceki sözlerini hatırlayın, şimdi tahliyesini MHP istiyor. Beştepe de olumlu bakıyor.
AİHM VE CUMHURBAŞKANI
AİHM, 20 Kasım 2018’de, Demirtaş’ın tutuklu bulundurulmasının “hak ihlali” olduğuna, tahliyesi gerektiğine karar vermişti. Aynı gün, partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin sorusu üzerine, “AİHM'nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" diye konuştu.
Sonra ne oldu?
AİHM kararını uygulamakla görevli Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM kararına uymayı reddetti! Gerekçesi, “henüz AİHM kararı kesinleşmedi” şeklindeydi, yani AİHM’nin Büyük Daire’sine gidilmemişti… Halbuki böyle gereklilik kesinlikle yoktur. Cumhurbaşkanı öyle deyince mahkeme böyle bir gerekçe yazmıştı. Başka türlü karar verebilir miydi? Vermeliydi ama veremezdi; uzak bir yere tayini çıkabilirdi.
Aynı soru Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e de sorulmuş, Gül “kararı görmek lazım, takdir edecek makam yargıdır” demişti, doğrusu buydu ama sistemde Adalet Bakanı’nın asli yetkisi yok.
BU DEFA FARKLI
Demirtaş hakkında, AİHM’nin tahliye gerektiren iki kararı daha var: 22 Aralık 2020 ve 8 Temmuz 2025 tarihli kararları… Bu sonuncusuna Adalet Bakanlığı itiraz etmişti. Dün AİHM’nin red kararı açıklandı ve Demirtaş’ın tahliyesi hukuki zorunluluk haline geldi fakat mahkeme AİHM’nin bu kararına uyar mıydı?
Gazeteciler Grup toplantısından çıkan Bahçeliye AİHM kararını sordular, Bahçeli “Hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır” dedikten sonra tahliyesinin “Türkiye için hayırlı olacağını” söyledi.
Mahkemelerimiz daha önce birçok AİHM kararına uymamıştı fakat Demirtaş hakkında bu defa “süreç” faktörü ve Bahçeli’nin bu tavrı var; Cumhurbaşkanı’nın “bizi bağlamaz” diyeceğini hiç sanmıyorum.
Çok gecikmiş de olsa Demirtaş tahliye edilecek, görünen bu.
Öcalan ve Demirtaş’ın bazı konulardaki farklı duruşları ayrı bir konu.
Göreceksiniz, AİHM ve AYM kararlarının uygulanması Demirtaş’la kalmayacaktır. Haklarında AİHM ve AYM kararı bulunan bütün dosyalara, hatta KHK mağduriyetlerine kadar uzanabilecektir.
BUNDAN SONRA?
İlk sırada, Gezi davasında, Tayfun Kahraman hakkındaki AYM kararı var… AYM, bütün Gezi davalarına emsal olacak şekilde, Kahraman’ın Gezi olaylarındaki şiddet ve vandallıkla hiçbir ilgisinin olmadığına karar verdi. Onun da kısa sürede tahliyesi gerekecek, çünkü AİHM kararları da AYM kararları da kesinlikle “bizi bağlar.”
Netice: Genelkurmay’ın rakamlarına göre, başlangıcından bu yana 70 bin PKK’lı terörist öldürüldü. Terörün çıkmaz sokak olduğunu görerek PKK kesin şekilde silahlarını teslim ettiğinde, Türkiye’nin istikbali iki temele dayanacaktır: Evrensel hukuk standartlarında adalet ve Almanya, Japonya seviyelerinde ekonomi ve teknoloji...
Benim vatanseverliğimin bana söylediği bu.


