1. YAZARLAR

  2. Vahdettin İnce

  3. Çözüm tarlasında izi olmayan aydının barış harmanında yüzü olmaz
Vahdettin İnce

Vahdettin İnce

Çözüm tarlasında izi olmayan aydının barış harmanında yüzü olmaz

A+A-

Dünyanın başka bir ülkesinde olsaydı, yüz senedir kendisini meşgul eden, uykularını kaçıran, bütün iç ve dış ataklarında endişe kaynağı olan, her adımını onu hesap ederek atmasına sebep olan, bir ayak bağı gibi attığı bütün adımlarda tökezlemesine neden olan, bu yüzden tarihi düşmanlarına olmadık tavizler vermek zorunda kalan, bu yumuşak karnını keşfeden düşmanların da bu durumdan azami istifade etmek için her fırsatı değerlendirmelerine imkan veren, isyanlara, yüz binlerin ölümüne, katliamlara, zamana yayılmış, düşük yoğunluklu bir kardeş kavgasına yol açan, son elli senedir de kesintisiz bir terör ve şiddet ortamı yaratan, ülkenin maddi ve manevi kaynaklarını tüketen bir sorunun bitme ihtimalinin belirdiği şu günlerde bütün imkanlarını kullanarak böyle bir belanın bir daha memleketin başına gelmemesi için ne gerekiyorsa yapardı. Üniversiteleri harıl harıl bilimsel araştırmalar yapar, hükümetin önünü açmak, elini güçlendirmek, tarihin, kültürün, medeniyetin, sosyolojinin ruhuna uygun adımlar atmasını sağlamak için akademik projeler üretir, rapor üstüne rapor hazırlardı. Medyası gecesini gündüzüne katar, iktidarın önüne ayağı yere basan modeller koyardı. Memleketin ruhuna uygun adımlarını teşvik ederdi. Muhalefeti, bütün çelişkileri, iktidarla yürüttükleri siyasi, ideolojik kavgaları bir kenara bırakır, var gücüyle hükümetin yanında yer alırdı. Kendi cephesinde çözümler üretir, kamuoyuna sunardı. Ama ülkemize bakıyorum, meclisteki veya meclis dışındaki muhalefet partilerine, ülkemizin üniversitelerine, medyasına, her köşe başında mantar gibi biten vakıf ve derneklerine, ekranları parsellemiş fazla bilmiş inkılap tarihi cesametindeki bilimsellikleriyle ulemasına, Diyanete, muhafazakar STK'lara, Medreselere, Kur'an kurslarına, Tarikatlara, Cemaatlere, Mezhep ve Meşrep mensuplarına bakıyorum... Hiçbirinden deyim yerindeyse çıt çıkmıyor. Birkaç aydır başlayan yeni sürece dair dişe dokunur tek bir kelime etmemişler. Sanki elli senedir yüz bin insanımızı kaybetmemişiz gibi. Sanki büyük şehirlerimizde katliamlara yol açan bombalar hiç patlamamış gibi. Şehirlerimizde ölüm çukurları kazılmamış, halkımızın enerjisi, ümidi, kardeşliği, birliği hendeklere gömülmemiş gibi. Sokaklarda, sosyal medyanın dehlizlerinde yükselen sinsi bir ırkçılık meydanların kılcal damarlarına akmaya hazırlanmıyormuş gibi. Herkes ölüm uykusuna yatmış adeta. Demek ki bugüne kadar bütün olup bitenleri bir Hollywood filmini izler gibi çekirdek çıtlatarak seyretmişler diyesi geliyor insanın. Süreci bir söylemiyle başlatan, geçirdiği rahatsızlığa rağmen zaman zaman hasta yatağında yaptığı açıklamalarla çözüm umutlarını diri tutan Devlet Bahçeli ve bu sürecin, sonunda terörsüz Türkiye'ye evrilmesi için etkin bir politika yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasa bu büyük fırsat elimizden kayıp gidecek ve yeniden kaosa mahkum olacağız. Yazık değil mi toprağa düşen onca fidana, anaların gözyaşlarına? Vefasızlık değil mi bu milletin "okuyup adam olasınız" diye sizin için harcadığı onca maddi, manevi emeğe? Bugün değilse ne zaman konuşturacaksınız ilminizi, hangi vakit göstereceksiniz himmetinizi? Bir askerin, bir polisin, gencecik bir civanın kanının, kovaladığınız bir rektörlük, bir dekanlık, şu veya bu akademik bir unvan kadar da mı değeri yok? Bu muazzam açılım, acaba Diyanetin çiçekli böcekli hutbelerinin küçük bir aralığında dahi olsa camilerimizde makes bulmayı hak etmiyor mu? Ya sabah akşam birbirlerini suçlamakla, ötekileştirmekle, tekfir etmekle vakit harcayan ulu sarıklı hocalara, kanaat önderlerine ne demeli? Birbirinizi kesip biçmeyi bir an için durdurup milletin geleceğini kurtaracak tek bir kanaatiniz de mi yok?

Ama Türk aydını, yangın her tarafı sarmışken havaya leblebi fırlatıp ağzıyla yakalama becerisini sergileme ufkundadır. Kürt aydını ise ondan arta kalan kırıntılara çoktan tav olmuş zavallı.

İslamcılar desen, gölge cihadında yorgun düşmüş, şimdilik zihinleri ıslah, inşa cehdiyle meşguller.

Efendiler! Musa'ya "Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız" diyen İsrail oğullarından farkınızın olmadığının farkında mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar