1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Bakırhan: Güven verici adımların da atılması gerekiyor
Bakırhan: Güven verici adımların da atılması gerekiyor

Bakırhan: Güven verici adımların da atılması gerekiyor

.

A+A-

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yeni çözüm sürecinde güven inşasına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Güven verici adımların da atılması gerekiyor. Bugün bir yandan barışı konuşuyoruz ama bir yandan cezaevlerine bakarken büyük bir acı yaşıyoruz” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündem başlıklarını değerlendirdi.

Tuncer Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile bugün yaptıkları görüşmenin yapıcı geçtiğini ve temaslarının devam edeceğini söyledi.

Eş Genel Başkan Bakırhan, bu dönemde Ortadoğu siyasetinin yeniden şekillendiğini belirterek, "Kimi güçler yer değiştiriyor. Ortadoğu yine bu işlerin merkezinde ve yine hedeftedir. Eski dengeler çözülüyor, herkes gelecek yüzyılın rotasını çizme telaşında" diye konuştu. Bakırhan özetle şunları söyledi:

"Bir başkası bizim rotamızı, yolumuzu belirlemesin. Bizim rotamızı Türkiye halkları belirlesin. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı bizim rotamız olsun. Demokratik bir cumhuriyet bizim rotamız olsun. Kürt'ün, Alevinin eşit yurttaş olduğu bir rota, bizim rotamız olsun. Aksi halde rotasını belirlemeyenlerin rotası; emperyal ve hegemonik güçler tarafından belirleniyor. Onların belirlediği rotalar da hem o ülkelere hem de o bölgede yaşayan insanlara kan, acı ve gözyaşı getiriyor.

“Demokratik Türkiye geçmişte belki hayaldi, ancak artık hayal değil”

Sayın Öcalan’ın çağrısı, rotamızı ve senaryomuzu yazabileceğimiz, çizebileceğimiz ve birlikte hareket edebileceğimiz bir kapı aralıyor. Kendi sözünü söyleyen, kendi kararını veren bir irade ortaklığı sağlamak bu süreçte mümkün. Demokratik bir Ortadoğu ve demokratik bir Türkiye geçmişte belki hayaldi, ancak emin olun, bu son süreçle birlikte artık hayal değil.

Bu tarihi dönemde güven inşa etmek bu sürecin can damarıdır. Hem Kürt halkında hem de Türkiye halklarında bu sürece ilişkin bir tereddüt var. Bir güven sorunu var. Muhtemelen Adıyaman’dan gelen arkadaşlarımızın kafasında da aynı sorular var. Bir sürecin layıkıyla devam edebilmesi için güven ortamının tesis edilmesi gerekiyor. Bu güveni yeniden tesis etmek için hepimize büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Bu konuda, başta AK Parti olmak üzere birçok siyasi partide deneyimi olan, birikimi bulunan ve geçmişte bu süreçte yer almış insanların da bu süreçte söz kurması, öne çıkması gerekiyor. Bu sürecin toplumsallaşması için onların da sürece katkı sunacağı bir pratik içinde olmaları gerekiyor. Yani bu süreçte sadece DEM Parti değil, herkes daha cesur olmalı, daha büyük bir sorumlulukla hareket etmeli ve bu sürece katkı sunacak söz, pratik ve eylem içerisinde olması gerektiğini belirtmek istiyoruz.

“İktidar neden bu konuda ürkek davranıyor?”

MHP'nin de kendi teşkilatına ve tabanına bu süreci anlatmak için bir çaba ve gayret içinde olduğunu biz de görüyoruz. Muhalefetteki siyasi partilerin bu konudaki duruşu fena değil; ama bunun sadece sözle değil, onların da bu süreçte aktif görev alarak kendi tabanlarını bilgilendirmeleri, sürece aktif katılımlarına destek sunacak çağrılar, açıklamalar ve planlamalar yapmaları gerektiğini belirtmek istiyoruz. Gittiğimiz her yerde toplum bize çok net bir soru soruyor. Diyor ki: 'Aylardır bu süreç başladı, siz sahadasınız; iktidar neden bu konuda ürkek davranıyor?'

“AK Parti daha fazla sorumluluk alabilir”

AK Parti daha fazla sorumluluk alabilir, cesaretle konuşabilir, çözüm dilini daha çok kullanabiliriz. Güven sadece sözle mi olur? Tabii ki söz önemli ama sadece sözle olmaz. Güven verici adımların da atılması gerekiyor. Bugün bir yandan barışı konuşuyoruz ama bir yandan cezaevlerine bakarken büyük bir acı yaşıyoruz.

Adalet Bakanlığının verilerine göre cezaevlerinde ortalama günde 2 hasta tutuklu hayatını kaybediyor. 515 günde bin 26 hasta tutsak yaşamını yitirmiş. Yanlış duymadınız ya bin 26 hasta tutsak yaşamını yitirmiş. Tedavi edilse belki bugün yaşayacaklardı. Onları bekleyen eşlerinin, çocuklarının, ailelerinin yanında olacaklardı. Her gün neredeyse 2 cenaze, 2 tabut çıkıyor ve insanların omuzlarında gömülüyorlar. Bu dehşet tabloyu sona erdirmek, barışın ilk ve en acil adımıdır. Bir diğer adım da infaz düzenlemesine ilişkin olmalıdır. Yıllardır keyfi nedenlerle cezaevlerinde kalan binlerce insan, adaletin aşınmasına neden oluyor. Bunu artık herkes görüyor.

“Cezaevleri boşalmalıdır”

Bu sürecin odağında olan adalet duygusunu zedeleyen infaz kanunu, artık demokratik standartlara göre yeniden düzenlenmelidir. Cezaevleri boşaltılmalı, cezaevlerinde bulunan tutsakların aileleri çifte bayram yapabilmelidir. Bu konuda, bu çerçevede çıkacak infaz paketini destekleyeceğimizi; aksi takdirde, kendi düşüncelerimizi dile getireceğimizi ifade ediyoruz.

“Türkiye bu kayyım belasından kurtulmalıdır”

Hafta sonu Amed’teydik. Yerel yönetimler ara dönem konferansımız yapıldı. Seçilmiş birçok kentten arkadaşımızda oradaydı. Çok verimli tartışmalar oldu ama konferansta en çok güven arttırıcı adımlar tartışıldı. Kayyımların kaldırılması ve yerel demokrasinin güçlendirilmesinin Türkiye'nin demokratikleşmesine sağlayacağı büyük katkıyı konuştuk. Halkın iradesine müdahale eden kayyım uygulaması, demokrasiye aykırıdır. Türkiye’nin barışını aradığı bu süreçte, artık Türkiye bu kayyım belasından kurtulmalıdır.

Güven artırıcı adımlardan biri de medyada kullanılan dildir. Eski diliyle yeni bir yüzyıl kurulamaz. Eskinin diliyle demokratik bir zemini oluşturamayız. Medyanın dili en başta acilen değişmelidir. Hala sürece uygun olmayan zehirli, tahrik edici bir dil kullanılıyor. Bilen, bilmeyen herkes konuşuyor. Herkes yorum yapıyor. Aynı insanlar futbolu da yorumluyor. Psikoloji de anlatıyor. Felsefe de anlatıyor. İklim değişikliğini de anlatıyor, Kürt meselesini de anlatıyor. Bence artık Türkiye bu tür yorum ve yaklaşımlardan kurtulmalıdır. 

“Derdimiz Türkiye’nin değerleriyle değil”

Evet, sesini duyuyorum o endişeleri olanların. Peki, bunlar değilse, 'Siz ne istiyorsunuz?' diye soruyorlar şimdi bize. Onlara da yanıt veriyorum. Derdimiz Türkiye’nin değerleriyle değil, rejimin demokratik olmayan karakteriyledir. Rejimin Kürt'ü kabul etmeyen karakteriyledir. Aleviyi eşit yurttaş olarak kabul etmeyen karakteriyledir. Biz devlet artı demokrasi formülünü savunuyoruz: Devlet artı demokrasi. Demokrasisi olmayan devletin, yüzyıldır bu ülkeyi nereye getirdiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz.

“Adı da Barış, diyor ki 'Bu barış süreci ülkeyi böler”

Kürt'ün dilinin, kültürünün, kimliğinin ve varlığının dışlanmadığı; Alevilerin eşit yurttaş olacağı bir ülke istiyoruz. Demokratik eşit vatandaşlık istiyoruz. Var mı burada kimseyi rahatsız edecek bir şey? Ülke demokratik olsun; Kürt de, Arap da, Çerkes de, Alevi de, Azeri de, Sünni de eşit olsun. Düşünün, biz bunları istiyoruz, bunları savunuyoruz.

Televizyon kanallarında gerçekten insan şaşırıyor; insanın aklıyla alay ediyorlar. Birisi çıkmış, adı da Barış, diyor ki 'Bu barış süreci ülkeyi böler.' Şaşırarak bunları izliyoruz. Demokratik eşit vatandaşlık, güçlü yerel demokrasi istiyoruz. Batman iradesine kayyım atanmasını istemiyoruz. Batman’da yerel yönetimlerin yetkileri artırılsın, yerele daha rahat hizmet sunsun istiyoruz. Kayyım olmasın istiyoruz.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.