1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Anlamayanlar ve Uzlaşamayanlar: Siyasetin İki Büyük Hastalığı
Anlamayanlar ve Uzlaşamayanlar: Siyasetin İki Büyük Hastalığı

Anlamayanlar ve Uzlaşamayanlar: Siyasetin İki Büyük Hastalığı

Siyaset anlamadan olmaz. Anlamak, onaylamak değildir; karşı tarafın insanlığını ve eşit hakları olduğunu teslim etmektir. Siyaset uzlaşmadan yürümez. Uzlaşmak, taviz değil; birlikte yaşama iradesinin kanıtıdır. Birlikte yaşamanın şartlarını oluşturmak ve

A+A-

DOĞU ERGİL  - Turkishpost

Siyaset, ortak hayatı düzenleme ve yönetme sanatıysa; anlamak, konuşmak ve uzlaşmak onun temel araçlarıdır. Ancak günümüz dünyasında —ve özellikle kutuplaşmanın derinleştiği toplumlarda— siyaset, bu temel işlevlerini yitiriyor. Yerini bilerek çarpıtılmış algılara, gerçek gündemler yerine kimlik savaşlarına ve sonu gelmeyen kısır çekişmeler alıyor. Bu ortamda siyaseti felç eden iki temel hastalık ortaya çıkıyor:

1. Birbirini anlamamak
2. Çıkarları ve görüşleri uzlaştırarak sinerji yaratamamak

Bu iki hastalık, demokrasiyi yalnızca seçimden seçime baş vurulan mekanik bir toplu davranışa veya yönteme indirgerken, toplumsal barışı da sürdürülemez hale getiriyor.

Birbirini Anlamamak: Siyasi Sağırlaşma

Siyasette anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar olabilir ama birbirini anlamaya kapalı olmak hastalıklı bir durumdur.
Anlamamak, sadece duymamak değildir; karşıdakini saymamak, önemsememek; onun neden öyle düşündüğünü, hangi deneyimlerden geçtiğini, ne tür beklentilere (özellikle adalet alanında) sahip olduğunu görmekten kaçınmaktır.

Bu durumun başlıca nedenleri şunlardır:

Kimlik siyasetinin ağır basması: “Benim kimliğim iyiyse, seninki tehdittir” yaklaşımı.

Merkez medyanın iktidarın eline geçip tarafsızlığını yitirmesinden sonra sosyal medyanın da “yankı odaları”na dönüşmesi: Sadece kendi gibi düşünenleri takip etmek, karşıt görüşe kapanmak, hatta onu reddetmek.
Siyasi liderliğin kutuplaştırıcı dili: Farklı olanı “düşman” olarak tanımlayan, aşağılayan söylemler.
Birbirini dinlemeyenler anlayamazlar; anlamayanlar tartışamazlar. Tartışamayanlar, uzlaşamazlar. Uzlaşamayanlar ise sürekli çatışırlar. Çatışma ortamları istikrarsız ve kırılgandır.

Uzlaşamamak: Sinerji Yerine Tıkanıklık

Siyaset sadece çatışmaları yönetmek değil, farklı görüş ve çıkarları bir araya getirerek birlikte yaşama zeminini oluşturmak demektir. Ne var ki günümüzde siyaset bu işlevinden uzaklaşarak sıfır toplamlı bir oyuna dönüşme eğilimindedir:
“Ben kazanırsam sen kaybedersin.”
“Senin fikrin yaşarsa benimki hayat bulmaz.”
Bu tavır, birlikte düşünmeyi, geleceğe ilişkin hayal kurmayı ve çözüm üretmeyi imkânsızlaştırıyor. Oysa demokrasinin kalitesi, fikirler arası geçişkenlikte, ortak yol arayışında ve birlikte üretme kapasitesinde yatar. Her fikir bir alternatiftir ve önemsenmelidir.

Neden uzlaşamıyoruz?

Güven eksikliği: Herkes birbirinin “gizli gündemi (ajandası)” olduğuna inanıyor.

İktidarın sertleşmesi: ‘Kazanan her şeyi alır’ anlayışı, uzlaşma olasılığını zayıflatıyor.

Siyasi kültürün gelişmemişliği: Muhalefeti düşman, uzlaşmayı zayıflık, hatta yenilgi sanmak.

Oysa siyaset, farklılıkların kabulüne ve çatışmadan iş birliğine dönüştürülebilme sanatıdır.

Siyasal Hastalıkların Sonuçları:

Kurumsal Tıkanıklık

Parlamentolar işlemez, kuvvetler birleşir ve sonunda tek elde toplanır; yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirir; seçilmiş yerel yönetimler ve yöneticiler engellenir, yasalar ve onların yerini alan KHK’lar keyfileşir, kişiselleşir. Hukuk belirsizleşir.

Toplumsal KutuplaşmaAileler, mahalleler, çalışma hayatı, medya ve akademya — her alanda siyasal kamplaşma derinleşir.

Yönetilemeyen Krizler

Büyük çaplı sorunlar, örneğin ekonomik kriz, dışsal tehditler, pandemi, deprem-orman yangını türü afet yönetimi gerektiren konularda sinerji üretilemez; herkes kendi gündemini dayatır. Çareler yetersiz kalır.

İnanç Krizi

Halk siyasete olan güvenini kaybeder. Kararsızların ve skeptiklerin (kuşkucuların) sayısı kabarır. Oy vermek (seçimler) bile anlamsızlaşır.

Türkiye’den Yansımalar

Gezi’den sonra iktidar ile gençlik arasındaki köprüler çok zayıfladı; anlamak yerine suçlamak tercih edildi.
Kürt meselesi, çatışmadan çözüme, sonra yeniden çatışmaya döndü; çünkü ortak çıkarlar netleşmedi ve barış(man)ın gerektirdiği duygusal zemin, özellikle güven kurulamadan masa dağıldı. Şimdi tekrar güven tesisine çalışılıyor ve sorunun ağırlık merkezi, Türkiye dışına kayıyor.

Deprem gibi afetlerde merkezi ve yerel yönetimlerin iş birliği kurmakta zorluk çekmesi, felaketin etkisini büyüttü. Aynı duruma üç yıl önce Marmaris ormanları yanarken yetersiz tedbirleri seyrederken ben de şahsen şahit oldum.
Seçim sonrası iklim, kazanan-kaybeden ayrımı üzerinden değil, düşman-müttefik ayrımı üzerinden yürütüldü.

Ne Yapmalı? Anlamanın ve Uzlaşmanın İnşası:

Bu iki hastalık ancak güçlü bir demokratik kültürle aşılabilir. Bu kültürün temelleri:
Empati odaklı siyaset: Karşı tarafı, yenilecek veya dediklerimizi yapması için “ikna edilecek düşman” değil, “dinlenecek yurttaş” olarak görmek.

Çoğulcu temsil: Herkesin sesi duyulmalı; yalnızca çoğunluk değil, azınlık da dinlenip önerileri önemsenmeli; ifade, örgütlenme ve ve temsil hakları korunmalı.

Sivil toplumun güçlendirilmesi: Partilerin dışında da uzlaşma ve birlikte ortak yaşamın şartlarının inşası sağlanmalı. Toplum buna teşvik edilmeli. Herşeyi resmî kurumlardan yani devletten beklenmemeli.

Yeni bir siyasal dil: “Senin fikrin yanlış” yerine, “Sen de konuş dinleyelim; neden öyle düşünüyorsun?” yaklaşımı benimsenmeli.

Sonuç: Siyaset Bir Çatışma Değil, Bir uzlaşma ve Ortaklık Kurma Alanıdır

Siyaset anlamadan olmaz. Anlamak, onaylamak değildir; karşı tarafın insanlığını ve eşit hakları olduğunu teslim etmektir.
Siyaset uzlaşmadan yürümez. Uzlaşmak, taviz değil; birlikte yaşama iradesinin kanıtıdır. Birlikte yaşamanın şartlarını oluşturmak ve kurallara bağlamaktır.

Bu iki ilke olmadan, siyaset yalnızca bir kutuplaşma aracı, toplum ise bir çatışma alanı olur.
Oysa siyaset, bir ortaklık projesi olmalıdır.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.