‘Zulüm bizdense ben bizden değilim’

Yusuf Ziya Cömert

İslam’ı doğru anlamak diye bir mesele var yeryüzünde.

İnsanların halini güçleştirdikleri bir mesele.

Ali Bardakoğlu Hoca halini kolaylaştırmak için birbiri ardına kitaplar kaleme alıyor. Ben bazılarını okudum. Bilhassa ‘Müslümanlığımızla Yüzleşme’ İslam’ı anlamak diye bir meselesi olan herkesin istifade edebileceği bir eser. ‘İslam’ı Doğru Anlıyor muyuz’ da adı üstünde, doğrudan İslam’ı doğru anlamakla ilgili.

Yakınlarda bir kitabı daha çıktı Bardakoğlu Hoca’nın.

İslam’ı Yeniden Düşünmek. (Kuramer) Bu sıralar onu okuyorum.

Allah razı olsun, Bardakoğlu Hoca tane tane, büyük bir sükunetle anlatıyor.

Bugün bu yazıya Ali Bardakoğlu Hoca’nın kitaplarını ya da İslam’ın anlaşılmasına katkılarını anlatmak için başlamadım. Okuyup bitirdikten sonra yazarım inşallah.

Bugün yazmak istediklerim şunlar:

Ben de İslam hakkında bu zamana kadar aklım erdiğince düşündüm, anlamaya çalıştım.

Anladıklarım hakikatin tamamı değildir herhalde.

İnsanın, hakikatin tamamını ihata edebileceğini zaten düşünmüyorum. İnsanın böyle bir yükümlülüğü olduğunu da zannetmiyorum. Çünkü “La yükellifullahu nefsan illa vus’aha” Allah bir nefse taşıyabileceğinden fazlasını yüklemez.

Zannetmiyorum ne demek, biraz kesin konuşamaz mısın?

Konuşamam, bu benim kanaatim, başkasına empoze edemem.

Aklına yatan alır, yatmayan almaz.

Bunca sene sonra, bula bula birkaç ipucu bulabildim. Birkaç yalın, sarih cümle.

Bunlardan birisi “Güzelse İslam’dır.”

Bir diğeri, “Adilse İslam’dır.”

Bir üçüncüsü, “Helalse İslam’dır.”

Hadi bir tane daha ilave edelim: “Temizse İslam’dır.”

Tabii bu cümlecikler şerh edilebilir.

Veya “Çirkinse İslam değildir”, “Adil değilse/zulümse İslam değildir” “Haramsa İslam değildir”, “Pisse kirliyse İslam değildir” şeklinde, mefhumu muhalifleriyle eşleştirilebilir.

Bu cümlelerin açıkları, zaafları bulunabilir.

Bu cümleleri çürütecek mugalatalar geliştirilebilir.

Bunu başarmak için cümleleri biraz çarpıtmak, biraz da tersinden anlamak lazım.

İsteyen istediği muameleyi yapsın; bu cümlelerin sağladığı kolaylıktan istifade ediyorum.

Tarih okurken, buna Müslümanların tarihi dahil, insanların birbirleriyle ilişkilerini anlamaya çalışırken, devletin, devletlerin insanlarla ilişkilerini değerlendirirken, gündelik hayata, siyasete, ticarete, yargıya hatta cemaatlere, tarikatlara, akademi dünyasına bakarken bu basit kriterleri dikkate alıyorum.

Kirli bir iş, ‘bizimkiler’ yaptığında da kirlidir.

Zulüm, ‘bizimkiler’ yaptığında da zulümdür.

Diyelim, tarihte bir sultanımız, bir halifemiz, bir başbuğumuz insanlara zulmetmiş.

Zulümse İslam değildir.

Zulüm, Müslüman olmayanlar yaptığında da Müslümanlar yaptığında da zulümdür.

Savunmak zorunda değilim. Aksine, en azından teberri etmek, zorundayım.

Bir siyasetçimiz insanların hakkına hukukuna tecavüz etmiş.

Birilerinin işine, malına, mülküne çökmüş.

Gücünü, yetkisini kullanarak birisinin hakkını zayi etmiş.

“Bizimkiler yaptıysa doğrudur” demem gerekmiyor.

Kim söylemişti onu, hatırlayalım.

“Zulüm bizdense ben bizden değilim.”

Allah ona rahmet etsin. Zulme karşı çıkmak için İsrail buldozerlerinin önüne dikilen ve zulme direnirken öldürülen Rachel Corrie söylemişti.

Binlerce nutuk atıyoruz, bir sürü politika, hamaset, çuvallar dolusu boş laf, karşılıksız çek.

Tamamı gürültü kirliliği.

Yakın zamanda bu sözden daha güzel bir söz söylenmedi.

“Güzelse İslam’dır” cümlesi tabii ki bu sözü de kapsıyor.

Ama biz, her durumda, doğru yaparken de yanlış yaparken de kendi siyasetimizi, kendi adamlarımızı savunuyoruz. Hem de bu tutumumuzu Müslüman oluşumuzla bağdaştırıyoruz.

Yanlış mı yapıyoruz?

Hiç şüphesiz, yanlış yapıyorsunuz.