Dünya hayatı bir imtihandır. Bu imtihanda iyiliğin en başında Allah’a ve ahiret gününe iman yer alır. Çünkü Allah’a ve ahiret gününe iman aynı zamanda görev ve sorumluluklarımızın farkında olmamızı sağlar.
Bu yüzdendir ki Yüce Allah namazlarımızda sıkça okuduğumuz Maun suresinde şöyle buyurur:
“Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o yetimi iter kakar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. Şu namaz kılanların vay hallerine: Ki onlar namazlarından habersizdirler, Onlar gösteriş yaparlar, yardımı (zekat ve sadakayı) vermezler.” (Maun, 107/1-7)
Burada “din” ile kastedilenin hesap günü olduğu tefsirlerde belirtilir. Din aynı zamanda hesap günü, ahiret, Allah’ın ceza ve mükafatının verileceği gün anlamına gelir.
Yani, asıl yetimi iten kakan, yoksulu doyurmaya teşvik etmeyenler dini, ahireti, hesap gününü inkâr edenlerdir. Çünkü onlar bütün her şeyin dünya hayatından ibaret olduğunu ve yaptıklarından sorguya çekilmeyeceklerini zannetmektedirler. Ama Yüce Allah, aynı zamanda insanı marufa meyilli ve münkerden rahatsız olan bir fıtrat üzere yaratmıştır. Bu fıtrat, insanın Allah’tan gelen hakikati kabul etmesini kolaylaştırmak içindir. Bu yüzden fıtri değerlerini nispeten koruyabilenler yine de zulümden ve haksızlıktan rahatsızlık duyarlar. Ama ne yazık ki suç ve günah bataklığına batanlar arasında fıtri değerlerini koruyabilene rastlamak neredeyse imkansızdır.
Bu arada bir kimse eğer namaz kılıyor da hâlâ, aynen hesap gününü inkar edenler gibi, ihtiyaç sahiplerine destek olmuyor, zulme karşı durmuyorsa o kıldığı namazın farkında bile değildir. Sadece gösteriş yapmaktadır. Yani bu namazı ne amaçla kıldığının farkında olmaksızın, Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getirmek amacıyla değil de çevresindeki insanların takdirine mazhar olmak ya da içindeki kirli bir düşünceyi örtmek, kendini kamufle etmek için namaz kılmaktadır. Rivayetlerde de bu âyetlerin münafıklar hakkında indirildiği belirtilir.
Bugün Filistin’de böylesine bir zulüm, böylesine bir vahşet icra ediliyorsa bunun sebebi dünyaya, hesap gününe inanmayan, yaptıklarından hesaba çekileceklerini düşünmeyen ve saltanatlarını güçlendirmek için zulmün her çeşidini kendilerine mübah gören anlayıştaki zalimlerin hükmediyor olmasıdır. Bizim onlardan adalet ve insaf beklememiz boşunadır. En başta din gününe, hesap gününe inananların kendi sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor.
Bu arada şunu da özellikle belirtelim ki zalimlerin bugün güçlü olmaları bizim zayıf olmamızdan, zayıf düşürülmüş olmamızdan kaynaklanıyor. Ama bu durumun böyle devam etmesi gerekmiyor ve böyle devam edeceğine dair bir kural yok.
Dünya hayatı bir imtihan olduğundan, Yüce Allah bu hayatta gücü ve imkanları değerlendirme durumuna göre yükselişin ve düşüşün kurallarını da koymuş.
Allah insanları aynı zamanda birbirleriyle imtihan ediyor. Ama dünya hayatı çok kısa olduğundan buranın cefası da safası kısa sürecek, asıl cefa ve safa sonsuz hayatta önümüze çıkacaktır. Önemli olan o hayatı buradaki geçici imtihan hayatında kazanmaktır. Bunu yapabilmek için de sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekir.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, Filistin halkına destek için Üsküdar’da bir eylem vardı. Duyarlı bir zat eylem öncesinde, siyonist katillere destek vermesiyle ünlenmiş bir fast food lokantasının salonunda pankart açarak, orada yemek yiyenlere Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken katillere ücretsiz yemek dağıtan bir firmanın lokantasında karınlarını doyurmamaları gerektiğini hatırlatıyordu.
Videosuna baktığımda normalde eylemde olmaları gerektiğini düşündüğüm bazı tiplerin içeride keyifli bir şekilde yemek yemeleri dikkatimi çekti. Yapılan uyarıların ise hiç umurunda değillerdi.
Bunlar arasında belki namaz kılanlar da vardır. Ama acaba kıldıkları namazın farkında mıdırlar?
Yarın Seyyid Kutub’un şehadet yıldönümü olduğundan inşallah ondan söz edeceğiz. Allah izin verirse sonraki yazımızda mazlumlara destek konusundaki görev ve sorumluluklarımızla ilgili bazı önerilerimizi sunacağız.