Terörsüz Türkiye, son zamanlarda gündemdeki yerini başka tartışmalara bırakmış gibi görünüyor. Oysa sürecin çok kritik bir aşamasındayız.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, Kuzey Irak’ta son derece önemli temaslarda bulundu. KDP lideri Mesut Barzani ve bölgesel yönetimin diğer aktörleriyle yapılan temaslar, Terörsüz Türkiye süreciyle yakından/doğrudan ilgili.
Erbil merkezli bölgesel yönetimle Türkiye arasındaki ilişki, yakın coğrafyamızdaki önemli ittifaklardan biri. Gayet açık; bölgesel yönetim iki ana sebeple Ankara’yı yanında görmek ve ilişkilerini en üst düzeyde geliştirmek istiyor.
Birincisi Türkiye, onlar için Batıya açılan bir pencere. NATO üyesi olmamız, Batıyla ilişkilerimiz belki fark etmediğimiz kadar onlar tarafından önemseniyor.
İkincisi, yine Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı üzerinden Irak merkezi yönetimiyle olan ilişkilerini dengede tutmayı istiyor. Bu konuda aldığı destek petrol gelirlerinden bölgesel güvenliğe kadar kendileri açısından çok değerli.
ANKARA-ERBİL-BAĞDAT HATTI
Terörsüz Türkiye sürecinde Erbil’in desteği, bölgedeki Kürtler açısından kuşkusuz anlamlı. Türkiye’nin örgütle mücadele ettiği dönemde bu desteğin hayli stratejik olduğu söylenebilir. Bu nedenle Ankara-Erbil hattının doğru yönde ilerlemesi, Bağdat dengesinin bu tabloya eklenmesi, Kalkınma Yolu projesinin geleceği açısından da çok önemli.
Peki süreçte hangi noktadayız. Örgütün fesih ve silahları bırakma açıklamasının ardından, artık bu kararların pratiğe dönüşeceği bir aşamadayız. Gruplar halinde silahların teslim edilmesiyle başlayacak sürecin Eylül sonuna kadar tamamlanması öngörülüyor. Dünyadaki örneklere bakıldığında bu süreyi öngörmenin kolay olmadığını da eklemekte yarar var.
Burada birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
SÜRECİN YOL HARİTASI
Öncelikle silahların teslim edilmesi noktasında direnç gösterenlerin olduğu malum. Ancak onlara dair hayli sert bir tutum alınıyor ve artık geri dönüşün söz konusu olmadığı söyleniyor.
İkincisi, silahların teslimine dair süreçte başından itibaren Ankara’nın tezi şuydu: Hiçbir yabancı ülke, ne gözlemci, ne de garantör sıfatıyla bu süreçte bulunmayacak. Mevcut durumda MİT’in koordinasyonuyla Türkiye, bölgesel yönetim ve Irak merkezi yönetimi süreci takip edecek. Her adım titizlikle izlenecek, raporlanacak ve kamuoyuna gereken kareler sunulacak. Hiçbir aşamada sahici olmayan bir duruma izin verilmeyecek. Yani gerçekten silahlar teslim edilecek.
Üçüncüsü, örgütün kendisini feshetme kararının sahadaki uygulaması da Ankara’nın yakın takibinde. Herhangi bir şekilde farklı bir isim ya da çatı altında geçmiştekine benzer bir yapının ortaya çıkmasına izin verilmeyecek.
Dördüncüsü, İmralı ile yapılan görüşmeler süreçte devam edecek. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın DEM heyetini kabulünün ardından bu temas trafiği hızlanacak.
Beşincisi, TBMM’de kurulacak komisyonla ilgili gelişmeler de hızlanacak. Üye sayısının 30-35 civarında olması öngörülüyor. Komisyona TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlık etmesi kesinleşmiş görünüyor. Bir de komisyon sözcüsü olacak. Ona dair isim de muhtemelen yakında kamuoyuyla paylaşılır.
YAŞADIĞIMIZ COĞRAFYA
Kuşkusuz tüm bunları nasıl bir coğrafyada yaşadığımızı unutmadan, verilen sözleri bozmanın şaşırtıcı olmadığı örnekleri hatırdan çıkarmadan okumakta yarar var. Elbette herkes Türkiye’nin terör belasından kurtulup yükselişe geçmesinden memnun olmayacak.
Süreci rayından çıkarmaya yönelik hamleleri şimdiden öngörüp; bunları bahane ederek “yine olmadı” diyenlere fırsat tanımamak gerekiyor.