Bugün yani 5 Haziran, siyonist işgalcilerin 1967’de gerçekleştirdikleri ve “6 Gün Savaşı” ya da “1967 Arap- İsrail Savaşı” olarak isimlendirilen, aynı zamanda siyonist katillerin “yenilmez güç” ilan edilmeleri için ciddi gerekçe oluşturulmasına imkan veren savaşın fiili olarak başlatılmasının 48. yıl dönümü.
Geçen yıl bu savaşın yıl dönümü münasebetiyle “6 Günde Bitirilen Savaştan Bitirilemeyen Direnişe” başlıklı yazımız yayınlanmıştı. O yazıda söz konusu savaşın gelişme süreciyle ve Filistin topraklarını kuşatan ülkelerin başındaki yönetimlerin ihanetleriyle ilgili bazı ayrıntılara yer verdiğimizden aynı şeyleri burada tekrar etmeye gerek görmüyoruz.
Söz konusu yazımızın yayınlanmasının üzerinden bir yıl geçti ve siyonist katillerin Gazze’de sürdürdükleri soykırım savaşı da 607 gününü tamamladı. İşgalci 1967’de sadece 6 günlük süre içinde, biri Arap dünyasının en güçlü ordusuna sahip Mısır olmak üzere üç önemli Arap ülkesine karşı büyük zafer kazanmış ve işgal ettiği toprak miktarını iki katına çıkarmıştı. Gazze’nin işgali de o zaman gerçekleşti. Mısır’ın ihaneti sonucu işgal edilen Gazze’nin nüfusunun üçte ikisini 1948’deki Nekbe yani Büyük Felaket olayında yurtlarından çıkarılan mülteciler oluşturuyordu. Gazze’deki yerleşim alanlarının çoğunun mülteci kampı olarak isimlendirilmesinin sebebi de budur.
Örneğin kuzeyde, Gazze şehrinin kuzeydoğusunda yer alan Cibaliya Mülteci Kampı’nda son soykırım savaşının başlamasından önce 400 bin insan yaşıyordu ve buranın ahalisinin tamamı, 1948’deki Nekbe’de sürgün edilenlerle onların çocuklarından ya da torunlarından oluşuyordu. Gazze şehrinin kıyı kısmında yer alan Şati Mülteci Kampı, direnişin kararlı önderlerinden şehit İsmail Heniyye’nin doğum yeridir. Burası da 1948’de işgal edilmiş bölgeden göçe zorlananları barındırıyordu. İslami Direniş Hareketi’nin lideri Şeyh Ahmed Yasin de Nekbe olayında göç edenlerdendi ve bu olayın yaşandığı sırada henüz 11 yaşındaydı. Aslen bugün, küresel emperyalizmin “İsrail” olarak tanımladığı ama bizim “1948’de işgal edilmiş bölge” olarak tanımladığımız bölgede yer alan Askalan (Aşkelon değil) şehrinin Cevra köyündendi.
1948 Savaşı’nda Filistin’e girerek halka; “Savaş devam ederken evlerini terk edip güvenli bölgelere gitmeleri” yönünde telkinlerde bulunan ve “kendilerinin siyonistlerin işgal ettiği yerleri geri alacakları, sonra da sivil halkın geri dönmesine imkan verileceği” vaadinde bulunan ihanetçilerin izlerini takip edenler, 1967 Savaşı’nda sadece altı günlük süre içinde, Nekbe olayında Gazze, Kudüs ve Batı Şeria’ya göç etmek zorunda bırakılanların yaşadığı mülteci kamplarının yer aldığı alanları da işgalcilere teslim ettiler.
İşte bu ihanetçilerin “yenilmez güç” diye lanse ettiği ve Haziran 1967’de 6 günde Mısır’dan Gazze ile Sina Yarımadası’nı, Ürdün’den Kudüs ile Batı Şeria’yı, Suriye’den de Golan Tepeleri’ni ciddi bir direnişle karşılaşmadan teslim alan siyonistler 350 bin yedek askeri göreve çağırmalarına, küresel emperyalizmi arkalarına almalarına, ABD’nin her yönden destek vermesine ve bilfiil savaşın içinde yer almasına rağmen Gazze’deki soykırım savaşında 607 günden beri direnişi dize getiremedi.
Biz siyonist işgalin Haçlı işgali gibi iğreti ve geçici olduğuna inanıyoruz. Bunu şimdiye kadar birçok kez dile getirdik. Ne zaman son bulacağını tahmin etmek zor. Ama Filistin topraklarında özgürlük ve hak mücadelesi, İngiliz emperyalizminin burayı işgal ettiği 1917’den bu yana yani 108 yıldır devam ediyor. Bu kadar uzun soluklu bir mücadelenin benzerine tarihte nadiren rastlanabilmektedir. Üstelik buradaki mücadele sanıldığı gibi sadece siyonist işgale karşı değil küresel emperyalizme karşı sürdürülüyor. İşgale son verecek olan da yine bu kararlı mücadeledir. Siyonist katiller ve işbirlikçileri, bu mücadeleyi bitireceklerini zannederken bir yandan da kendilerini bitiriyorlar. Biraz tutarlı düşünebilen siyonist yorumculardan bazılarının da bu gerçeğin farkında olduğu dikkat çekiyor.