Siyasi transferler meselesi

İbrahim Kiras

Siyasi transferler maalesef bir ülke gerçeği. Parlamenter demokratik sistemin işlediği toplumların hiçbirinde örneği görülmeyen bir kötü alışkanlık. Çünkü en başta seçmenin iradesine saygısızlık. Bir siyasi görüş adına vatandaşın oyunu alıp sonra “görülen lüzum üzerine” karşıt görüşün safına geçmek ahlaken savunulabilir bir tavır değil. Ama bizde vaka-i adiye.

Şahsi ikbal beklentilerinin harekete geçirdiği transferlere sandalye aritmetiği kaygısındaki parti yönetimlerinin tevessül ve tenezzül etmesi büyük ayıp. Vatandaş nezdinde olumlu bir yansıması da yok bu işin. Mamafih siyasi ihtiraslar ahlaki sınır tanımıyor. Hele iktidar denklemlerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu konjonktürlerde akla hayale sığmaz manevralara şahit olabiliyorsunuz.

Geçenlerde de benzer bir vesileyle yazmıştım: Yakın siyasi tarihimizdeki Güneş Motel olayı hafızalarda utançla yer eden kötü bir hatıra. 1977’de iktidardaki AP’den istifa ettirilerek kurulan CHP azınlık hükümetinde her birine bakanlık verilen 11 milletvekili çoluk çocuğuna miras olarak iyi bir isim bırakmadı.

O 11 kişi siyasette ilkesizliğin ve oportünizmin sembolü olarak tarihe geçti. Ecevit’in kariyerinde de silinmez bir leke bıraktı bu olay.

Ne var ki daha sonra özellikle 90’lı yıllarda bu kötü alışkanlığın karikatüre dönen örnekleri çok daha rahatsız ediciydi.

2000’li yılların başında iktidara gelen AK Parti geçmişteki bu tarz kötü alışkanlıklara cephe almıştı. O dönemlerde iktidar partisinden çeşitli sebeplerle gidenler oldu ama karşı taraftan gelen pek olmadı. Ama son dönemde bu tabloda da keskin bir dönüşüm yaşandı.

Eşi başörtülü cumhurbaşkanı istemiyoruz” ana temasıyla düzenlenen Cumhuriyet Mitinglerinde yıldızlaşan ulusalcı isimlerin sonradan yaşadıkları ani birer aydınlanma sonucunda bir uçtan öbür uca geçip AK Parti’nin yılmaz neferlerine dönüşmeleriyle siyasi transfer kapısını da ardına kadar açtı AK Parti.

Son bir iki yıldır ise bu kapıdan geçişlerde tarihi rekor yaşanıyor. 2023’teki ve 2024’teki genel ve yerel seçimlerden bu yana mecliste AK Parti sandalyeleri boyuna çoğalıyor, AK Parti’li belediyelerin sayısı sürekli artıyor. Üstelik anketler özellikle yerel seçimlerden bu yana iktidar partisinin oylarında düzenli bir düşüşü işaret ediyorken yaşanıyor sandalye artışları…

Bir siyasi partinin oylarını arttırmaya uğraşmak yerine sahip olduğu sandalyeleri arttırmaya çalışması son tahlilde kendisine zarar verecek bir tutum… Buna rağmen grup toplantılarının katılım törenlerine çevrilip transferlerin siyasi başarı olarak kutlanması anlaşılır gibi değil.

Bu işin bir tarafı… Diğer tarafta ise profesyonel futbolcu gibi transfer pazarlıklarına girişen zevatın içine düştüğü acınası durum var.

Özellikle de mevcut iktidarın politikalarına karşı çıkarak seçmenin oyunu almış olan milletvekillerinin iktidar partisi saflarına katılmalarının gerekçesi olabilir mi?

Bu çerçevede Millet İttifakı içinde yer alan partilerin mensupları olarak seçilen bu milletvekillerinin iktidar cephesinde neyin değiştiğini izah etme gereği duymaksızın AK Parti’ye geçmeleri kabul edebilir bir tercih olamaz.

Bu kümedeki kimi vekillerin CHP’ye geçmelerinde de ciddi anlamda etik bir problem var tabii ama hiç olmazsa bu kişiler seçmenin kendilerine oy verme gerekçelerinin bir bölümünü karşılamaya devam ettiklerini söyleyebiliyorlar. Öbürlerinin böyle bir savunma imkanları da yok. Partinizde sorun yaşıyorsanız, şu ya da bu sebeple artık o bünyede kalmanız zorlaşmışsa ayrılabilirsiniz tabii. Ama bu durumda görevinizi bağımsız olarak sürdürmeniz daha etik bir yol olur. Böyle yaparsam siyasette bir geleceğim kalmaz diyorsanız şahsi ikbal kaygınızı başka her şeyin önüne geçirmişsiniz demektir.

Siyasi etik adına seçmenden oy isteyip almış siyasetçinin böylesine etik dışı bir siyaset yoluna girişini seçmenine izah etmesini bırakın kendi çoluk çocuğuna, eşine dostuna nasıl anlatacağı da ayrı bir merak konusu…

Aslına bakarsanız, parti yönetiminin hesaplarından bağımsız olarak, AK Partili vatandaşın da bu transferlerden rahatsızlık duyacağını düşünmek lazım.

Sizin partinizin iktidarına son vermek için yola çıktıktan sonra, bir dönem daha vekil olmak veya birtakım başka imkanlara kavuşabilmek uğruna kendi partisini bırakıp size gelen siyasetçiyi siz olsanız başınızın üstüne yerleştirir misiniz?