Sizi bilmem, ben kendi bildiklerimden bahsedeceğim.
Şu dünyadaki güzel şeylerden biridir Sırrı Süreyya Önder’in sohbetinde bulunmak.
‘Yerli ve milli’ diye bir tabir var, yerli yersiz kullanılıyor. Sırrı için kullanılsa isabet olur.
Burun kıvıranlar olabilir. Bu bir hastalık; aciz kaldığınızda burnunuzu kıvırırsınız. Bir nevi savunma. Burnunuza sığınmak gibi bir şey.
Bence burun kıvıran birini gördüğünüzde seyredin, kaçırmayın.
Yerliliği nereden anlarsınız?
Mesela dilden. Kültürün dile yansımasından.
Söyleşilerinde, yazılarında bu topraklarda ne varsa kültür olarak, Sırrı Süreyya Önder kadar lisanında yaşatan kaç kişi tanıyorsunuz?
Ama solcuymuş!
Bizim ülkemizde solun en büyük talihsizliklerinden biri dine yabancılığıdır. Muhtemelen solculuğu Fransa’dan iktibas ettiğimiz için. (Bu arada, Türkiye’deki sağcılığın Kur’an-ı Kerim’deki “Ashab-ı Yemin” kavramını fazlasıyla istismar ettiğini bir kenara yazalım.)
Sırrı’nın dilinde bu kabil bir yabancılık bulamazsınız.
“Küllü nefsin zaikatül mevt” derken de “Davalının ahmağı derdini mübaşire anlatır” derken de…
Bu yerlilik, sığ, sadece gösterilen, içe işlemeyen bir nitelik değildir.
İsterseniz belgeli olsun, yazılarından misal verelim.
“Yazı-Tura: Bu toprağın evlatları birbirini gözünden sevmeye başlayacak” başlıklı T24’te yayımlanan bir yazısından. Yazı, yönetmen Uğur Yücel’e ve Yazı-Tura filmine dair. Ülkemizin büyük, onulamayan yaralarından birini de deşiyor.
Hangi yara? Kürt sorunu deyip geçiverdiğimiz yara.
Yazının bir yerinde şöyle diyor Önder:
“Geleneksel İslam Hukuku suçları, Allah’a ve insana karşı işlenmiş suçlar olarak ikiye ayırır. Birincisinde af, indirim, kısas/tazminat yoktur ve cezası yaşamsaldır çoğunlukla ve ‘had’ denir. Ḥudūd çoğul hâlidir ve had hudûd aşmak ya da bilmemek buradan gelir.”
Doğru mu?
Geleneksel hukuk açısından, muhakkak başka tasnif şekilleri de vardır ama mümkün olan tasnif şekillerinden biri Sırrı’nın yazdığıdır.
Asıl altını çizme ihtiyacı hissettiğim bir sonraki paragraf:
“Benim yandığım şudur: Bu ülkenin yenisi kurulurken şöyle olmuş: Allah, her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah’ın yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir. İşte bu çizgi, yani devletin çizgisi, İslam hukukundakinin aksine önceden görülebilir, bilinebilir bir şey değildir. İşte kendi haddini bilemeyen devletimizin, haddini/çizgisini aştığını fark etmenin tek yolu da haddi aşmaktır. Aşmadan önce çizilmiş somut hiçbir uyarı ya da tarif yoktur. Bir şey yapıp aşarsınız ve aştığınızı devlet size bir daha asla unutamayacağınız bir şekilde hatırlatır.”
Yerli bir dille ne kadar anlatabilirse, o kadar anlatmış işte.
Lüzum ettiğinde devletin tahmil ettiği bedeli de ödemiş.
T24’teki son yazısı kendisinden birkaç hafta önce vefat eden sanatçı Volkan Konak’a dair.
Kürt sorunuyla ve milletçe bizi birbirimize düşüren sorunlarla uğraşmamıza dair yorumu:
“Bu memleketin Gördüslü Sisifos’dan borç aldığı bir kaderi var işte. Borçtan kurtulmaya da pek niyeti yok. Sisifos kayayı, biz de kuyruğumuzu kovalayıp durduk yıllarca.”
Memleketin enerjisini, aklını-fikrini tüketen bütün kavgalara uyarlanabilir, kedinin kendi kuyruğunu kovalaması metaforu.
Aynı yazıda Sırrı Süreyya Önder, Volkan Konak için bakın nasıl bir tavsiyede bulunuyor:
“Yine barış uğruna yollarda olduğum için tek başıma bir gıyabi cenaze namazı kılacağım. Belki o hercü mercin içine girmek istemeyenler için de o densiz müftü gibi ‘zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı’ olacağım.
Siz de evinizde yapabilirsiniz. Şöyle: Abdestinizi almayı unutmayın. Kıbleye dönün. Allah için namaza, meyyit için duaya durup er kişi niyetine diye niyetinizi beyan edin. (İçinizden geçirseniz de olur.)
Allah-u Ekber diyerek birinci tekbiri getirin ve ellerinizi bağlayın.
Sübhaneke duasını (ve celle senaük) kısmıyla beraber okuyun.
İkinci tekbiri alın ve Allahümme Salli ve Allahümme Bârik dualarını okuyun. Üçüncü tekbiri alın ve cenaze duası ya da Fatiha’yı okuyun. Kunut duası da olur. Dördüncü tekbiri alın. Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah diyerek sağa ve sola selam verin.
İşte bu kadar. Bilmeyenler için internette bu duaların hepsi var. Allah kabul etsin. Sizlerin de geçmişlerinize rahmet olsun. Âmin.
Bu ibadetinizi daha da şereflendirmek isterseniz eğer bildiğiniz bir duayı da ekleyerek bu duadan hasıl olacak sevabı Hatice annemize de hediye edin. Ki o İslam’ın Resullah (s.a.s)’la beraber ilk namazını eda eden şahsiyettir fakat cenaze namazı kılınmamıştır.”
Böyle dört başı mamur bir cenaze namazı tarifini bizim mollalar bile her zaman denk düşüremez.
Hatice annemiz hakkındaki tavsiyesi ne kadar zarif.
Benim Sırrı Süreyya Önder hakkındaki tanıklığım bundan ibaret olsun.