Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Haliç Kongre Merkezinde ihracatçılara yaptığı konuşmada, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasına göndermede bulunarak, 19 Mart Operasyon sürecinin “ekonomik programlarını sarsmadığını” söyledi, dedi ki:
“Son 3 ayda yaşanan her türlü şoka rağmen ekonomik programımız sarsılmadı, dayanıklılığını kanıtladı ve güven tazeledi.” (30 Haziran)
Ne diyelim Allah nazarlardan saklasın, iktidarın ekonomi programı 9 şiddetindeki depreme dayanıklı bina gibiymiş. İktidar Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını tutuklayarak ekonomi programlarını test etmiş meğer! Merkez Bankasının rezervlerinin erimesi, Türk lirasının güven kaybetmesi, ülkemizin risk priminin yükselmesi falan her şey bir testmiş yani! Bu durumda Merkez Bankası’ndan 60 milyar doları test etmek için harcamışlar. Bakmışlar ekonomik program ne kadar dayanıklı diye…! Ve her türlü şoka dayanıklı olduğunu görmüşler. Ekonomi programı sağlamlığını, dayanıklılığını kanıtlamış! Allah yolunu açık etsin ekonomi programımızın, artık hiçbir şey önünde duramaz, yürür gider böylece!
Erdoğan’ın bu sözlerini dinleyen ihracatçılar ne düşünmüştür acaba?
Öyle görünüyor ki bu durumda iktidarın 19 Mart siyasal ve yargısal operasyonlarının ülkemizin ekonomisine verdiği zararı umursamadığı ortaya çıkıyor.
Tamam, diyelim ki 19 Mart süreci iktidarın ekonomik programını sarsmadı, peki ülkenin yerle bir olan ekonomisini nereye koyacağız?
***
Kaldı ki 19 Mart operasyonun ülkemizin ekonomisine ağır hasarlar verdiğini ve hasarın her geçen gün giderek daha da derinleştiğini, geriye dönülüp bakıldığında iki yıldan bu yana uygulanan ekonomi programından elde edile kazanımlardan geriye gidildiğini, sil baştan daha kötü bir duruma geldiğini sadece muhalif iktisatçılar söylemiyor.
Uzun yıllar ekonomi bakanlığı da yapan, şu anda da AK Partinin Ekonomi İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Nihat Zeybekçi bile 19 Mart sürecinin ekonomiye büyük zarar verdiğini söyledi:
“19 Mart süreci tabii ki ekonomiye zarar verdi. Buna ‘vermedi’ demek söz konusu olamaz. Ekonomiye zarar vermek süreç ister. Bugün olan bir vakanın ekonomideki sonuçları 6 aylık, 1 yıllık, 2 yıllık süreçlerde ortaya çıkar. Ama finans piyasalarıyla ilgili, o sürecin Türkiye’ye zarar verdiğini tabii ki söyleyebiliriz ve verdi.” (22 Mayıs 2025)
AK Parti iktidarının reformist dönemlerinde uzun yıllar ekonomi bakanlığı koltuğunda oturan, dünyayı kasıp kavuran meşhur 2008 krizinin ülkemizi teğet geçmesini sağlayan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan Karar Tv’de Taha Akyol’la birlikte yaptığımız programda 19 Mart sürecinin ekonomiye verdiği zararı kalem kalem şöyle anlatmıştı:
“Dolardaki artışın dış borca etkisi 1 trilyon TL. Dolardaki ve faizdeki artışın Hazine’ye etkisi 1 trilyon TL. TCMB tarihinde ilk defa yüzde 60 faizli likidite senedi çıkarmak zorunda kaldı. Bu operasyon yapılmasaydı emeklilerin bayram ikramiyeleri 4 bin TL’ye değil 30 bin TL’ye çıkarılabilirdi
Borsadaki şirketler 40 milyar dolar değer kaybetti. TCMB 50 milyar dolardan fazla döviz sattı. Bu sadece MB’nin dцvizlerinin erimesi değil, dış borç, hazine yükü, şirket değerleri ve faiz maliyetleriyle birlikte toplamda Türkiye’nin kaybı 143 milyar doları aştı.” (27 Nisan 2025)
Merkez Bankası yaptığı açıklamalarda açıkça adını koymuyorlar ama 19 Mart operasyonlarının ekonomiye olumsuz yansımalarını örtülü ifadelerle dile getiriyorlar. İki yıldan bu yana uygulanan dezenflasyon programının büyük ekonomik ve sosyal maliyetlerle elde edilen kazanımlarında geriye gidildiğini söylüyorlar. Kaldı ki bir şey söylemeseler bile hakikat bütün çıplaklığı ile ortada değil mi? Merkez Bankası Aralık ayında başlattığı faiz indirimi sürecini neden sonlandırarak yeniden yüksek faiz uygulamasına geçti?
Bu bile çok şey söylemiyor mu?
Türkiye ekonomisini havalara uçuracağı vaadiyle getirdikleri hükümet sisteminin ülkeye maliyetine bir de şimdi 19 Mart operasyonun faturası eklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “2023 Hedefleri”ni ağzına bile almıyor, muhtemelen 2023 Hedefleri diye kendisine sorulsa hatırlamayacak.
Eğer Erdoğan’ın 2011’de açıkladığı o hedefler gerçekleşseydi, Erdoğan dün “İhracatımız 500 milyar doları” aştı diye haklı olarak övünecekti. Oya gerçek, ihracatımız 250 milyar dolarda kaldı.
***
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi geldiğinde dövizin, faizin beli kırılacaktı, enflasyon neredeyse sıfırlanacaktı… Nasıl oldu da oldu bu CB sistemi ülkenin ekonomisini göçertti. Nasıl oldu da vatandaşı evine ekmek alamaz hale geldi. İktidar yetkilileri şu övmelere doyamadıkları CB sistemini bir daha bir anlatsalar…
Hazine ve Maliye Bakanlığının kendi verilerine göre devlet öyle borçlanmış öyle borçlanmış ki devletimiz her dört liralık borç ödediğinde bunun üç lirası faize gidiyormuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebeptir enflasyon sonuçtur” ekonomi tezinin doğrulanması devletin sırtına faiz yükünü bindirmiş. 10 Haberi sitesinin haberine göre, iç borçta tablomuz 2024 sonu itibariyle değişmiş, faiz yükü, ana para ödemesinin neredeyse üç katına çıkmış durumdaymış:
“Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, 2025’in ilk üç ayında iç borç ödemeleri içinde faiz kaleminin oranı %74,7’ye ulaştı. Aynı dönemde 117 milyar TL ana para ödemesi yapılırken, 346,4 milyar TL faiz ödendi. Bu, faizin ana paraya oranla neredeyse üç katı olduğu anlamına geliyor.” (10 Haziran)
İktidar 19 Mart Operasyonunu yaparken bu gerçeği, ülkenin ekonomisinin içinde bulunduğu vahim tabloyu bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Bile bile yargı eliyle siyasi hesaplaşma operasyonuna kalkıştı.
Yüz gün geçti ve her geçen gün ekonomiye olumsuz etkisi giderek derinleşiyor, tahribat ağırlaşıyor, fatura yükseliyor. Ve iktidar bu siyasi operasyondan vazgeçmediği sürece bu kriz daha da derinleşecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Mart sürecinin ekonomik programlarına zarar vermediğini anlatacak elbette. Mesele ekonomik program değil, ülkenin ekonomisine verdiği hasar, tahribat…