Menemen ve Anayasa

Vahap Coşkun

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa bir süre önce, yeni anayasa bahsini tekrar açtı. “Türk siyasetinin rüştünü ispat etmesine vesile olacak yeni anayasayı” yapmakta kararlı olduklarını söyledi ve partisinden 10 ismi hazırlıkları yapmak üzere görevlendirdiğini belirtti. “Yeni ve sivil bir anayasa bizim milletimize verdiğimiz bir söz” diyen Erdoğan, bundan geri adım atmayacaklarının altını çizdi. “Siyasi çıkarların ötesinde, ülkemizi Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak uzun soluklu bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz.”

Erdoğan’ın yeni anayasa hamlesine, ortağı Bahçeli’den açık bir destek geldi. Bahçeli’ye göre de “darbeler anayasası terk edilmeli” idi. Ayrıca Siyasi Partiler Kanunu ve seçim sistemi de gözden geçirilmeliydi. Bahçeli, çözüm sürecinde olduğu gibi yeni anayasada da hızlı hareket edilmesi gerektiğini düşüncesindeydi; dolayısıyla bu konudaki çalışmalar geciktirilmeden bayramdan hemen sonra başlamalıydı.

DEM Parti de yeni anayasaya arka çıkıyor. Parti yetkilileri, kendilerinin yıllardır “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var” fikrini savunduklarının altını çiziyorlar. DEM Parti’nin yeni anayasa konuşulurken üzerinde durduğu başlıca üç nokta var: Bir, yeni anayasa başka siyasi çıkar ve hesapların üstünde tutulmalıdır. İki, yeni bir anayasa toptancı yaklaşımlardan uzak ve herkesi sürece katacak bir zeminde yapılmalıdır. Ve üç, gerçekten yeni bir anayasa yapılacaksa bu eskinin tekrarı olmamalı ve yeni bir zihniyetle kaleme alınmalıdır.

Muhasara Altına Alınan CHP 

CHP ise, bu üç partiden farklı olarak, bu tartışmaya sıcak bakmıyor. Üç sebebi var bunun: İlki, iktidarın mevcut anayasaya uymaması. CHP, meri anayasanın rafa kaldırıldığı bir yerde iktidarın yeni bir anayasa tartışması başlatmasını gündem saptırma olarak değerlendiriyor ve bu tartışmaya dalmaktan imtina ediyor. 

İki, CHP yeni anayasa mevzuunu daha ziyade Erdoğan’ın siyasi kariyeri ile bağlantılı olarak değerlendiriyor. Yeni bir anayasa arayışının ardındaki esas gayenin Erdoğan’ın yeniden aday olma ve iktidarını sürdürme şansına kavuşma çabasının olduğunu belirtiyor. CHP’ye bu bir tuzak, buna düşmemek lazım.

Üçüncüsü de, CHP’nin iktidar tarafından muhasara altına alınması. Başta İmamoğlu olmak üzere CHP’li belediye başkanlarına yapılan operasyonlar, CHP’de genel başkan değişikliğinin yaşandığı kongrenin iptal edilmesi ve CHP’ye kayyum atanması ihtimali, CHP’de iktidar karşıtlığını tahkim etti. CHP tabanında, iktidar ile herhangi bir konuda işbirliği ya da ortaklık yapma düşünülemez hale geldi. O nedenle CHP yönetimi iktidara karşı muhalefetin dozunu artırdı, oradan gelecek her öneriyi toptan ve direkt reddeden bir dile müracaat etmeye başladı. Tavan sertleştikçe tabandaki desteğini artırdı. 

Siyasi iklim bu kadar sertleşince, CHP de yeni anayasa kapısını kapattı. Nitekim Özgür Özel, Halk TV’de katıldığı bir programda “Erdoğan ile anayasa yapar mısınız?” sorusuna muhatap olduğunda, anayasa bahsinde iktidarla birlikte bir iş yapmasının mümkün olmadığını net bir biçimde ortaya koydu. Hem de siyasi lügate girecek cevapla: “Bırak anayasayı, seninle menemen bile yapmam.”

Nasıl Bir Türkiye?

Özel’in ve CHP’nin eleştiri ve itirazları, öyle bir kalemde devre dışı bırakılacak eleştiri ve itirazlar değil. Haklı oldukları birçok noktanın olduğu su götürmez. Lakin yine de, ortada iki sual var. İlk soru şu: CHP, kendini anayasa tartışmasının dışında tutabilir mi? “Oynamıyorum” deyip bu topa girmemezlik edebilir mi? 

Zannımca, hayır. Anayasa tartışmaları içerik kazandığında, CHP’nin bu tartışmalara dâhil olmamasının imkânı yok. Bugün içeri girmeyebilir ama yarın dışarıda duramaz. Çünkü hâlihazırda herkes anayasadan bahsediyor ama kimse meydana somut bir anayasa tasarısı ile çıkmış değil. Yeni bir anayasa yapma niyeti AK Parti’de, MHP’de ve DEM Parti’de belirgin bir şekilde kendini dışa vurmuş halde ama bu niyetin nasıl bir anayasal tasavvura tekabül ettiği konusunda elimizde bir veri bulunmuyor. 

Ancak bu ilanihaye devam etmez. Yeni anayasa iddiasına sahip partiler, muhakkak anayasal tahayyüllerini ve bilhassa kritik sorunlara (yerel yönetimler, eşit vatandaşlık, kültürel haklar ve anadilde eğitim vb.)  dair önerilerini halkla sunarlar. Partilerin farklı teklif ve önerileri, hem anayasa tartışmalarının derinleşip zenginleşmesini hem de -daha mühimi- partilerin pozisyonunun belirlenmesini, hangi partinin hangi sorunda nerede durduğunun görülmesini sağlar. 

Anayasa tartışması böyle olgunlaştığında, ana muhalefet partisi bu tartışmadan kaçınamaz. Hem taraftarları hem de karşıtları, iktidar namzedi olan bir partinin, ne düşündüğünü bilmek isterler. Dolayısıyla CHP de ister istemez bu sahaya girer ve kendi anayasal bakışını açıklamak zorunda kalır. 

Bu itibarla CHP’nin anayasa söz konusu olduğunda daha dikkatli bir dil kullanması, daha yaratıcı ve müspet bir siyaset izlemesi icap eder. CHP, mesela anayasa tartışmasının sağlıklı bir zeminde cereyan etmesi için bir yol temizliği paketi hazırlayabilir. Ya da kendi anayasal perspektifini toplumla paylaşabilir. Velhasıl CHP, anaysa sürecini, insanlara nasıl bir Türkiye hayalinin olduğunu anlatacağı bir fırsata dönüştürebilir. 

Mutfağa Girmek 

İkinci soru daha kritik: Yeni anayasa tartışmasının içine girmesi CHP’ye zarar verir mi? Buna da cevabım, hayır. Anayasa, gizli kapaklı yapılacak bir iş değil. Kapalı kapılar ardında anayasa tartışamazsınız. Bir fikir ileri sürersiniz, bunu da herkes görür. Eğer o fikrin yanlış olduğu kanaatindeyseniz, eleştiri yapar ve alternatifini gösterirsiniz. Tartışmaya dâhil olmak ve masaya oturmak, her söyleneni onaylamak ve mutlaka anlaşmak manasına gelmez. 

CHP de, iktidarın getirdiklerini tartar biçer; doğru bulursa uzlaşır, bulmazsa da reddeder. Asla kabul etmeyeceği hususlar önüne geldiğinde yüksek sesle itiraz ederek daha güçlü bir muhalefet sergileyebilir. Eğer bu itirazlar toplumsal karşılık bulursa, buradan yeni seçmenler kazanabilir ve oy havuzunu genişletebilir. Yani doğru yöneltildiğinde yeni anayasa tartışması, CHP’yi kuvvetlendiren bir manivelaya dönüşebilir.

Ezcümle, ne anayasa yapmaktan korkmaya gerek vardır ne de menemen için mutfağa girmekten çekinmeye. 

Yeter ki söyleyecek sözü bulunsun ve hazırlıklı olunsun…