AGİT’in, yani Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın temelini oluşturan, Helsinki Nihai Senedi iki yıl süren müzakerelerin neticesinde bundan 50 yıl önce, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 35 devlet tarafından 1 Ağustos 1975’te imzalanmıştı.
O zamanlar tarafsız olan Finlandiya’nın -büyük ölçüde- ev sahipliğinde gerçekleşen görüşmeler dört “sepetten” oluşan uzun bir siyasi taahhütler listesiyle sonuçlanmış, Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerin 10 temel ilkesi belirlenmişti.
NATO ve Varşova Paktı, ama aslında Batı Almanya’nın teşvikiyle Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki yumuşamanın tescili niteliğinde olan bu belgeyle gerginliğin arttığı anlarda dahi takip konferansları yapılabilmiş, özellikle de Sovyet bloğunun insani konulardaki taahhütlerine ne denli uyduğu masaya yatırılabilmişti. Yine bir takip konferansı olan Kasım 1990 Paris toplantısına da Soğuk Savaş’ın bittiğinin teyidi nasip olmuştu.
Zaten sonra da takip konusu konferansların alanı olmaktan çıkartılıp örgütlenmeye gidilmiş, AGİK olarak bilinen yapı, 1994 yılında AGİT’e dönüşmüştü. Yeni kurulan örgüt de hem insani konularda hem de güvenlik alanında önemli işlevler üstlenmiş, gözlem misyonları kurmuş, azınlık haklarının korunmasından seçimlerin demokratik yapılmasına kadar pek çok alanda etkin faaliyet göstermiş, çözümlerde değilse bile sorunların yönetilmesinde başarılı sayılabilecek işler yapmıştı.
Bugün AGİT’in Viyana’daki merkezinin (sekreteryasının) başında Türkiye’den emekli bir diplomat, Feridun Sinirlioğlu var. Üç yıl öncesine kadar da bir başka diplomat Ertuğrul Apakan örgütün en önemli görev güçlerinden birinin başında bulunuyordu, Donbas’taki krizin tırmanmamasını sağlamaya çalışıyordu. Ancak bir yandan Amerika ve İngiltere’nin ihtirasları, diğer yandan Rusya’nın Ukrayna sorununu kökünde çözeceğine olan inancı AGİT’in işini zorlaştırdı. Bildiğiniz gibi 24 Şubat 2022’de işgal başladı.
Fakat işgal ve işgalle tetiklenen küresel gerilim örgütü tamamen geçersiz, varlığı anlamsız bir yapıya dönüştürmedi. AGİT’in kurucu belgesi kabul edilen Helsinki Nihai Senedi’nin 50’nci yılına istinaden yapılan toplantılarda ve raporlarda da bu sık sık vurgulandı. Kısa olmasına rağmen en kapsamlı çalışmalardan birini ise mart ayında Clingendael Enstitüsü yayınladı, örgüte ve üyelerine farklı senaryolar altında neler yapabileceklerini anlattı.
Pazartesi akşamı kurucuları ve yöneticileri arasında Karar yazarı Osman Sert’in de bulunduğu Ankara Enstitüsü’nün İngiltere ve Almanya’dan üç kurumsal ortağının (Chatham House, Oxford Üniversitesi ve Körber Vakfı) birlikte düzenlediği toplantının açılışında yaptığı konuşmada 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu konunun altını çizdi, örgüte asıl şimdi ihtiyaç duyulacağını söyledi.
Davetli olmadığım için katılmadığım toplantının geri kalan dünkü kısmında da muhtemelen AGİT’in Trump’a ve onun çok taraflılığı dışlayan siyaset yapma anlayışına rağmen nasıl daha işlevsel hale getirilebileceği konuşuldu, umarım sadece Rusya faktörü üstüne yoğunlaşılmadı, alternatif senaryolar ve bunlarla uyumlu yol haritaları ortaya kondu, farklı görüşler dillendirildi.
Hükümetler dinler mi bilinmez ama bu gibi konuları böylesi platformlarda tartışmakta yarar olduğu kesin. Çünkü Ukrayna’daki savaş bittikten sonra da süreceği belli olan gerginliği yönetmek için AGİT’e ihtiyaç duyulmaması çok zor. Unutmayalım ki Avrupa kendini savunmak amacıyla silahlanırken bunun güvenlik ikilemi oluşturmaması, Rusya’nın silahlanmayı caydırıcılığın ötesinde bir eylem olarak görmemesi güven arttırıcı önlemlerin hayata geçirilmesine bağlı.
Ayrıca Gül’ün Pazartesi akşamki konuşmasında bir kez daha vurguladığı gibi Ortadoğu’nun da Helsinki benzeri bir sürece, çatışma potansiyellerinin işbirliksel güvenliğe dayalı bir anlayışla yönetilmesine ihtiyaç duyduğu da gerçek. Fakat önce geniş anlamıyla Avrupa’da, Alaska’dan Vladivostok’a uzanan coğrafyada bir başarı hikayesi yaratmak, bugünkü mevcudu 3 bin 500 kişiyi bulan örgütün işlevselliğini ispatlamak gerek.
Eski, kıdemli ve önemli bir diplomatı teşkilatın başında olan Türkiye isterse bu konuda insiyatif alabilir, AGİT’in varlığını ve yapabileceklerini abartıya kaçmadan, günümüz dünya gerçeklerini dikkate alarak, insani boyutlarını çok öne çıkartmadan, askeri güvenliğe ilişkin yeteneklerini ve sicilini teşkilatın diğer 56 üyesine hatırlatabilir. AGİT’in yeniden şekillenen Avrupa güvenlik mimarisinde yapıcı bir rol oynamasını sağlamak amacıyla çaba harcayabilir…