Hayat pahalılığı problemimiz var ve son birkaç yılda daha dayanılmaz bir baskıya dönüştü. O pahalı hayatı gittikçe pahalılaştıran enflasyon gerçeğimiz var ve o da son yıllarda mengeneyi daha da sıkılaştırıyor. Artık en şefkatli anketlerde bile ekonomiden umudu olanlar yüzde 10-15’lerde seyrediyor. Manzara bu kadar umutsuz…
Herkesin feryat figan şikayetçi olduğu bu konuya son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da değindi ve “Hepimizi sıkıntıya sokan hayat pahalığı meselesini mutlaka çözeceğiz” dedi.
22 yıldır kesintisiz iktidar süren bir liderden bunu duymak en azından cesur bir özeleştiridir. Aynı anda tam da “sadece bu problemi çözmek için” uygulanmakta olan bir program varken bunu kabullenmesi özeleştirinin değerini daha da artırıyor. Cumhurbaşkanı ekonomi politikasını da pek beğenmiyor olmalı ki yeni vaatte bulunuyor.
Oysa, önceki beş yılda da bu büyük bir sorundu ve Erdoğan yeniden seçilmek için halkın önüne çıktığında “bu sorunu çözeceğim” demişti. O beş sene akla hayale gelmeyecek yanlışların art arda eklenmesiyle ülkeye faturası hala ödenemeyen bir maliyet çıkarmıştı. 128 milyar Dolar’ın buharlaşıp gittiği zamanlardı ki hala bu facianın bir açıklaması yapılmadı. Bununla birlikte ekonomide denklem “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” iddiasıyla tersine çevrilmişti. Bir ara milli para, Kur Korumalı Mevduat nedeniyle neredeyse yerini Dolar’a bırakıyordu, vesaire. Gayet tabi böyle idare edilen bir ekonomide hayat pahalı olacak, enflasyon artacak, döviz fırlayacak ve haksız kazan/kara para da alıp başını gidecekti. Başka ne olabilirdi?
Yeni döneme tam olarak önceki beş yılın reddiyesiyle başlandı. Artık akıllandık anlamında “rasyonel” politikalara geçildi ve faiz silahı daha cesur kullanılarak enflasyonla mücadele başladı. Üzerinden de az zaman geçmedi. İki buçuk yıl oldu ve enflasyon hedefleri bir türlü tutmadı. Kaldı ki hedef de 5-10 değil, yüzde 30’lar. Yani, bütün Avrupa’nın toplam enflasyonundan fazlasını yıllık hedef olarak belirledik, ona da ulaşamadık.
Neyse ki hedef tutturamamak artık bir eksiklik sayılmıyor. Üç-beş hatta on-yirmi puan sapmalar hükümete hiç zarar vermiyor.
Mahfi Eğilmez geçen gün yayınladı. Son 19 yılda enflasyon hedefi sadece iki kez kez tutturulmuş. Onlar da 2009, 2010 Babacan dönemi. 2108’den itibaren; yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (Başkanlık) ile birlikte standart yüzde 5 enflasyon hedefine kıyasla sapmalar yüzde 300, 500, bin 500 falan. Hedef tutturma konusunda başarı muazzam! Tutturulamayan hedefler bahsinde tarihteki en özel yere sahip olan 2023 hedefleri de unutmayalım.
Gelelim uğurlamaya hazırlandığımız 2025’in karnesine…
Bu sene de hem yüzde 5’lik ana hedefe, hem yüzde 17,5 olarak ilan edilen Orta Vadeli Program hedefine hem de birkaç kez revize edilmesine rağmen yine de gerçekleşen enflasyonu yakalayamayan Merkez Bankası hedefine göre, isabet imkansız. Yani enflasyon hedefi bir kez daha tutturulamıyor.
Erdoğan’ın hayat pahalılığını bitirme vaadi de tabiatıyla bu tabloda biraz umutsuz görünüyor. Esasen Başkanlık döneminde bu zaten hiç olmadı, hayat giderek pahalılaştı. Fiyatlar arttı; en başta da gıda, kira, eğitim, ulaşım gibi mal ve hizmetlere eriyim zorlaştı. Bir yıl değil her yıl zorlaşıyor. Beraberinde gelir dağılımı adaletsizliği de artıyor ve orta sınıf eriyip hızla aşağıya karışıyor.
Hayat pahalılığı ve enflasyon artık o kadar karmaşık bir problemin sonucu ki iktidarın bunu çözebilmesi için sadece sıkı para ve maliye politikası uygulaması yetmiyor. Yetmediğini son iki buçuk yılda gördük. Artık, hukuktan eğitime, liyakatten şeffaflığa birçok ünite bir araya gelerek disiplin içinde çalıştırılmak zorunda. Ekonomi bu noktaya savrulurken nerelerde, ne yanlışlar yapıldıysa hepsinin aynı yollardan geri döndürülmesi gibi uzun, zor ve sabırlı bir mesaiye girişmek gerekiyor.
Peki var mı hukuktan eğitime, denetimden liyakata kadar her problemle yüzleşme iradesi, varın siz söyleyin.