Global ortaoyunu

Yusuf Ziya Cömert

Bizim öteden beri ‘Batı’ dediğimiz şey aslında Avrupa’dır.

Sonuçta bir birikimdir batı.

Biraz Helen, biraz Roman. Biraz felsefe biraz hukuk.

Sonra Latin. Sonra Almanya civarında Protestan.

Fransız İhtilali’ni ihmal etmeyelim, özgürlük, eşitlik, kardeşlik.

Herkese değil ama, Avrupalılara.

Finale doğru Anglo-Sakson.

Faşizm, kapitalizm, sömürgecilik, iki tane büyük dünya savaşı, daha bir sürü şey.

Bunların toplamı bir düşünsel derinliğe baliğ olur.

Bir müddet sonra ‘Batı’ kavramının kapsamına Amerika da dahil oldu.

Uzaktaydı, kuvvetliydi, heyecanlıydı.

Yeniydi bir de.

Birlikte insanlığa birçok iyilikler ettiler.

Keşifler, icatlar, insan hakları, özgürlükler…

Ettikleri iyilikten çok daha fazla kötülük ettiler.

İsrail’i Ortadoğu’nun ortasına yerleştirmek ettikleri kötülüklerden sadece biriydi.

Bunu ‘tanrıyı kıyamete zorlamak’ için yaptıklarına dair bir sürü literatür var.

Baba-Oğul Bush’un Ortadoğu’yu cehenneme çevirmelerine çok yakın tarihte tanık olduk.

Güya ıslah etmek için kurcaladıkları her yeri, her şeyi bir daha onarılamayacak şekilde bozdular. Ne Irak kaldı ne Suriye ne Libya.

Tunus’u da bozdular.

Mısır’ı bozmadılar. Zaten bozuktu, kurcaladılar, kurcaladılar, bozuk olarak bıraktılar.

Şimdi iyiliklerin, kötülüklerin muhasebesine girişmeyelim. Çünkü bir an önce bugüne gelmemiz lazım.

Gelelim de böyle bir kurgunun içine bugünkü Amerika’yı nasıl yerleştireceğiz?

Trump’ın Amerika’sını?

Trump ortaya çıkınca deniz birdenbire sığlaşıyor.

Şöyle yapalım:

Sanki Avrupa’nın oğluydu Amerika. Babasına şefkatli davranıyordu. Babasını koruyordu.

Trump Avrupa’ya surat yaptı. Arkasını döndü. Hatta biraz da itti.

Trump böyle yapınca Avrupa zayıfladı.

Amerika ile Avrupa arasındaki mesafe açıldı.

Toplamda ‘Batı’ kavramı derinliğini kaybetti.

Avrupa’yı itince Amerika da sığlaştı.

Bugün dünya vatandaşları olarak hepimiz kavuklusunun Trump olduğu küresel bir ortaoyunu seyrediyoruz.

Ukrayna lideri Zelensky ile gel-git ilişkileri aynı ortaoyunu gibi.

Çin’le ilişkileri o kadar eğlenceli değil.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ona uymadı. İstifini bozmadı.

Xi istifini bozmayınca Trump’ın istifi biraz bozuldu.

Fakat adamımız narsist. İkide bir büyük büyük kararlar alıyor.

Ufak bir karar yakışır mı ona?

Kararı alıyor sonra değiştiriyor sonra aynı kararı yeniden alıyor sonra yeniden değiştiriyor.

Rusya Ukrayna savaşını 24 saatte bitirecekti, hala dolmadı 24 saat.

Putin’i çok seviyordu, Putin ağır takıldı şimdi ona da bozuk.

Bugünlerde İsrail’in İran’a açtığı savaşla meşgul.

Her gün bir şey söylüyor. Sonra başka bir şey, sonra başka bir şey.

Bir gün İran’ın anlaşmaya yakın olduğunu, ertesi gün uzak olduğunu.

Bütün dünya merak ediyor: İsrail’in yanında savaşa girsin mi girmesin mi?

Zaten girmişsin savaşa, daha nereye gireceksin?

İsrail Gazze’de daha çok adam öldürsün kapıda durmuş nöbet tutuyorsun.

Hoş nöbet tutmasan bile kimsenin İsrail’e ‘höt’ diyeceği yok.

Sorunun devamı: Yerin 100 metre altındaki sığınakları yıkan 13 tonluk bombaları atabilen B 2 Spirit uçaklarını İsrail’in hizmetine versin mi vermesin mi?

Trump evanjelizmi seleflerinden tevarüs etti.

(Bu seleflere ihtiyar demokrat Biden dahil.)

Kıyamete yakın Mesih Kudüs’te zuhur edecek, dünyaya hâkim olacak.

Müslümanları yenecek. Varsa başkalarını da yenecek. Tanrının krallığını kuracak.

Trump’ın kafasının böyle bir itikada müsait olduğunu hiç zannetmiyorum.

İtikat durmaz öyle bir insanın kafasında.

Ama statü böyle.

Statüye uygun davranacaksın.

İyi ya da doğru bir karar beklemenin alemi yok.

Statüye uygun karar, kötü karardır.