İsrail yönetimi soykırıma varan, hatta aşan yöntemlerle Gazze’yi Gazzelilerden arındırmaya çalışırken, Batı Şeria’yı yeni yerleşimlerle ve şiddetin farklı biçimleriyle boğarken ilki Bogota’da, diğeri New York’ta Filistin sorununu masaya yatıran iki toplantı yapılıyor. İkisinin de amacı soruna iki devlet mantığı temelinde bir çözüm üretmek ancak ilki çok daha samimi ve hedefi de çok daha bariz.
Aralarında Çin, İspanya, Katar ve Türkiye’nin de olduğu 30 kadar ülkenin katıldığı Kolombiya’nın başkentinde bugünlerde gerçekleşen üst düzey toplantıda Uluslararası Adalet Divanı’nın Temmuz 2024’teki ara kararıyla tescil ettiği güç kullanımıyla toprak elde edilemeyeceği ilkesi hakkında yapılması gerekenler konuşulacak. Ev sahibi Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro’ya göre de dünya ilk kez konuşmayı bırakıp eyleme geçecek.
Güney Afrika ve Kolombiya’nın önderliğinde bir araya gelen, adını Uluslararası Adalet Divanı’nın bulunduğu Lahey’den alan bu grubun buluşması gerçekten önemli fakat hedefine ulaşabileceği şüpheli. Karşılarında pervasız bir İsrail yönetimi, bu yönetimi desteklemek için elindeki her tür imkânı kullanan, BM Filistin Raportörü Albanese’e bile doğruyu söylediği için yaptırım uygulayan bir ABD var. Yine de toplantının yapılması yapılmamasından, uluslararası hukukun varlığının dünyaya hatırlatılmamasından çok daha iyi.
Daha önce güvenlik ve İran-İsrail çatışması nedeniyle ertelenen ikinci toplantı ise Fransa ve Suudi Arabistan’ın inisiyatifiyle BM çatısı altında ay sonunda gerçekleşecek, çok olasıdır ki bir kez daha durum tespiti yapılıp insani ve siyasi içerikli çağrılarla sonuçlanacak. Arap basını yazacak, müslüman dünya belki biraz bir şeyler oluyor hissiyatına kapılacak ama korkarım İsrail üstünde Bogoto’daki kadar dahi baskı oluşturmayacak. İsrail yine Gazzelileri sürmek, Amerika’da sürülenlere yer bulmak için çalışacak.
Ne de olsa şu sıralarda kimse Trump’ı küstürmek, orantısız tepkisinden nasibini almak istemiyor. Trump Avrupa’yı Rus korkusuyla, pek çok ülkeyi de ekonomik yaptırımlarla, gümrük vergilerini yükseltmekle terbiye ediyor. Deliliği, çılgınlığı siyasi taktik olarak benimsemiş, müttefiklerinden toprak ve hatta ilhak talep etmiş bir başkan söz konusu olan. Karşısına çıkan herkesi aşağılayabilme özelliğine sahip, İngiltere Başbakanı ve NATO Genel Sekreteri’nin gururunu okşama hamlerinden bile fazla etkilenmeyen biri nihayetinde.
Bu işin birinci derece muhattabı Araplar derseniz sorun bıkkını. Ne Amerika’yı kızdırmak ne de İsrail’i karşılarına almak gibi bir niyetleri var. Hemen hepsi kendi derdinde, çoğu da Hamas’ın olası tasfiyesini bir tür kurtuluş olarak görüyor. 7 Ekim’de 2023’te başlattıkları saldırının İsrail kadar kendilerine yönelik olduğunu düşünüyor. İran’ın yıpranmasını, Hizbullah’ın hırpalanmasını fırsat addediyor. Öncelikleri tabii ki Filistin sorununun çözülmesi ama bu çözüm için herhangi bir fedakârlık yapmaya hazır değiller.
İnsani yardıma ve biraz da uluslararası hukuka, BM müktesebatına dayanıp İsrail üstünde canını çok acıtmayacak baskılar oluşturarak sorunu yönetiyorlar. İsrail’le ilişiklerini güçlendirmeyi bazen Filistin şartına bağlıyorlar. İsrail ve Hamas’ın ateşkesini önemsiyorlar, arabuluculuk, farklı biçimlerde de kolaylaştırıcılık yapıyorlar. Çoğunun amacı Filistin sorununun bir kez daha kendi sorunları haline dönüşmemesi, Gazzelilerin ne olursa olsun yerlerinden edilmemesi, Gazze dışına göçe zorlanmaması.
Bölge içi ve dışı radikaller ise sorun üstünden taraftar devşirme derdinde. Ancak olan arada Filistinlilere oluyor, on binlercesi hayatından, yüzbinlercesi malından mülkünden oluyor. Tamamına yakını da açlık sınırının altında, sağlık sisteminin çöktüğü, İsrail saldırılarının her gün can aldığı bir açık hava hapisanesinde yaşıyor, daha doğrusu yaşamaya çalışıyor. Bir yandan Filistin “davası”, diğer yandan komşularının endişeleri onları sığınma haklarını kullanmaktan menediyor.
Ukraynalılara, Suriyelilere, Sudanlılara yani aslında zor durumda olan herkese tanınan bu hak onlara tanınmıyor. Oysa bir yandan İsrail’in savaş hukukunu daha fazla çiğnememesi için -fiili değilse de- hukuki caydırıcı önlemler alınırken, soykırım, etnik temizlik ve ilhakla ülkesini genişletmek arzusu karşısında tutum takınılırken, iki devletli çözüm savunulurken, diğer yandan da Gazzelilerin, Filistinlilerin 1951 BM Mülteciler Sözleşmesi hükümlerinden yararlanmaları için zemin yaratılabilir…