Bu ülke ormanlarını neden söndüremiyor?

Mustafa Karaalioğlu

Orman yangınlarına karşı acizlik ve çaresizlik; genel olarak disiplin ve devamlılık isteyen süreçleri yönetememe problemimizin uzantısıdır.

Peki, ormanda hangi boyutta bir yönetememe problemi yaşıyoruz? Her yıl aynı mevsimde olması muhtemel bir felakete karşı hazırlıksızlık, teknik kapasite ve yetişmiş personel eksikliği... Senelerdir, bir türlü üstesinden gelinemeyen bir yangın söndürme uçağı yetersizliği ve sonra kameralar karşısında umutsuzca bakan yetkililerin simaları... Şimdi de aynı tablo yaşanıyor. Ormanlar birbirine eklenmiş gibi peşpeşe yanarken sahada ne yapacağını bilmeyen bir bakan ve her yaz tekrarlanan hataların listesini yayınlayarak vakit öldüren televizyon yayınları.

Bir ülke hiçbir işini düzenli, kurallı ve her aşamasında ne yapacağını bilerek yapamıyorsa orman yangınlarında da elinden ancak bu kadarı gelir.

Depreme bile eyvallah etmeyen bir memlekette yaşıyoruz nitekim. Geleceği besbelli olan; yıkacağı ve öldüreceği aşikar depremler için kılını kıpırdatmayanlar orman yangınlarını söndürmek için mi disiplin içinde çalışacaklar?

Bütün üniteler bileşik kaplar gibi birbirine bağlıdır burada...

Afet yönetimi, deprem, sel, yangın, iş kazaları. Askerimizin güvenliği! Oradan geç yargıya, eğitime, ekonomi yönetimine... Hepsinde seviye bir diğerinden yüksek değildir. Olamaz da...

Sene olmuş 2025. Ekonomideki en büyük hedef enflasyonu yüzde 30’un altına indirmek. Faiz, kur, cari açık, işsizlik hepsi bu “büyük hedef”in emrine amade rekor üzerine rekor kırıyor. Yargıda, hukukta hedef bile yok. Hedef bu alanları hedefsiz bırakmak... Dış politika? En havalı olduğumuz konudur. Peki var mı kâr/zarar tablosu çıkaran? Kendi elimizle ürettiğimiz problemleri biraz hal yoluna koyunca yükselen fetih marşlarının gürültüsünden başka ses duyuluyor mu? Eğitimde ise hedeften bahseden neredeyse vatan haini... LGS’deki karmaşayı merak edenlerin başına ne geldi, gördük. Uyuşturucuyla mücadele edemezken keneviri serbest bırakan ülke burası... Gel de ormanları hızlı söndür, can kaybı verme, köyleri, kasabaları yangından koru. Mümkün mü? Hangi işte riski, tehlikeyi ve geleceği görerek tedbir aldık da tedbirsiz bir ormanlar kaldı?

Orman yangını kaçınılmazdır. Doğal yollarla da sabotaj gibi dış faktörlerle de yaşanabilir. Nitekim bizde ve dünyada her ikisi oluyor. Yangın felaketini yaşayan sadece biz değiliz. Dünyada daha büyük yangın yaşayan ülkeler de var. Mesele gereken tedbirleri alıp alamamakta lakin bu noktayla hiç gelemedik.

Türkiye, bir deprem ülkesi olduğu kadar, orman yangınları ve sel felaketleri ülkesidir. Bu durumda dünyada orman yangınlarına karşı en hazırlıklı ve tecrübeli ülke olmak mecburiyetimiz var. Uçak ya da söndürücü materyal, ne varsa en fazlası bizde olmalı. Bunları en iyi kullanan personel de... Bu yıl olduğu gibi olağanüstü yaygın şekilde yangın olunca da B, C planları olmalı. Komşu ülkelerin uçak, teçhizat ve personeline erişim bu planlara dahil edilmeli. Bütün bunlar için de elbette başta yönetme kabiliyetine ve sistem disiplinine sahip olunmalı. O da bizde yok.

Odaklanmak, önemsemek, ciddiye almak ve gereğini yapmak bildiğimiz şeyler değil. Bileşik kapların bütün ünitelerine bakın bu eksikleri görürsünüz. Yönetememek, ancak idare etmek ve geçiştirmek milli politikamız haline geldi. Yaz biter ormanlar unutulur yenisine bakarız. Küçük bir sarsıntıda aklımıza depremi getirip yeni sarsıntıya kadar unuttuğumuz gibi gelecek yaza kadar bunu da unuturuz.

Bütün konularda yapılması gereken en basit şeylerin dahi üstesinden neden gelemiyorsak, her yıl tekrarlanan orman yangınlarına karşı da o yüzden çaresiz kalıyoruz.