Bu müstakim o müstakim mi?

Yusuf Ziya Cömert

Bir istikamet tutturduk, gidiyoruz. Yani kim sorsa ‘müstakim’iz.

‘Müstakim’ ‘düzgün’ veya ‘doğru’ anlamına geliyor.

Biraz derine inersen temiz, açık, ahlaklı gibi anlamlar da bulabilirsin.

Fatiha’yı okurken “bizi sırat-ı müstakime ilet” diye dua etmiş de oluyoruz.

“Bizi doğru, düzgün bir yola ilet.”

Güzel dua olmasına güzel dua, fakat acaba o ‘müstakim’ bu ‘müstakim’ mi?

İnternette dolaşırken ‘state capture’ diye bir kavramla karşılaştım.

Biraz peşine düştüm.

Kavramı ‘devleti ele geçirme’ olarak tercüme edebiliriz.

“Devleti ele geçirme, güçlü bireylerin, grupların, devletin yasalarını, politikalarını, mevzuatını ve kurumlarını, kendi lehlerine ve toplumun aleyhine şekillendirmek için nüfuzlarını kötüye kullanmaları” olarak tarif ediliyor.

Kavram, önceleri güçlü devlet dışı aktörlerin devleti suiistimallerini ve ele geçirmelerini anlatmak için kullanılmış. Daha çok da sosyalizm sonrası ekonomilerin geçiş dönemlerine odaklanmış. Ancak araştırmacılar devlet aktörlerini de potansiyel ‘ele geçiriciler’e dahil etmişler.

Kavramla ilgilenenler ‘yolsuzluk’la ‘devleti ele geçirme’yi birbirinden ayırıyorlar. Devleti ele geçirmeyi, yolsuzluğu da kuşatacak şekilde iktidardaki bireylerin ya da grupların aktif olarak yasaları ve kurumları kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde şekillendirmeleri, ‘yolsuzluğu olarak görüyorlar.

Devleti ele geçirmeye devletin bütçesini, finansal kurumlarını ele geçirmek dahil midir?

Ya yargıyı?

Görebildiğim kadarıyla hepsi dahil.

Göstergelere bakarak bir indeks yapmışlar.

Göstergeleri “yozlaşmış” ya da “yolsuz” yasama, yozlaşmış yargı, yolsuz üst düzey yönetim, yüksek mahkemelerin bağımsızlığı, yolsuz medya diye sıralamışlar.

Hesap verilebilirliğin yokluğunu, hukuk düzeninin noksanlığını, yolsuzluğun yaygınlığını, adaletsiz gelir dağılımını ve başka bazı göstergeleri ilave etmişler.

Bizde yüksek yargının durumu ne?

Anayasa Mahkemesi kararlarını dinlemiyoruz.

YSK kararlarını mahalli mahkemelere çiğnetiyoruz.

Hepsi memleketin selameti için.

Çünkü memleket biziz.

‘Devleti ele geçirme’ durumlarını baz alarak 172 ülkeyi ölçmüşler.

Norveç, Finlandiya, Hollanda, Danimarka gibi kuzey ülkelerinin listedeki durumu iyi.

Tuhaf bir şekilde, bu ülkelerin ‘ekonomide İslamilik endeksi’nde de durumları iyi.

Bizim durumumuz?

Müslümanlık indekslerinde kötüyüz.

Ne kadar çok Müslüman, o kadar az Müslümanlık.

Devleti ele geçirme endeksinde de diplerdeyiz.

Azerbaycan bile Türkiye’den iyi durumda.

Bizden sonra Rusya geliyor.

Demek ki ‘dostumuz Putin’ iyi çalışmış.

Nikaragua, Venezuela, Ekvator Ginesi ve Suriye en dipteler.

Suriye’yi suçlamamız gerekmiyor. Çünkü indeks 2222’den bu tarafa geçmiyor.

Fakat şu anda Rusya’yı geçmiş olabiliriz. Çünkü boş durmuyoruz, çalışıyoruz.

Bugünlerde bütün sistemimiz, bütün aparatlarımız CHP’nin özel ve tüzel kişiliğini hırpalamaya odaklanmış durumda.

Bunu da başarırsak muasır medeniyetler seviyesinin en üstüne çıkarız.

Yargı kararını tanıyıp tanımama konusunda iktidarla muhalefet arasında ihtilaf var.

Muhalefet daha çok yerel mahkeme kararlarından mustarip.

İktidar Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi yüksek yargı kararlarını çiğnemeye alışmış.

Bizim istikametimiz, sıratı müstakimden çok Cem Karaca’nın ‘bindik bir alamete gideyoz kıyamete” türküsünü çağrıştırıyor.