BTK’ya bir emir vermek yeterdi

Mehmet Y. Yılmaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yasa dışı bahis meselesi ile ilgili olarak partisinin MYK toplantısında “partimizin ve kabinemizin her bir üyesi, her birim, her genel başkan yardımcım bu konuda bir şey yapacak. Bu meseleyi çözün” talimatı verdiğini okuyunca elimde olmadan kahkaha atmışım.

Sonra kendime hemen çekidüzen verdim ama endişe etmeyin!

Bilmiyorum, hatırlar mısınız?

Fetullahçı çetenin KPSS sorularını çaldığı ortaya çıktığı günlerde Başbakan olan Erdoğan, Emniyet Genel Müdürü ile MİT Müsteşarı’nı odasına çağırmış, “bu meseleyi çözün, dosyayı da önce bana getirin” talimatını vermişti.

O dosyadan daha sonra hiç haber alınamadı.

Oysa o dosyanın gerekleri zamanında yerine getirilseydi, Fetullahçıların ordunun içinde nasıl örgütlendikleri ortaya çıkarılabilir, 15 Temmuz darbe girişimi üç dört yıl önce alınacak tedbirlerle önlenmiş olurdu. Olmadı.

Onun için “bu meseleyi çözün” talimatını da çok ciddiye alamadım, kusura bakmasınlar.

Bu köşede birçok yazı yazdım, yasa dışı bahis reklamları hepimizin cep telefonuna yağmur gibi yağıyor.

Bu sitelerde sanal kumar oynamak da mümkün, sanal slot makineleriyle kumar oynamak da mümkün.

Zaten savcılık ifadelerinden de anlaşılıyor ki bazı futbolcular bu oyunları oynayabilmek için bu sitelere girmişler.

Telefonlarımıza mesaj gönderen bu yasa dışı bahis ve kumar siteleri arasında ilk oyun için “hediye” 5 bin lira, 10 bin lira önerenler bile var.

Bahis yasa dışı ama reklamı nedense bir türlü önlenemiyor.

Yurt dışından naklen maç yayınlarında yasa dışı bahis reklamı yapıldı diye insanları yargılayan sistem nedense cep telefonlarına gelen mesajların reklam olmadığını düşünebiliyor.

Bunca uyarıya rağmen BTK bu mesajların gönderilmesini niye engelleyememiş acaba?

GSM operatörlerinin bu mesajları önleme imkanları yok mu? Bunlar nasıl “teknoloji” şirketi?

Üstelik bu üç GSM şirketinden ikisi doğrudan hükümetin kontrolünde. Bunlarda işe girmek için bile parti bağlantısı gerekiyor.

Onun için bakanlara, genel başkanlara görev vermeye falan gerek yok.

Bu işin gerçekten bitmesi isteniyorsa BTK Başkanı’nı görevini yapmaya zorlamak yeterli olurdu.

* * *

Yanlış hesaba yol açan etken neydi?

Afyon ve Kütahya bölgesi için yapılan Zafer Havalimanı için hükümetimiz, 2025 yılı için 1 milyon 207 bin yolcu garantisi vermiş. Garanti edilen yolcu sayısı ile iki kentin nüfusu neredeyse birbirine eşit. Bu işte rüşvet mi döndü, yoksa sadece iş bilmezlik mi bu zarara yol açtı?

Zafer Havalimanı

Afyon ve Kütahya bölgesine hizmet etmek amacıyla yaptırılan Zafer Havalimanı’nı bu yılın ilk 11 ayında kullanan yolcu sayısı 34 bin kişi olmuş.

Ayda ortalama 3 bin yolcunun kullandığını dikkate alırsak bu yıl sonunda 37 bin yolcuya ulaşılacak diye varsayabiliriz. Ama madem varsayıyoruz, 40 bin diyelim de “notu kıt hoca” muamelesi görmeyelim.

Bu havalimanını Yap İşlet Devret yöntemiyle yapmak isteyen Erdoğan başkanlığındaki hükümetimiz, 2025 yılı için 1 milyon 207 bin yolcu garantisi vermiş.

Garanti edilen tutar iç hat yolcuları için adam başı 2 Euro, dış hat yolcuları için adam başı 10 Euro.

O tarihte işin başında da Ulaştırma Bakanı olarak Binali Yıldırım bulunuyordu.

Bu hesabı kim yaptı, nasıl bu sonuca ulaştı bilmiyoruz.

Bildiğimiz şu ki havaalanının yapım maliyeti 50 milyon Euro oldu, garanti edilen gelir 2044 yılına kadar 208 milyon Euro.

Afyon’un nüfusu bu yıl 750 bin kişiydi. Kütahya’da da 570 bin kişi yaşıyor.

Kütahya’nın Eskişehir’e yakın bölgelerinde yaşayanların Eskişehir Havalimanını kullanmaları daha mantıklı ama diyelim ki bütün nüfus Zafer Havalimanını kullanmak istesin.

Garanti edilen yolcu sayısı ile iki kentin nüfusu neredeyse birbirine eşit.

Ve bu nüfusun her birinin yılda bir kez uçağa binmesi gerekiyor ki garanti edilen para bütçeden değil, kullanan kişilerden çıksın.

Doğru hesaplar yapılır, araya karışık kuruşuk işler girmez ise Yap İşlet Devret sistemi, kamu yatırımlarının finansmanı için uygun bir sistem.

Araziyi devlet verecek, inşaatı bir şirket yapacak, inşaatın finansmanını da o şirket karşılayacak.

Şirket bu işe girerken üretim ve finansman maliyetini hesaplıyor, bankalarla ona göre bir plan yapıp işe başlıyor. Ne kadar kâr edeceğini en başından hesaplayabilmesi mümkün.

Kamunun bu işte kârı ise garanti ücretlerini kısa bir süre ödeyerek, maliyeti tesisi kullananlardan elde edeceği gelir ile karşılamak. Böylece bütçeye yük olmadan bir tesisi vatandaşın hizmetine sokmak.

Ancak öyle görünüyor ki Zafer Havaalanı için bu iş böyle değil çünkü hesap yanlış yapılmış, aşırı garanti verilmiş, havalimanını kimse kullanmadığı için de yapımcı şirketin kârı için milletin sırtına binilmiş.

Bu işte rüşvet mi döndü, yoksa sadece iş bilmezlik mi bu zarara yol açtı?

Ankara’da bu yanlış hesaba neyin yol açtığını merak eden bir yetkili yok mu?