Şüheda Sena Öğütalan, hayatının en kıymetli zamanını, 20’li yaş diliminin tamamını cezaevinde geçirmiş, 9 yıldır cezaevinde. “Annemin babamın göz yaşlı bırakıldığına tanık olmak, hayallerimi ve hayatımı yaşayamamak çok ağrıma gidiyor” diyor. Bugün köşemi Şüheda Sena Öğütalan’a bırakıyorum.
Şüheda Sena, 20’li yaş dilimini cezaevinde geçiren yüzlerce gencimizden, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ne olduğunu anlayamayan, hem kaderin hem de ülkemizdeki hukuksuzluğun ağına takılmış, bu ülkenin evladından sadece biri.
Şüheda Sena’nın “tek teminatım masumiyetimdi, kâbusum oldu” feryadı ülkemizdeki hakimlerin, savcıların, yüksek yargıçların, devletin en tepesinden en altındakine kadar bütün yetkililerin, TBMM’deki bütün milletvekillerinin, ülkemizdeki bütün annelerin, babaların herkesin ama herkesin yüreğine bıçak gibi saplanmalı.
Adında Adalet olan bir siyasi parti ülkeyi 23 yıldır yönetiyor ve haksız hukuksuz yere cezaevinde yatan on binlerce insan masumiyetlerini ispat etmeye mecbur bırakılıyor.
Şühede Sena’nın isteği üzerine mektubunun tamamını paylaşıyorum:
“Elif Hanım,
Mektubuma öncelikle kendimi takdim ederek başlamak isterim. Ben Şüheda Sena Öğütalan. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminden itibaren tam 9 yıldır cezaevinde bulunan askeri öğrencilerden biriyim.
Her ne kadar hukukun realitesi bize masum bir kimsenin masumiyetini anlatmak ve ispatlamak mecburiyetinde olmadığını söylese de en nihayetinde bugün yeniden buna girişmek mecburiyetinde hissetmekteyim. Zira bir askeri öğrenci olarak hiçbir yetkim olmamasına ve dosyamda suç delili dahi bulunmamasına rağmen, yerel mahkemelerce müebbet hapis cezasına hükmedildi. Dahası, masumiyetim aşikarken, İstinaf ve Temyiz gibi olağan iç hukuk yollarını tükettim, dosyam halihazırda AİHM’dedir. Tüm bu süreçlerde hukukun bir şekilde işleyeceğine olan inancımla bu anlamsız durumun sona ereceğini umdum. Tek teminatım masumiyetimdi, kabusum oldu.
Takdir edersiniz ki hukukun masumiyeti korumadığı bir toplumda yalnız 9 yıldır bu trajediyi yaşayan bizler değil, herkes ve hatta gelecekteki evlatlarımız da risk altındadır. Esasında toplumun her kesiminin biz askeri öğrencilerin durumundan haberdar olduğunu sanıyordum, ancak yakın zamanda bir milletvekili ile görüştüğümde içinde bulunduğumuz durumun anlamsızlığının farkında olunmadığını idrak ettim. Tam da bu sebeple sizden, adaletin tesisi için hakkın savunucusu olma gayretinde olduğunuzu esas alarak, değineceğim başlıklarla bizlerin masumiyetini çeşitli platformlarda dile getirmenizi ve hatta mektubumu olduğu şekilde yayınlamanızı istirham ediyorum.
Çok kısa bir özetle ifade etmek isterim ki; 15 Temmuz 2016 tarihinde Hava Harp Okulu 3. Sınıfı bitirmiştim. Malum gece Tuzla Orhanlı Gişelerde yaşanan olayların ortasında kaldım ve sabaha kadar suç teşkil edecek hiçbir eylemde bulunmadım. Sığınma talebi ile olay yerine çağırmış olduğumuz polis memurlarınca gözaltına alındım ve akabinde tutuklandım.
Askeri öğrenci statüsü, yetki bakımından emir komuta zincirinde erlerle birlikte en alt basamakta bulunmaktadır. Ancak dönemin kuvvet komutanlarına sorulacak sorular, planlamayı bırakın bilgi dahi verilmeyecek biz askeri öğrencilere soruldu. Dosyamızda suç işlediğimizi gösteren bir delil dahi bulunmazken en ağır cezalara çarptırıldık. Bireysel bir yargılama yapılmadığı gibi benzer şartlarda ve statüde olduğumuz diğer askeri öğrenci dosyalarıyla pozitif manada aynı muameleyi göremedik.
Yargıtay, kamuoyunda Sultanbeyli ve FSM davaları olarak bilinen dosyalardaki cezaları ‘askeri öğrenci’ vurgusu ile bozarken, bazı dosyalardaki cezaları (Orhanlı ve Boğaziçi) onamıştır. Bahsettiğim davalarda askeri öğrenciler darbe suçlamasından beraat ederken bizlerin müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezası alması abesle iştigaldir. Yargıtay hakkaniyetli olmayan bir ayrım yapmış, hukukun eşitliği ihlal edilmiştir. Ayrım olay yeri ile ilgiliyse durum daha da trajiktir, zira dosyamızda olay yeri ile ilgili suçlamalarda (kasten adam öldürme vb) beraat ettiğimiz yerel mahkemece dahi sabittir.
Bir başka darba davası olan Türk Telekom Acıbadem dosyasında Yargıtay 33 erin müebbet hapis cezasını onamışken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ile dosya yeniden incelemeye açılmış ve yargı kararlarının statüsü gereği tartışmaya açık olduğu ve yerinde olmadığı ifade edilerek bu erler salıverilmiştir. Demek ki, Yargıtayın özellikle alt rütbedeki kişiler anlamında, yanlıştan dönülmesini bekleyen kararları var ve bu kararların başında er ve askeri öğrencilerin dosyalarının olduğu aşikardır.
9 yılın sonunda geldiğim noktada, bir insan olarak yorgun olduğumu ifade etmek isterim… Aklın almadığı ve hukukun açıklayamadığı bu durumu hala yaşamaya devam ediyor oluşumuzu gerçekten idrak edememekteyim…
Bir insan olarak özgürlüğümden ayrı bırakılmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak kendi ülkemde bu haksızlığa maruz kalmak,
‘Vatan sana canım feda’ diyerek üniforma giyen bir askeri öğrenci olarak, ülkeme katabileceklerimden mahrum bırakılmak,
Bir evlat olarak, annemim ve babamın gözü yaşlı bırakıldığına tanık olmak,
Bir kadın olarak, gücümü ortaya koymaktan aciz bırakılmak,
Ve Şüheda Sena Öğütalan olarak, hayallerimi ve hayatımı yaşayamamak artık çok ağrıma gidiyor…
Masumiyetim aşikâr olmasına rağmen, 20’li yaşlarımın tamamını cezaevinde geçirdim… Bu mektubu kaleme alırken ifade etmek isterim ki hiç kimseden merhamet beklentim yoktur, istediğim ve talep ettiğim tek şey ‘Adalet’tir!
Artık bu yaşadığımız trajediye ‘Dur’ demek ve bir ‘Dur’ denilmesini istiyorum…
Şüheda Sena Öğütalan…
22 Eylül 2025, Pazartesi”
Hava Harp Okulunda henüz 3’ncü sınıfı henüz bitirmiş bir askeri öğrenci Şüheda Sena, o dehşet gecesinde Tuzla Orhanlı Gişelerinde yaşanan kargaşanın ortasında kalmış. Ne bir emir vermiş ne bir plan yapmış ne de suç teşkil edecek bir eylemde bulunmuş. Ki zaten mümkün değil, bir askeri öğrencinin emir komuta zincirinde esamesi okunmaz.
Sığınmak için ülkemizin polislerini aramış ve polisler gelinceye kadar beklemiş ve teslim olmuş, durumunu anlatmış. “Dosyamda tek bir suç delili yok” diyor, ki askeri öğrenciler dosyası bir yargı garabetidir, ülkemizdeki hukuksuzluğun tescilidir.
Gözaltına alındığı andan itibaren gençliği, hayatı durmuş. Askeri Öğrenciler dosyası bu ülkenin kanayan yarasıdır, yüreklere bıçak gibi saplanan bir sancısıdır.
“Fıratın kenarında bir kurt bir koyunu kapsa, hesabı benden sorulur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sormamız lazım:
Dokuz yıldır hayatını bir hücrede geçiren, “suçum yok ama cezam var” diyen Şüheda Sena’nın, onun gibi bir çok insanın hesabı kimden sorulacak?
Açıkça söylüyorum bir mahkeme duvarı arkasında yitip giden her genç, bu ülkenin hafızasında kapanmayan bir yaradır.
Ve bugün ülkemiz “adalet yerini bulsun, isterse dünya yıkılsın” diyebilen yargıçlara muhtaçtır.