Beka sorunu’nun son hali

Yusuf Ziya Cömert

‘Beka sorunu’ tabir ettiğimiz dert şekilde şekile girebiliyor.

Devlet, beka sorununa sebep olan odaklara iç tehdit, dış tehdit gibi isimler takıyor.

Muhtemelen soğuk savaş sırasında en büyük iç tehdit komünizmdi.

Bu tehdit sebebiyle Sovyetler Birliğine karşı dikkatli olmamız gerekiyordu.

Şimdi yok öyle bir tehlike. Arkadaş gibiyiz, Trump kızıyor hatta hafif tertip ikaz da etti ama alışverişimiz fena değil.

Suriye’deki Baas rejimi de dış tehditten sayılıyordu.

Devrildi. Beşşar gitti Rusya’ya sığındı. Yerine Ahmed el-Şara geldi. Adamla neredeyse günaşırı görüşüyoruz. Trump’la da araları fena değil.

Hala tehdit mi?

 Suriye coğrafyasında rejimden değil de içindeki sorunlardan kaynaklanan bir tehlike potansiyeli vardır. Hala tehditse bile deftere daha yumuşak harflerle yazılmıştır.

Defter?

Defter değil aslında, kitap.

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, Kırmızı Kitap.

PKK kitabın tam ortasındaydı. Uzun zaman birinci tehdit olarak varlığını sürdürdü.

Gördün mü PKK’yı kitabın ortasında?

Kitabı görmedim ki PKK’yı göreyim.

Biz vatandaşlar kitabı görmeye yetkili değiliz. Civarda dolaşan rivayetlerden bazısı bizim kulağımıza kadar gelirse ancak öyle haberdar olabiliriz.

Bir de devletin PKK’ya ve PKK’yla iltisaklı saydığı unsurlara muamelesine bakarak bir kanaat edinebiliriz.

Operasyonların yoğunluğuna, tutuklamalara, mahkumiyetlere, kayyım atamalarına…

Seçim kampanyalarında kullanılan dile.

Şu anda yeni bir ‘çözüm süreci’nin içindeyiz. Sürecin resmi adı ‘terörsüz Türkiye.’

Bu noktaya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin cesur çıkışları sayesinde geldik.

Bahçeli sürecin hızlanmasını istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan sanki biraz ağırdan alıyor. Bazen aralarında ortaklıkları konusunda toplumu şüpheye düşürecek sorunlar çıkabiliyor. MHP Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılmayabiliyor. Mamafih Devlet Bey ortaklığın bekası konusunda verdiği kuvvetli teminatlarla arızayı onarıyor.

Süreç menzil-i maksuda varırsa PKK kırmızı kitaptan çıkabilir.

Bir ara, 28 Şubat döneminde ‘irtica’ PKK’yla eşitlendi. PKK mıydı birinci tehdit, irtica mıydı? Galiba irticaydı. Büyük bir kampanya başladı. Şu anda iktidarın kontrolüne giren birçok medya kuruluşu irticayı ihbar mahiyetinde haberler neşrediyordu. Nerede Kur’an okuyan, abdest alan çocuk görseler resmini çekip irtica kapımızda diye veryansın ediyorlardı. Cami cemaati dahil herkes tehditti. Bakanların başörtülü eşleri, bütün okullardaki başörtülü öğrenciler, aklınıza ne gelirse.

Siyasetçisinden başlayarak neredeyse bütün dindarları devletin ‘cehennem’ine sokmaya uğraşıyorlardı. Savcılıklara Çevik Bir imzalı irtica ihbarları yağıyordu. Yazı işleri müdürlerimiz, yazarlarımız günaşırı mahkeme kapısındaydı.

O dönemde Fetö irtica tehdidinin içinde mi sayılıyordu emin değilim.

Şundan eminim.

O dönemde ve o dönemden sonra bir müddet silahlı kuvvetlere, emniyete sızmayı başardılar. Devlet burnunun ucunda biten tehdidi ya göremedi ya da görmek istemedi.

Sonra adamlar darbeye kalkıştılar. Askerin silahıyla askeri, sivili vurdular, kan döktüler. Artık açık bir tehdittiler.

Haklı olarak devlet Fetö örgütüne karşı da şiddetli bir kampanya başlattı.

Kurunun yanında yaş da yakıldı. Keşke bunu önemseselerdi.

Bu arada kendi Fetöcüsünü koruyanlar oldu. Fetö borsaları kurulduğuna dair itiraflar çıktı.

Son bir yıldır kara bulutlar CHP’nin etrafında yoğunlaşıyor.

Ve bilhassa CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun.

Terör davası, diploma davası, yolsuzluk davası, üstüne bir de casusluk davası.

Teferruatlı kampanyalar yapılıyor. Oğlu, karısı, babası…

Öyle teferruatlı ki diplomasını basan matbaaya da operasyon yapılsa kimse şaşırmaz.

Bunu kırmızı kitaba yazdıklarını zannetmiyorum ama birinci tehdit, sanki Ekrem İmamoğlu’nun aday olması halinde Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma ihtimali.

Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinde olması, dolayısıyla seçime katılamayacak olması Ak Parti muhitlerine sonsuz bir güven hissi sağlıyor.

Sigorta gibi bir şey.

Bir nevi mutluluk.

Kampanyaların abartılı olduğunu itiraf edenlerde bile bu his var.

Beka sorunumuzun son hali bu.