Amerikan Foreign Affairs dergisinin Aralık 2025 sayısında "Batı'nın Son Şansı" yazısını kaleme alan Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb hem küresel gidişata dair çarpıcı serzenişlerde bulunuyor hem de yakında çıkacak olan 'Güç Üçgeni: Dünya Düzenini Yeniden Dengelemek' adlı kitabının bir bakıma PR'ını yapıyor.
Stubb'ın yazısında 'dünyanın son dört yılda önceki 30 yıldan daha fazla değiştiği' yönündeki çıkışı dikkat çekici. Nitekim dördüncü yılına giren Ukrayna savaşı ile 7 Ekim 2023 ila 10 Ekim 2025 arasında en barbar yönetimlerle sürdürülen Gazze'deki soykırım, Batılı statükoya dayalı küresel dengeleri altüst etti. Tehlikeyi gören ABD şimdi yeni bir rota izlemeye çalışıyor. Amerikan transatlantiğinin yaptığı manevralar en çok da Atlantik'te siyasi dalgalanmalara yol açıyor. Zira ABD'nin yeni rotasından en fazla kadim müttefikleri Avrupa ile Siyonist İsrail rahatsız oluyor.
Çünkü Batı'daki neo-liberal reel kapitalizm ile demokratik ulusal sistemler birer birer çözülüyor. Piyasa uygarlığına dayalı Batılı statüko yerine çok kutupluluğa doğru ilerliyor dünya. Haliyle bazılarının beklediği üçüncü dünya savaşı kopmuyor. Zira büyük aktörler arasındaki rekabet ve hiyerarşik güç mücadelesi II. Soğuk Savaş formunda devam ediyor, edecek.
***
Avrupa ve Siyonist İsrail'in çok istediği sıcak savaş ve kaos projeleri ABD'den veto yiyor. En azından ABD artık Çin, Rusya ve Türkiye'nin hinterlandında yeni kaotik projelere prim tanımaktan yana değil. Bu tür stratejiler ABD'nin küresel güç rekabetinde irtifa kaybetmesine yol açıyor.
Dolayısıyla eski dünya temellerinden çatırdıyor. Daha doğrusu ABD kendi eliyle kurduğu eski dünyayı parçalıyor. Demokrasi ve piyasa kapitalizmi konusunda Atlantik'in iki yakası arasındaki makas açılıyor. Artık açık bir çatışma yaşanıyor. Ticaret, enerji, teknoloji, bilgi ve askeri ittifaklar Avrupa ile ABD'yi birleştirmekten çok ayrıştıran birer manivela işlevi görüyor.
Sıkışan Atlantik'teki küreselci siyonist lobiler Ukrayna ve Gazze cepheleri üzerinden büyük güçler arasında 1945'ten beri yürürlükte olan '80 yıllık barışı' bitirecek bir dünya savaşının senaryosunu devreye soktu. Fakat umdukları olmadı, olmuyor. Bu nedenle uluslararası siyonist tezgâhın yavaş yavaş aşıldığı bir döneme giriyoruz. Gazze ve Ukrayna barış süreçleri bir bakıma küresel çapta sıfırlamanın ve büyük güçler arasındaki yeni uzlaşının pilot uygulaması olarak görülüyor.
***
Avrupa'da Rusya, Ortadoğu'da Türkiye ve Hint-Pasifik'te ticaret savaşlarında çektiği baltayı gömerek Çin ile yeni bir küresel uzlaşı arayışı içindeki ABD, bütün enerjisini arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika'ya vermek istiyor. Fakat Venezuela krizinden de görüldüğü üzere yine rahat değil. ABD, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu arka bahçesinde atacağı hamlelerde dahi Rusya, Türkiye ve Çin'in tepkisini göz ardı edemiyor.
Zira küresel uzlaşı olmadan hareket ettiğinde Venezuela'nın da yeni bir Ukrayna, Gazze, Irak, Suriye, Libya veya Afganistan'a dönüşmesinden korkuyor. O nedenle ABD, bütün askeri yığınağına ve yıllardır süren açık ve gizli müdahale hazırlıklarına rağmen rahat değil. Zaten sistemdeki temel sorun da bu rahatsızlıktan kaynaklanıyor.
İşte bu rahatsızlık doğası gereği ne küresel çapta bir çatışmaya ne de küresel çapta köklü bir uzlaşıya imkân veriyor. Yani kimse ne barışacak kadar rahat ne de savaşacak kadar rahatsız. Dengeleri kökten sarsan radikal bir hamle yaşanmadıkça da 'ne savaş ne barış, sürekli gerginlik paradoksu' yeni küresel norm olarak yürürlükte kalacağa benziyor. Bu bağlamda eğer bir şanstan bahsedilecekse Batı'nın son şansı işte bu yeni norm görünüyor bence.