Siyonist katiller bu kez Katar’ın başkenti Doha’da İslami Direniş Hareketi (Hamas) liderlerine, ABD Başkanı Donald Trump’ın sunduğu yeni ateşkes planını görüştükleri sırada saldırı düzenledi.
İşgalci katillerin hareketin liderlerini topluca katletme planı başarılı olamadı. Ancak biri Hamas’ın önde gelen liderlerinden Halil El-Hayye’nin oğlu, biri onun Özel Kalem Müdürü, üçü koruma görevlisi, hareketin mensuplarından beş, Katar güvenliğinden de bir kişi olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetti.
ABD, daha sonra yaptığı açıklamada bu saldırının ABD ve İsrail’in yararına olmadığı iddiasında bulundu. Ancak ondan önce, saldırının hemen ardından yaptığı açıklamada işgal yönetiminin saldırı hakkında kendilerini önceden bilgilendirdiğini duyurmuştu.
Zaten işgal yönetiminin ABD’ye danışmadan ve onun onayını almadan böyle bir saldırı gerçekleştirmesi ihtimali bulunmuyor. Bunun da ötesinde biz, saldırıyı bizzat ABD’nin planlamış ve yönetmiş olması ihtimalinin daha güçlü olduğuna kanaat ediyoruz.
Bu savaşı siyonist işgal rejiminin tek başına yürütmediği ve savaşın başını asıl ABD’nin çektiği gerçeğini tekrar etmemize gerek kalmadı.
Bu savaş ABD emperyalizminin sadece Filistin halkına ve direnişine karşı değil, genelde İslam dünyasına, özelde Ortadoğu olarak tanımlanan bölgeye yönelik olarak sürdürdüğü bir genel savaştır. Ama burada Ortadoğu olarak tanımlanan alana Türkiye’nin de dahil edildiğini özellikle belirtmekte yarar var.
Bugün Filistin topraklarında ve bu topraklar üzerinden tüm bölgeye yönelik olarak sürdürülen savaş ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerinden daha kapsamlı bir savaştır.
İngiliz emperyalizminin Filistin toprakları üzerinde bir siyonist işgal egemenliği oluşturması, Batı emperyalizminin, dünya egemenliğiyle ilgili politikalarına ve stratejilerine binaen uzun vadeli hesaplar için düşünmüş olduğu özel bir projedir. Ama Filistin topraklarında işgale karşı hak ve özgürlük mücadelesinin kesintisiz bir şekilde devam etmesi bu projenin geleceğiyle ilgili ciddi endişelerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Sıkıntı bundan kaynaklanıyor.
Bugün Batı emperyalizminin başını çeken ve İngiliz emperyalizminin küresel egemenlikle ilgili politikalarının ve stratejilerinin mirasçısı olan ABD, siyonist işgalle ilgili hesaplarından vazgeçmesi durumunda, Batı emperyalizminin bölgeyle ilgili planları için yüz yıldan fazla süredir yaptığı tüm yatırımların boşa çıkacağından endişe ediyor. İşte bundan dolayı elindeki son kozları kullanıncaya kadar kapıları zorlamak istiyor.
İşgal rejiminin, ABD’nin gözetiminde ve onun yardım ve desteğiyle Katar’ın başkenti Doha’ya düzenlediği saldırının ardından bir siyonistin, “Bu, tüm bölgeye bir mesajdır” şeklinde açıklama yapması bu savaşın tüm bölgeye yönelik olarak sürdürüldüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bundan dolayı siyonist işgal, tüm bölge için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdit karşısında tüm bölge ülkelerinin önlerini görmeleri ve siyonist tehdide karşı ortak tavır sergilemeleri gerekir.
İşgal rejiminin sırtını ABD’ye ve Batı emperyalizmine dayamış olması bu savaştan mutlaka galip çıkacağı anlamına gelmez. Azgınlıkta son derece ileri gitmesi de artık kimsenin onun önünde duramayacağını göstermez. Bilakis bu savaş işgal rejimini ciddi şekilde yıprattığı gibi ona destek veren ABD ve Batı emperyalizmini de zorlamaktadır.
İşgalci siyonistin böylesine saldırgan, hiçbir ölçü ve sınır tanımaz hale gelmesi vicdan sahibi bütün insanların tepkisine neden olmuştur. Bu tepki ona sınırsız ve şartsız destek veren ABD’ye de yöneliktir. İki yıla yakın bir süredir devam eden savaşın bütün yükünü taşımak zorunda kalmak aynı zamanda ABD’nin ekonomik sıkıntılarını artırmıştır.
Siyonist saldırganlığa karşı ortak tavır geliştirmek ve sözlü açıklamaları fiili eyleme dönüştürmek için bu bir fırsattır. Unutmamak gerekir ki azgınlıkta zirveye çıkmanın sonucu yüksekten düşmektir. Siyonist canavarın bu sonucu yaşaması için artık biraz acele etmek gerekiyor.