AK Partili olup İslami hassasiyetlere sahip olan yetkililer/bürokratlar “milli bir töreni daha kazasız belasız atlattık” mantığı ile 29 Ekim’i atlatmanın huzuru içinde gece yastıklarına başlarını koydular. Hemen ertesi sabah ise 10 Kasım törenini de kazasız belasız atlatmak için dua etmeye başladılar. Tam 23 yıldır İslami hassasiyetleri taşıyanlar bu çile ile yatıp, başka bir çile ile uyanıyorlar.
Aslında 23 yıldır iktidarda olan ve muhafazakâr-dindar kimliği ile bilinen bir hükümetin ilk yıllarında daha içe kapanık, daha karşıtına sığınan bir mantıkta olup, yıllar içerisinde toplumu dönüştürme gayretine paralel olarak bu gibi gayri insani ve tapınmacı ritüelleri azaltması beklenirken, AK Parti hükümetinde tersi bir durumun olduğunu görmekteyiz.
İlk yıllarında Kemalizm’e karşı cüretkâr çıkışlar ile halkın desteğini arkasına alıp kapatma davalarını, darbeleri göğüsleyen AK Parti’nin zamanla bu konuda tersi istikamete doğru direksiyon kırmasa da tepkisinin oldukça zayıflaması ve Kemalizm’in tapınmacı ve bir kişiyi haşa yaratanın yerine koyan ritüellerini umursamadan yerine getirmesi anlaşılır bir durum değil.
Hükümetin ilk yıllarında Ak Parti kadroları tarafından toplumu yerle yeksan eden bir ideoloji olarak görülün Kemalizm ve ritüelleri, zaman içerisinde toplumsal barış unsurlarından biriymiş gibi hükümet kadroları tarafından içselleştirilmeye ve hatta empoze edilmeye başlandı. Fakat herkesçe bilindiği üzere, Kemalizm bu topraklarda toplumu tümüyle ayrıştıran bir ideolojidir ve bu ideolojinin ilk adımı resmi olarak 29 Ekim 1923 tarihinde atılmıştır. Hemen bunun akabinde bu ideolojiye karşı çıkanlar darağaçlarında sallandırılmış ve İslami olan her şey yasaklanmıştır. Bu yasaklar AK Parti hükümeti gibi hükümetler tarafından ara ara geriletilmeye çalışılsa da 10 yılda bir yapılan darbeler aracılığıyla tekrardan Kemalist ritüellere sıkı sıkıya bağlanmaya devam ettirilmiş, halkın değerleri yok sayılmış, bastırılmış, ezilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Ritüellerin Merkezi
Bunların AK Parti kadroları tarafından çok net bir şekilde bilinmesine rağmen toplumun büyük bir kesimini bu günleri kutlamak ve tapınmaya varan ritüellere sürükleme hastalığından ve hadsizliğinden vazgeçilmemektedir. Bu sadece bilinen ve resmi bayram olarak nitelendirilen günlerde karşımıza çıkmıyor yani 3-5 günlük geçiştirilebilecek zaman dilimiyle ilgisi yoktur. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle bu çalışmalar milyonlarca çocuğun, gencin dimağına ilmek ilmek işlenmeye devam ediyor. Tüm müfredatların merkezine yerleştirilen Atatürkçülük fikri 23 yıldır geriletilemediği gibi İmam Hatipler aracılığı ile muhafazakarlara da empoze edilmeye başlanıyor.
Örneğin daha önceki dönemlerde insanların tepki gösterdiği saygı duruşu olgusu şimdi bu okullarda Kur’an tilavetiyle beraber verilebiliyor. Benzer şey 29 Ekim törenlerinde saygı duruşu ve kutsamalarla beraber ezan okunabiliyor.
Daha geçtiğimiz gün paylaşılan 9.sınıf matematik örnek soruları bile Cumhuriyet ve Atatürk kelimeleri ile başlıyor. Düşünsenize putperestlik döneminden kalma bir ritüel AK Parti hükümetinin valisi tarafından 2025 yılında Bartın’da büstün önünde utanç verici bir şekilde karşınıza çıkabiliyor.
Yine yıllardır gündemden kalkan fakat arka planda gizli saklı bir şekilde ve hatta fotoğraflarda bile itinayla saklanan içkili resepsiyon uygulamalarının bir merdiven altı şeklinde dış temsilciliklerde devam ettirilmesi ise utanç verici bir uygulamadır.
Sonuç Yerine
Halkın parasının içki masalarında çarçur edilmesinin, gencecik çocukların zihinlerinin yalan bir tarih yazımı ile felç edilmesinin, akidesine uygun olmadığı halde Müslüman memurları münafıklığa zorlamanın vebalinin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yetki sahibi olan tüm iktidar mensuplarına mahşerde sorulacağı unutulmamalıdır. Bununla beraber her ne kadar geriletildiği düşünülse de, tersine Kemalizm’e muhalif olanların daha önceki tepkilerinin törpülendiği, kimi yerlerde yok olduğunu unutmamalıyız.
Peki, Kemalistlerde bir gerileme söz konusu mu? Bunun takdirini size bırakalım…