Âdem değil ‘adem

Yusuf Ziya Cömert

Yurtdışına gidiyoruz, uçağın yolcuları gazeteciler, iş adamları ve siyasetçiler. İnsanların çoğu birbirini tanıyor. Herkes birbiriyle konuşuyor.

Ak partinin yeni iktidar olduğu yıllar. Bir arkadaşımız yakınımda bir yerde yerel yönetimlerle ilgili düzenlemeler hakkında bir şeyler anlatıyor. Ara sıra benim gözüme de bakıyor.

Ak Partinin âdem-i merkeziyeti savunduğunu fakat merkeziyetçi davrandığını söylüyor.

(Hemen belirteyim, âdemi saymazsak söyledikleri doğruydu.)

Muhtemelen benim işittiğimden emin olmak için bu görüşünü lüzumundan fazla tekrarlıyor.

Ne düşündüğümü de merak ediyor. Ben, “Âdem-i Merkeziyet”in başındaki ‘adem’e takıldığımı, bu yüzden konuşmanın ana fikrini kaçırdığımı söyledim.

Sonra, Âdem’in bildiğimiz Âdem olduğunu, ‘adem-i merkeziyet’teki ademin ayınla yazıldığını, a harfinin kısa söylendiğini ve kelimenin ‘yokluk’ anlamına geldiğini anlattım.

“Arapça’da dediğin gibi olabilir” dedi ama Türkçede Âdem.

Biraz uğraştım. Sonunda ikna edebildim mi emin değilim.

Önceki akşam evde yalnız başıma televizyon seyrediyorum.

Birkaç uzman “terörsüz Türkiye”yi tartışıyorlar.

Suriye’deki Kürtlerin durumunu konuşurken o kadar çok Âdem-i merkeziyet dediler ki, tartışmanın ana fikrini kaybettim.

Hafta sonunda Kamışlı’da toplanan “Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı”nda da “Adem-i Merkeziyet” defalarca vurgulandı.

Eminim konferanstaki Kürtler doğru telaffuz etmişlerdir. Çünkü hepsi Arapça okuyup yazabiliyor.

Devlet yetkilileri, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin herkesin ezberini ve ayarını bozan çıkışıyla başlayan yeni sürece ‘çözüm süreci’ dememek için “Terörsüz Türkiye” diye bir isim yakıştırdı.

Güzel adlandırma.

PKK’yla barış, Öcalan’la uzlaşma gibi sakıncalı şeyler aklınıza gelse bile dilinize gelmemiş oluyor böylece.

Başarılırsa, hakkı verilirse büyük bir devrim yerine geçer.

Herkes bugünkünden daha özgür, daha huzurlu, daha müreffeh olur.

Bu memleketin ekmeğini yiyip de bu sürecin başarıya ulaşmasını istemeyen yoktur herhalde.

Fakat “Terörsüz Türkiye” demekle iş bitmiyor.

Bir gün, çok uzak olmayan bir zamanda “Terörsüz Türkiye”nin içeriği konuşulacak.

Çünkü konuşulmazsa başlamaz. Başlamayınca da bitmez.

Hiçbir pazarlık, hiçbir alışveriş yok demekle de iş bitmiyor, şimdiden ufak ufak telaffuz edilmeye başlandı, Öcalan’ın tecridi, umut hakkı, ana dilde eğitim, bir şeyler alınacak, verilecek.

Terörsüz Türkiye paketinin ambalajını açmak tabii ki kolay değil. Paketin içinden çıkacak her şey tartışma çıkarmaya müsait.

Neyse ki, böyle bir tartışmanın en önemli potansiyel muarızı Devlet Bey, projenin baş mimarı. Lüzumu halinde öteki tartışmacıları susturabilir.

(Sırrı Süreyya Önder gibi mahir bir moderatörün devrede olması sürecin selameti bakımından çok faydalıydı. Hastalanınca birdenbire ortam nasıl yavanlaştı. İnşallah şifa bulur.)

PKK silahı nereye bırakacak mesela?

Gösterilen bir mevkie bırakacak da TSK o silahları bırakıldığı o yerden mi toplayacak?

Hapisteki PKK’lılar ne olacak?

PKK’nın kendini feshetmesi mevcudiyetini ortadan kaldırması anlamına gelir.

Mevcut olmayan bir örgütün üyeleri hapishanede tutulabilir mi?

PKK dediğin sadece bir terör örgütü değil; bir taraftan da büyük bir şirket.

Bütçesi var, geliri var, gideri var, ticareti, karı, zararı var.

Şirket kime devredilecek?

Suriye’de özerk yönetimi var. Barajı var hatta petrolü var.

O kadar büyük bir şirket, ha deyince kapanır mı?

Kapanmayacağı Kamışlı’daki konferansta yapılan konuşmalardan anlaşılıyor.

Bizim PKK dediğimiz, haberlerde SDG olarak kodlanan Suriye Demokratik Güçleri’nin komutanı Mazlum Abdi toplumun tüm bileşenlerini kapsayan yeni bir adem-i merkeziyetçi anayasa istediklerini söylüyor.

“Herkesi kucaklayan adem-i merkeziyetçi demokratik bir Suriye inşa edebilmek için tüm Suriyeli bileşenlerin anayasadaki haklarını almalarını destekliyoruz” diyor.

Haklı da. Esed rejimi Kürtlerin vatandaşlık haklarını bile tanımıyordu.

Adem-i merkeziyet ne demek?

Adı üstünde merkeze bağlı olmamak.

PYD yetkilisi Eldar Halil ‘Federalizm’ konusunun masadaki seçeneklerden biri olduğunu söyleyerek adem-i merkeziyeti açıklamış oldu bir bakıma.

Yani düz, asfaltta giden bir süreçle karşı karşıya değiliz.

Rastgele konuşmalarla, bizim politikacıların eyyamcılığıyla yürütülemez.

Oyuncuların derslerine iyi çalışması lazım yoksa sadece onlar değil bütün memleket sınıfta kalır.