Yolculuklar üzerine
Tekniğin hızla ilerlediği bir çağda hayatın her geçen gün daha da mekanikleştiğinin ve her yanımızı saran modernleşmenin yaşamımızı kolaylaştırmakla birlikte bizi belli kalıplara zorladığının farkındadır Zweig. Ancak mevzu seyahat olunca, şahsiliğimizi muhafaza adına daha direngen olmamızı öğütler.
New Yorker’da geçen hafta Agnes Callard imzalı “The Case Against Travel” başlıklı bir yazı yayınlandı. Hasan Ayer tarafından tercümesi yapılan bu yazı Serbestiyet’te de “Seyahate Karşı Bir Görüş” başlığı altında okurların ilgisine sunuldu.
İlginç bir yazıydı. Seyahatin kutsallaştırıldığı, seyahat etmenin bir övünç meselesi yapıldığı bir dönemde, seyahate ters bir nazarla bakıyordu. Callard; bir yandan sırtını Pessoa, Emerson ve Chesterton gibi seyahat karşıtı düşünürlere yaslıyordu, diğer taraftan da “tartışmasız tüm zamanların en iyi iki filozofu” Sokrates ve Kant’ın kendi memleketlerine -Atina ve Könisberg’e- çakılı kalmalarını, görüşünü teyit eden misaller olarak öne sürüyordu.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.