Dinimizin Müslümanlar için ilan ettiği iki bayramdan biri olan Ramazan bayramına erişmiş bulunuyoruz. Bir yandan Ramazan ayından ayrılmanın hüznünü yaşarken öte yandan da bayrama ulaşmanın sevinci içindeyiz.

Ramazan ayı, tıpkı toprağı kirlerinden arından bir ilkbahar yağmuru gibi, dünyevileşen ruhlarımızı günah kirlerinden temizleyen bir rahmet ayıdır. Yoğun bir ibadet mevsimi olan bu ay özellikle bireyin ıslahını merkez alan bir hususiyete sahiptir. Zira farz olan oruç bu aydadır, Resulullah (sas) bu ayda geceleri namazla geçirir, Cebrail (as)’la bir araya gelerek Kur’an-ı Kerim’i karşılıklı tekrar eder, her zamankinden daha fazla sadaka verir ve son on günde de itikâfa girerdi. Yani oruç, mukabele, teravih, sadaka ve itikâf bu ayda ifa edilen temel ibadetlerdir. Bu ibadetlerden bazılarının toplumsal boyut taşımasıyla beraber daha ziyade bireyin ıslahını amaçladığı ortadadır. Zira toplumun ıslahı da ancak bireyin ıslahı ile mümkündür. Sevinç ve eğlence günü olan bayram, bu imtihandan kendini ıslah ederek çıkabilen müminlerin amellerine karşı aldıkları ilk mükâfattır. Bu sevinci tamamlamanın yolu ise Ramazanda elde edilen kazanımları koruyabilmekle mümkündür.

Araplar, bayram gününü, âdet halini alan sevinç ve keder, anlamına gelen îd (el-ʿıyd) kelimesi ile ifade ederler. Maalesef bu bayramı, sevincimize eşlik eden kederlerimizle karşılıyoruz. Bir yandan her sevincimizi kedere boğmayı adet eden Siyonist İsrail’in kirlettiği Kudüs’ün hüznünü yaşarken, bir yandan da hepimizi mateme boğan deprem felaketinin acısını yaşamaktayız.

ÖZE DÖNÜŞ ve Ufkumuz haber ailesi olarak, bayramları, kederden hali yaşayabileceğimiz günlerin umudu ile tüm İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik ederiz.