1. YAZARLAR

  2. Yusuf Yakupoğlu

  3. ŞERİATÎ: DEVRİMCİ YETİŞMEK YA DA RUHUN YÜKSELİŞİ
Yusuf Yakupoğlu

Yusuf Yakupoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

ŞERİATÎ: DEVRİMCİ YETİŞMEK YA DA RUHUN YÜKSELİŞİ

A+A-

 

Hiç akla takılmaz mı 35' inden 40' ına kadar 'kitap nedir bilmez' birinin mağaralarda ne işi olur diye?...


Riyazetin her türlü durumunu aşağılayan(Allame Ikbal -Hicab) bir düşüncenin riyazetle manevi olgunluğa ermesi... O dönem zengin olmasının verdiği cesaretle midir bu elit uzaklaşma?...Gerçekten Yücelerin Yücesi o bilmezliğe ne bahşetmiş olabilir ki yalnızlık bir insana bu kadar sevdirilmiş olsun.
Şimdilerde bizler; kandillerde her bir öğününde çeşit çeşit yemeklerle sabrını verdiğini düşündüğümüz oruçların, ruhumuzu en acı ızdıraplarla ve çarpık duygularla sardığını düşünemiyoruz. Bu ukala düşünceler anlamaz tavırlara karşı bir isyanım olsun.
Oku mu? Hemde okuma bilmeyen birine. Cehaletin entellektüelizmle bir bağının bulunmaması... Eyvallah. Ama sanki bu teolojik bir şaka gibi duruyor. "O insana kalemle yazmayı öğretendir." Gerçekten sabrın sınırlarını zorlayan bir zıtlık ile en derin ilahi sözlerin kalbe işleyen manasını da arayabilirsiniz, kibrin insanın söyleyebileceği en acı(!) yalan olduğunun gösterilmeye çalışıldığını da. Ne demek oku!? Ve ne demek yazmayı öğretti!? Ve ne demek Rabbin tüm ihsanlarına karşı (kureyş suresi) aymazlık ve züppelikle isyan eden bir kavmin evladını tarihin desisesine bir yumruk gibi indirmesi!? 
Devrimci yetiştirmek... İnsanın kendi ruhunu aydınlatması ve bu ruhla evreni kuşatmasıdır. Bu yukarıdaki 'çelişikler' İslam'a ait olup bu Kemâl'in en derin bir şekilde, evreni ve varlığı; ilahi olanı ve ona imrenmiş tüm ruhları bir öz olarak kuşatma ve algılamasıdır. 
Her şeyden önce algılanmalıdır ki İslam bir din olarak, ilahi ruhu yani insanı tamamlamakta, yüceltmekte ve onunla bir bütünlük oluşturmaktadır. Tevhid düşüncesi tek başına bir kurtuluş vesilesi değildir. Tevhidî düşünceyi bir kurtuluş kılan onun insan ruhuyla kuracağı uyumlu derin bağdır. İnsanın dünyada ruhunu zincirleyen tüm acı ve ızdıraplardan kurtaran bu hakikat- i İlahiyye ruhun özgürlüğünden kendine öylesi bir kuvvet bulur ki asırlar bir bedeviyi bu kuvvetle anar, tarih bu bedevinin tüm öğretileriyle yankılanır. 
İnsan ruhunu özgürleştiren; irfan, aşk, özgürlük ve adalet duyguları bu İslam düşüncesini bir şehadete, dünyayı inkılap edecek bir bilgiye ve en önemlisi onu tüm mazlumiyeti kucaklayacak bir hitabeye dönüştürür. Bu irfan tüm beşer tarihinin uzerine kurulduğu ve insanı insan yapan temel bir duygusudur. Hayatı ve evreni bir mana içerisinde yoğuran, tüm değerleri üzerine bina eden ve de tüm varlık ile insanın kendisini bütünleştiren bir kutsal bağdır. İnsan bu bağ ile hem sosyal hayatını hem tarihini hem de düşüncelerini kendi ruhuna bağlar ve adeta evreni içselleştirir. 
Özgürlük; insanın tekamülünü sağlayan ve temelde tarihin özeti olan bir "felah'tır". 'Bu özgürlük bir liberte - bir bağdan kurtulmak değil, bir felaha erme olarak varlığın tekamül edici bir özgürlüğünü kapsamaktadır.' Tüm tarih boyunca gelişen devrimler özgürlüğü bir talep ve dahası kendisi için can verilecek bir tanrısal öz olarak karşımıza çıkmaktadır.
Modern dönem düşünürleri Tanrı'nın olmamasını bir "maalesef ki bu böyle" diyerek acı ve anlamsızlıgı maddi olanda görmeye çalışırken ve din erkler elinde insanı varlığına ve varlığa yabancılaştıran bir araca dönüşürken her durumda manevi eğilimin ve gayba yönelimin önü alınamaz bir ihtiyaç olması insanın kendini derin bir boşluğa terketmesine sebeb olmuştur. Absürtizmin bu kadar yükselişte olması işte bu durum nedeniyle insanın ruhunu kaybetmesinin, tüm arama çabalarının boşa çikmasının bir dışavurumudur. Yazıktır ki insan tüm maddi gelişimine, tüm imkanlarına ve tüm yükselmesine rağmen manen bir yok oluşun eşiğinde, tüm yalancı tanrıları ile kendini kandırmaktan başka bir şey yapamamaktadır. 
Kendini devrimci yetistirmek tasavvufi irfanın manasında hiçliğe ulaşmak ve kendi içinde bir yükseliş yakalayabilmektir. İslam dini insanın en büyük zulmünün kendi nefsine karşı işlediği inkar zulmü olduğunu belirtir. Yani inkar ve yani Tanrı ile kişinin kendisiyle olan ilişkisi arasında var olan derin bir bağa işaret etmektedir. İnsan iman lile bir inanan olmakla ruhunu özgürleştirmektedir. Bu karmakarışık durum insan doğasının bir gereği olsa gerek ki bir ve tek otorite tanıyor olmak ve bu otoriteye boyun eğmek, yerlere kapanmak, secdeye varmak onu tüm bağlardan kurtarmaktadır. Evren artık onu tanrı-temsilcisi kabul etmekte ve nefsi tüm kin, nefret, hırs ve kibirden arındırarak kendi gerçek cevherine ulastırmakta...
Yani evrim insanın biyolojik gelişimini anlatıyor olsa da onun irfani eğilimini yok ediyor olmakla onun esas varlığını inkar etmektedir. Ve insanın bu dönemde yükselişi ancak ve ancak ruhunu dinlemekle ve onun yüceliğini kavramakla olabileceğini bilmekle gerçekleşir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.