1. YAZARLAR

  2. Ahmet Yıldırım

  3. Muhafazakârlık İslam!
Ahmet Yıldırım

Ahmet Yıldırım

Yazarın Tüm Yazıları >

Muhafazakârlık İslam!

A+A-

 

 

     İslam sürekli bir fikirsel devinimden söz eder. Fikirsel devinim olmadan fiziksel devinim olmayacağı görüşünü barındırır. Akletmenin defalarca tekrarlanması neticesinde; müntesibinden sorgulamayı, araştırmayı ve üretmeyi talep eder. Var olanla yetinmeme üzerine kurulu bir fikri altyapısı mevcuttur. Bunun karşılığını en güzel şekilde Efendimiz (sav) şu sözlerinde buluruz: “İki günü bir olan ziyandadır.” Var olanı değiştirme veya var olan bir güzelliği daha yukarılara taşıma derdindedir İslam. Haliyle donuklaşmış, kaskatı kesilmiş fiziksel ve fikirsel yapıları ya ortadan kaldırır ya da terbiye eder. Ama asla olduğu gibi bırakmaz. Fakat Aydınlanma döneminin öne çıkan fikir akımlarından biri olan Muhafazakârlık ise değişime karşı, mevcut durumun devam etmesinden yana tavır takınan sağ bloklu bir yapıdır.

     Muhafazakar (Conservatism) anlayış yüzlerce yıllık birikimin, varlığını sürdüren bazı toplumsal unsurların bir anda değiştirilmesinin yanlışlığını savunmaktadır. Hatta mevcut durumun uzun süreç içinde toplumsal akıl ile geliştiği vurgulayarak mevcut durumun korunması gerektiğini ifade eder. Öyle ki aklın dahi toplumsal değişimlerde rol almasını, toplumsal değişimlere araç olmasını ret eder. Yüzyıllardır süre gelen kolektif aklın karşısında bireysel bir akli duruşun sağlıklı olmayacağı düşüncesindedir. Haliyle bünyesinde mevcuda ihtirasla tutkun bir tutuculuğu barındırır. Mevcut toplumsal düzenin korunmasını savunmasından dolayı statükocudur da aynı zamanda.

     Durum böyle olunca sol tandanslı yapıların bile bazı dönemlerde Muhafazakar tutum takındıkları görülebilir. Dünyayı veya en azından etkili olduğu alanları Adalet, Ahlak ve Tevhid ekseninde dönüştürme ve terbiye etme idealini ortaya koyan Müslümanların dahi muhafazakar olduklarına şahit olabiliyoruz. Muhafazakar kavramının üzerinde durma sebebimiz ise son 5 - 15 yıllık süreçte ülkemizde yükselen bir ivme ile toplumsal düzlemde kendine yer bulmasıdır. Siyasi erkin muhafazakârlık kavramını güncel tutması ve kendini öyle tanımlaması en önemli etkendir. Değişim / Gelişim sloganları eşliğinde iktidara talip olanların mevcut ekonomik, bürokratik, siyasal, kültürel, toplumsal sistemlere entegre olmaları gariptir. Fikirsel inşa inancının böylesi bir evrim geçirmesi patolojik bir sorun ortaya koymuştur.

     Travmaya dönüşen bu durum keyfiyeti kemiyete hapsetmekte, faili nesneleştirmekte, özü/cevheri araçsallaştırmaktadır. Travma diyorum, zira 20 yıllık bir süre içinde tutarlı ve istikrarlı bir fikri kültür oluşamamıştır. Düşünsel bir aydınlanma gerçekleşmediği için kısır döngüler arasında nice emek, gayret, cins beyinler heba olmuştur. Bu düşünsel aydınlanmanın gerçekleşmemesi camia mensuplarını bireysellikte seküler anlayışa; kolektif yapılarda ise muhafazakarlığa sürüklemiştir. Aynı şekilde bu kısır döngü sistemsel bir yapıya dönüşmemiş, müntesiplerinin umutları kursaklarında kalmıştır. Ne ki mevcut sistemi değiştirmesi gereken, onu terbiye ederek dönüştürmesi gerekenler maalesef tam tersine sistemin payandalığına savrulmuşlardır. Entegrasyonla neticelenecek olan bu asimilasyonun akıbetinin Yeşil Kapitalizm, Muhafazakar İslam veya Abdestli Kapitalizm derekesine savrulması elbette normaldir.

     Fikirsel aydınlanmada oluşan bir gecikme her şeyi tersyüz etmiştir. Eskilerin tabiriyle malın sırtına binmesi gerekenler, malı, mülki sırtlanmışlardır. Sistemin sırtına binmesi gerekenler sistemi sırtlanmışlardır. Sistemin bürokratik, ekonomik, siyasi ve kültürel yapısı içinde aktif rol alınması cevheri araçlaştırmış, nesneleştirmiştir. Bu gün devletin bu yapılarında Müslümanlar sistemin aksaklıklarını, kusurlarını vb devam ettiren unsura dönüşmüşlerdir. Sistemsel sorunların, ayıpların ortağı olmuşlardır. (Böyle davranmayanları tenzih ederim) Bu durum bir yanıyla yabancılaşmayı da beraberinde getirmiştir. Çünkü yabancılaşma gerçekleşmeden ne asimilasyon ne de entegrasyon sağlanabilir. Kökünden, özünden kopan/yabancılaşan bireyler ve yapılar haliyle belli bir zamandan sonra aline olmaları zor olmamıştır.

     Muhafazakarlıkla başlayan bu savrulma henüz nihayete ermemiştir. Çok kısa sürede liberalizmi, demokrasiyi içselleştirmeye (Şuan sadece bireysel olarak vardır. Yakın tarihte kolektif olarak savunulacaktır) ve haliyle beraberinde sükelirizmi ve hedonizmi de yaşam felsefesi olarak tanımaya başlayacağız. Modernizmin dayattığı tüketim çılgınlığı/israfı çerçevesinde en başta insanlığı tüketmekteyiz. İnsan ve insanlık arasındaki mesafe açıldıkça muhafazakârlığın kat sayısı da yükselmektedir. Muhafazakârlığın kat sayısı artıkça Müslüman kalmanın oranı maalesef düşmektedir.

     Müslüman ismi maalesef kendimizi tanımlamakta bizi kesmez oldu. Başkaca tanımlama arayışına giriyoruz. Esasen bu arayış bile zayıf ve aciz olduğumuzun bir göstergesidir. Bulan aramaz önermesiyle hareketle demek ki; biz sadece İslam olmuşuz itirafını da yapmamız gerekir. Aksi halde farklı isim arayışlarına girmememiz icap ederdi. Bugün belki en yüksek perdeden Müslümanım diye haykırmak gerekir.

     Zira Muhafazakarlık en katı şekilde Müslümanlar arasında uygulanmaktadır. Birilerinin bu gidişe dur demesi gerekir. Müslümanların kendi iç dinamiklerinden, feraset ve basiretle bir aydınlanma çağı başlatmaları gerekir. Bir takım kavramların sırtına binmediğimiz gibi bazı kavramlara da payanda olmamak gerekir. İslam’ın dışında bir şeye muhtaç olmadığımız gibi İslam’ın dışında başka bir kavrama da prim vermemeliyiz. Tersi olursa ne olur? Basit; çözülürüz.

     Elbette toplu helak durumu söz konusu değil korkmayınız. Ancak bir Müslümanın bunca aç ve açıkta insan olmasına rağmen iki yüz- üç yüz milyarlık evlere kurulması, yüz milyarlık arabaya binmesi, eşine ise 30 – 40 milyarlık araba düşlemesi helak değil midir? En kaliteli şeylere layığız sözünün şeytani olduğunu idrak etmemiz gerekir. Müslüman kelimesi istifçi kelimesiyle nasıl aynı düzlemde yer alabilir? Bu durum bir helak değil midir? Sistemi değiştirme felsefesiyle hareket edip sistemin payandası olmak helak değil midir? Soruları uzatabiliriz.

     Meramımız şudur ki; bizim adımız İslam’dır. Bu ismi de bize Allah vermiştir. Muhafazakar İslam, Demokrat İslam, Liberal İslam vb isimleri içselleştirmek doğru değildir. Daha kötüsü İslam ile aynı görülebilecek bir kavramı İslam’mış gibi kullanmak hiç doğru değildir. Biz Müslüman’ız başkaca bir kavramada ihtiyacımız yoktur.

     Rahmet ve bereketle


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.