Küreselcilik Girdabında Adalet ve Uyuşturulmuş Kitlesel Zihinler
İnsanlığın hakikatten uzak bir şekilde algı yönlendirmeleri ile kitleler halinde hiçliğe mahkum edilmesi kadim bir sorunumuzdur. Adalet, özgürlük gibi kavramlar insanlık tarihi için de her zaman üzerinde düşünülen konular olmuştur. Bu kavramlar ideoloji ve inanç düşünürleri tarafından da farklı zamanlarda farklı açılardan yorumlanmışlardır. İyilik ve erdemin ortak aklı bugün kan emici küreselci akla karşı yalnız ve kitlelerden uzak bir hal içindedir.
Toplumsal, evrensel bir adalet için hangi şartlar ve konsensüs ile temel oluşturulabileceği konusunda iyi akıl pasif ve zayıf bir konumdadır. Şeytani küresel akıl, erdemli iyi akla karşı bu konuda ciddi bir egemenlik elde etmiştir. Çağdaşlık, bilimsellik, eşitlik, cinsiyetsizlik, demokrasi, liberalizm, konformizm adı altında kitlelerin zihin dünyaları tamamen uyuşturulmuştur. Direnç gösteren küçük kitle ve şahsiyetlerde toplum ve aydınlanma karşıtı lanse edilerek kitlelere linç ettirilmektedirler.
Eşit, özgür ve cinsiyetsiz toplum algısı yalanı ile beyinleri uyuşturulan kitleler küresel sömürgeci zihniyetin kölesi ve hatta gönüllü savaşçıları haline getirilmektedir. Adamlar o kadar mahir olmuşlar ki, kendi sistemlerine köle ettikleri kitleleri özgürlük ve adalet için savaşıyorlarmış gibi heyecanlandırabiliyorlar.
Kimimizi yerelselcilik, ulusalcılık, kimimizi evrenselcilik, küreselcilik, kimimizi ideoloji, inanç veya daha fazla konfor elde etmek için sistemin içine dahil etmektedirler.
Yapay sınırlar, yapay toplumlar, yapay uluslar, yalan tarih ve çarpıtılmış algılar ile talan ve yağma edilecek coğrafyalar kan gölüne dönüştürülmektedir. Birbirine düşman edilen kitlelerin her biri kendini aydınlığın ve adaletin tanrısal temsilcisi olarak görüp öteki dediğini boğazlamayı özgürlük mücadelesi olarak kabul etmektedir. Uyuşturulmuş ve kendi zavallı dünyasına hapsedilmiş olan bu kitleler, küresel karanlık güç için lazım olan tüm doneleri sunmuş oluyor.
Adaletin tanımı ve şartları tamamen küreselci akıl tarafından belirlenmektedir. Halkların ve kitlelerin toplumsal konsensüs yasası tamamen küreselci akıl tarafından dizayn edilmektedir. Uluslararası ilişkiler küresel adalet dizaynı ile aynı akla hizmet ettirilmektedir. Yarı tanrı rolü ile küresel adalet safsatası insanlığa kurtuluş umudu olarak sunulmaktadır. Bu müstekbir güç insanlığın ortak aklına literatür olarak kendi kavram ve sembollerini güçlü bir değer olarak dayatmaktadır. İşin acı olan tarafı da büyük kitlelerin bunu tam anlamıyla sahipleniyor olmalarıdır.
Adalet kavramı ayrı coğrafya ve halklarda ne kadar farklı anlamlarda karşılık bulsa da insanlık ortak aklında aslında aynı anlama karşılık gelmektedir. O da, iyi insan ve erdemli toplum için olması gereken üst değerlerden en önemlisi olmasıdır. Günümüz dünyasında ise adalet, güce denk gelmektedir. Güç ve imkan kimin elinde ise adalet onlar için birer kalkan ve daha fazla güç elde etme aracı olmuştur.
Can alıcı soru burada sorulmalıdır: Küresel adalet mümkün müdür?
Şüphesiz Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkiyle işiten, kemâliyle görendir.(Nisâ/58.Ayet)
Dünyada zulmeden her insan, şâyet yeryüzünde ne var ne yok bütünüyle kendisinin olsa, canını azaptan kurtarmak için hepsini kesinlikle fedâ eder. O gün azabı görünce korkudan dilleri tutulur ve için için büyük bir pişmanlık duyarlar. O gün insanların arasında tam bir adâletle hükmedilir ve kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz. (Yunus/54.Ayet)
İlahi kelam cihanşümul bir adaletin nasıl sağlanabileceğini en güzel şekilde tanımlıyor ama biz insanlar nefsi tercihlerimiz ile adalet yerine çatışma ve güce köle olmayı çoğunlukla tercih etmekteyiz. Bu nefsi çatışma ve tercihler, toplumsal ve evrensel düzenin dizayn gücünü kaos ve kandan beslenen küreselci akla altın tepside sunmuş oluyor.
Kapsamlı bir şekilde dinler, ideolojiler, felsefi akım ve ahlaki doktrinler; adalet, özgürlük ve erdem temelinde evrensel adalet doktrinini ele alabilirler. Adil bir insanlık ortak paydası için çatışmacı üstün ırk ve halklar yerine, insanı insan olarak değerli kılan hakkaniyet ve adalet güçlü kılınabilir.
Ulus devletlerin varlığı bir başka ulusun yok olması veya sömürülmesi üzerinden anlamlandırılmaktan çıkarılmalıdır. Bugün küresel istikbar gücü halkları, toplumları en fazla ulus ve inanç üzerinden ayrıştırıp kendi sistemini işletmektedir. Her ulusun ve inancın kendi değer ve koruma alanları olacaktır ama bunlar şeytani düzenin kendini güçlü kılacağı çatışma ve ayrışmalara hizmet etmemelidir.
Adil bir insanlık değeri cihanşümul kılınabilir. Adaleti nefsinde inşa eden hür ve güzel ahlak sahibi bireyler erdemli toplumları, erdemli toplumlar da evrensel adil bir insanlık ailesini inşa edebilir.
Adalet olmadıktan sonra, ulus devlet veya din/ideoloji devleti veya demokrasi, hümanizm gibi adlar ile adlandırmanın huzur ve mutluluk getireceğini söyleyebilecek kimse var mıdır?
Adalet; insanlığın ortak erdem ve ahlak değerlerine ters düşmeyen tüm uluslar, halklar, ideolojiler, inançlar ve düşünceler için eşit mesafede ve yetkinlikte olmalıdır.
Şimdi denilecek ki, bu bir ütopyadır ve sadece kendini avutup bazı yerel sorumluluklardan kaçmaktır.
Birincisi; bu bir ütopya değildir. Bugün insanlığı helaka götüren ve sadece kendi nefsi tatminlerine köle ettiren şeytani düzen nasıl bir sistem kurabilmişse, güzel ahlak, erdem ve vicdan sahibi olan tüm insanlarda kendi değerlerini evrensel kılabilir. Kötülük, çok farklı inanç ve ideolojiden insanı bir araya getirip kendi sistemini kuruyor ve evrensel bir güç haline gelebiliyor ama iyiler bir iyilik hareketini evrensel kılamıyor. Bu algı ile zihinleri uyuşturulmuş olanlar elbette bir yaşam belirtisi gösteremezler. Küreselcilerin adalet olarak sundukları zulüm ve köleliğe hürriyet diye sarılmaktadırlar.
Karanlığa teslim olmamış, uyanık olan özgür akıl ve erdem ile diri tuttuğu vicdanlı ahlakla yerelden evrensel ufka yürüyenler, birbirinden haberdar bir şekilde yol almalıdırlar. Farklı ideoloji ve inançlar, farklı halk ve coğrafyalar olarak insanlığın iyilik hareketini evrensel bir değere sahip kılacağız inşallah.
İkincisi; yerel sorumluluklardan kaçınma olursa zaten bu fikir kökten çökmüş olur. En yerelimiz kendi nefsimizdir. Kendi nefsimizi ıslahtan başlayıp yerele ve oradan toplumsal kitlelere ve sonrasında evrensel olanın paydaşı olacağız. Her birey kendi hürriyet ve hakları için erdemli ve ahlaki olan tüm yollar ile mücadele etmelidir. Bu hak direnişi onu toplumsal ve evrensel iyilik hareketinin paydaşı kılmalıdır.
Bizi küçük/yerel ve bölgesel kavgalarımızla kör edip, zihinlerimizi uyuşturan ve tüm yaşam kaynaklarımızı yağmalayan gerçek düşmanlarımızı ıskalamaktan artık kurtulmalıyız. Bu minvalde ciddi anlamda evrensel ölçekte yapılan çalışmalar incelenmelidir. Dünya halkları ve coğrafyaları nasıl ve hangi doktrinler ile sömürülmektedir, bu büyük fotoğrafı görmek zorundayız. İnanın ki, küresel sömürgeci emperyal güç dışında kazanan yoktur. Ezen inanç, ideoloji, ulus hiç farketmez ve ezilen de her iki tarafta sadece küresel sisteme hizmet etmiş olmaktadır.
Elbette; ezen taraf her ne olursa olsun zulüm edendir, erdem ve ahlaktan yoksun olandır. Allah ve halk nezdinde zalim olandır. Ezilen de hakkı için mücadele etmekten asla geri durmamalıdır. Yine de bu bizi büyük fotoğrafı analiz etmekten alıkoymamalıdır.
Küresel egemen güce karşı aslında ilk önce devlet tanımı yeniden yapılmalıdır. Bugün insanlığa kabul ettirilen devlet tanımı yeniden ve insan merkeze alınarak yapılmalıdır. Devlet sisteminin varlığı insanın üzerinde bir değer ile anlamlandırılmış ve kıymetlendirilmiştir. Devlet, insana hizmet aracı olmaktan çıkarılmış, tanrının yeryüzündeki hüküm gücü kılınmıştır. Küresel elit güç bu algı ile kitleleri ve devlet sistemlerini sürekli çatıştırıp kendi hegemonyasını gözlerden ırak bir şekilde sürdürmektedir. Devleti tanrısal hüküm gücünden beri kılıp milletine ve insanlığa hizmet aracı kılan kaç ülke vardır? Şimdi birileri Avrupa diye bağıracak ama hiç alakası olmadığını peşinen söyleyeyim.
Adaleti her birimiz ilk olarak kendi kişiliğimizde inşa etmeliyiz. Sonra toplum ve genele yayma çabasında olmalıyız. Her insanı eşit ve özgür kabul eden bireylerden müteşekkil erdemli toplum evrensel adaleti yaşamsal kılacaktır. Küreselci şeytani aklın girdabında debelenen uyuşturulmuş kitleler, sistemin kurbanı olma zavallılığından ancak farkında olan şahsiyetler vasıtasıyla uyandırılabilirler.
Temel adalet ilkeleri ile evrensel boyutta bir “Erdemliler Yasası” tüm insanlığın ortak değeri kılınabilir. Adil kişilikler erdemli toplumları, erdemli toplumlar evrensel adaleti gerçekçi bir boyuta taşıyabilir. Toplumlar ve halklar birbirlerini insani düzlemde oldukları gibi kabul etmeli ve bu minvalde ilişki geliştirmelidirler. Her türlü sınıfsal ve inançsal farklılık tahammül ve erdem dairesinde birer güzellik olarak kabul görmelidir.
İnsan huzurlu ve güzel bir yaşam istiyorsa, güzel olana katkı sunan olacaktır. Güç ve imkanları ele geçiren her insan, toplum veya sistem kendini yarı tanrı görüp ötekini kendine hizmet etmek için köleleştirmekten vazgeçmelidir. Güç ve imkanlar ile güzel bir yaşam yaşamak yerine sürekli ötekinin düşmanlığı üzerinden kendini huzursuz etmektedir.
Sözün özü; Adalet, adil olmaktan başlar ve diğergamlılık ile evrensel bir yolculuğa adım atar. Her birimiz ailesinde, her yönetici kurumunda, her karar verici kararlarında, her iktidar ve devlet kendi sınırlarında, uluslararası güç de evrensel boyutta adil bir dünyanın paydaşları olabilir. Yeter ki, iyi insanlar iyilik hareketini erdem ve tahammül ile adalet için güçlü kılma gayretinde olsunlar.
Bugün sahip olduğumuz imkanlar ile dünyanın her yerindeki insanlar olarak birbirimizden haberdarız ve bu bizi mesul kılmaktadır. Yeryüzündeki her bir insanın kendi yerelinde ifa etmiş olduğu adalet mücadelesi tüm insanlığın cihanşümul bir kazanımıdır. İnsanlığın iyilik hareketine dahil olmak bizlerin anlam arayışıdır. Bu arayışın, kazanımların farkında ve paydaşı olan tüm erdem sahibi insanlara selam olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.