Hiçbir İşinde Birlik Sağlayamayan Teşkilat: İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI
Sanırım en sonda söyleyeceğimi en başta söylemem daha yerinde olacaktır. Hiçbir işinde birlik sağlayamayan, attığı bir taşı, ürküttüğü hiçbir kuşu olmayan İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) acilen lağvedilmesi gerekmektedir. Eğer üye devletler bunu, olmayan gururlarına yediremiyorlarsa alternatif olarak teşkilatın adını “İğne İplik Teşkilatı” olarak değiştirmelerini öneririm. Nihayetinde kısaltması yine (İİT) olacak ve kimse bunun farkına bile varmayacaktır. Olağanüstü olarak bir araya geldiklerinde de dikiş nakış işlerinden bahsedip, yırtık ve sökük elbiselileri kınarlar.
Böylesine zor bir zamanda bu şekilde sözcük oyunlarına başvurmak açıkçası zoruma gidiyor, gitti. Ancak izahı olmayanın mizahı olurmuş sözü kendini acı bir şekilde hatırlattı maalesef. Cidde’de olağanüstü gündem ile toplanan sözde İslam İşbirliği Teşkilatı’nın son oturumunda Hakan Fidan’ın söylediği şu sözler sanırım teşkilat hakkında bu kanıya varmak için yeterli sebepleri içermektedir.
“Değerli kardeşlerim, 7 Ekim’den bu yana yaşananlar, İslam dünyasının birlik içinde düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Bugüne kadar bu tür acil konularda bir araya geldik, kınadık ve erteledik. Bu sefer işin içinde olabilmek için işi orada bırakmamalıyız. İsrail ve diğerleri Filistinlilerle barışı ertelemenin bir bedeli olacağını anlamalıdır. İsrail’in bir vahşet gerçekleştirmesi, bizden sert eleştiriler alması ve başka bir vahşet gerçekleştirerek bunu dünyaya unutturması şeklindeki kısır döngüyü kırmak zorundayız. Onlar bu kalıba alışmış durumdalar.”
Tek yeteneği kınamak ve hatta kınamasını dahi ertelemek olan, herhangi bir konuda fikir birliğine varmayı bırak, zıt ve düşman kutuplarda duran üye devletleri ile, İslam’ın adını kirletircesine 50 yıldan fazladır bu teşkilat yokluğu, hiçliği, pısırıklığı, sinmişliği simgelemektedir. Dolayısıyla da dağılması, lağvedilmesi yönünde alınacak herhangi bir karar en hayırlı ve muhtemelen de ilk ve son müşterek kararları olacaktır.
Din, dil, ırk, kıta, ülke, bölge vb. unsurlar çerçevesinde insan veya devletlerin bir araya gelip çeşitli birliktelikler oluşturması ve belirli mekanizmalar kurup, potansiyellerini mutabık kalınan ortak amaçlar için kullanmaları kadar doğal ve gerekli bir şey yoktur. Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), NATO, OECD, vb. oluşumlar, her biri farklı amaçlar için bir araya gelmiş oluşumlara örnektirler.
Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan 57 ülkenin bir araya gelerek oluşturduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın temsil ettiği toplam Müslüman nüfusu yaklaşık 1,8 milyardır. Siyasi, ekonomik ve askeri güç bakımında Dünya ölçeğinde küçümsenmeyecek olanaklara sahip birçok üyesi bulunan bu teşkilata mensup ülkelerden bazıları Türkiye, Suudi Arabistan, İran, Mısır, Endonezya, Malezya ve Pakistan gibi devletlerdir.
Diğer birçok oluşum ve birliktelik gibi Müslüman devletlerinin birlikteliği de tarih boyunca farklı şekillerde denenmiş ve farklı sonuçlar elde edilmiştir. Ancak son ve en güncel örnek olarak İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, maalesef en işlevsiz örneklerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette ki son birkaç yüzyıldır İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı farklı alandaki birçok zorluk ve üye ülkelerin kendi içlerindeki düşünsel bölünmüşlük, bu birlikteliğin sağlanamamasının önündeki büyük engellerdir.
Ancak bir din adına, hele de insanlık için gönderilmiş en son ve en mükemmel (kâmil) din olan İslam adına kurulmuş olan böyle bir oluşumun, içinde bulunduğu bu hal kabullenilmesi zor bir gerçektir. Bu durum Müslümanların imajına, örnekliğine ve dolayısıyla da İslam’ın algılanmasına ciddi zararlar vermektedir. Zira İslam yer yüzünde barış ve esenliği temin etme ve orada her bir varlığın yaşam hakkı için gerekli olan imarı tesis iddiasına sahiptir. Bunun yegâne yolu da bu düzeni kendi menfaatleri uğruna bozmaya yeltenen zalimlere ve zorbalara yeri geldiğinde dur diyebilme potansiyeline sahip olmaktan geçer.
Rabbimizin şu emri tam olarak da buna karşılık geliyor Allah-u Alem.
“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.” (Enfal Suresi 60. Ayet)
Yüz yıldır devam eden ve bugün en şiddetli hallerinden birine şahit olduğumuz israilin Filistin’deki vahşetine kim, nasıl dur diyebilir? Şerde birleşmiş Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere ve diğerlerine karşı caydırıcı olabilecek bir askeri güce sahip olan herhangi bir İslam devleti veya halkı Müslüman olan bir devlet var mı? Ya da en azından bahsini ettiğimiz teşkilat mensubu 57 devletten kaçının böyle bir derdi var?
Bin yıldan daha uzun bir süreçte hazırlığına yaparak kurdukları ve Müslüman coğrafyasının kalbine adeta bıçak gibi sapladıkları bu terör devletine, sıra ile ve bizatihi yanına giderek tebrik ve teşekkürlerini ileten Şer odaklarını birleştiren motivasyon kaynağı nedir acaba?
Adını telaffuz etmedikleri bu teşkilata mensup olanlar, yuvarlak masalarda olağanüstü toplanıp nargileler tüttürmeseler de aynı hizada safta tutup, maddi ve manevi her türlü yardımı, anında ulaştırabiliyorlar ortaklarına. Dilleri, dinleri, renkleri, coğrafyaları farklı olduğu halde, buca benzemezi ancak ve sadece ortak bir düşman bir arya getirebilir. O da İslam’dır.
Artık gerçeği kendimize itiraf etmenin zamanı gelmedi mi sizce? Bize anlattıkları demokrasi, insan hakları, doğa hassasiyeti, hayvan sevgisi ve benzeri hikayelerine daha ne kadar inanmaya devam edeceğiz? Sözde hayvan severler. Ama Müslüman Filistin’lileri hayvanlara benzetip öldürüyorlar. Sözde insan haklarından bahsederler. Ama 2,5 milyon insanı açık hava hapishanesinde bomba yağmuruna maruz bırakıp aç ve susuz bırakabiliyorlar. Hastanelerini, ibadethanelerini, okullarını, çocuk parklarını bombalamakta hiçbir beis görmüyorlar.
Hasılı kelam, gayesi, ideali, inancı olanların bir araya gelmesi için illa da bir çatı ismine ihtiyaçları yok. İsim konulmadan da bir araya gelinebileceğini gördük. Müslümanlar, Enfal Suresi 60. Ayet bağlamında caydırıcı askeri güce kavuşmadan, insanlar yer yüzünde acı çekmeye devam edecektir. Rabbim o acıyı çekenlere sabırlar versin. Müslümanların Şehedatleri mübarek olsun inşallah.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.