
Gazze’nin Bize Verdiği Mesajlardan Biri/ UfkumuzHaber Editörya
7 Ekim’den beri Filistin’de yaşananlar bir gerçeği her lahza bize hatırlatıyor olsa gerek. Bu gerçek, zulmü ve haksızlığı önleyecek ve yerine adaleti ikame edecek güç yoksunluğumuzdur. Bir diğer ifadeyle adaleti isteyen güçsüzler olarak adaletsiz güçlülerin zulmü karşısındaki etkisizliğimizdir.
Güç de teknoloji ve paradır. Özellikle de askeri teknoloji. Bir diğer ifadeyle mali ve askeri güç. Bu ikisi olmadan siyasi güç de oluşmuyor. Çünkü siyasi güç ve birlik de ancak mali ve askeri güce sahip birinin etrafında şekillenebiliyor.
NATO denen birlik, Birleşmiş Milletler denen kuruluş, Batı denen blok Amerika’nın etrafında ve Amerika merkezli olarak varlık bulmuştur. Amerika’yı çeksen, geriye kalanlar etkisiz eleman olur. Çünkü geriye kalanlar ancak kendilerinden daha güçlü birinin yanında anlam kazanabiliyorlar. Uluslararası kamuoyu veya uluslararası güç denen şey de Amerika merkezlidir. 7 Ekim’den beri çok sayıda İslam ülkesi, siyasetçi, akademisyen, aktivist, analist, sivil toplum kuruluşları ve halklar olaya müdahale edilmesi için çağrı yapıyor. Çağrının muhatabı kim? Herkes ortaya çağrıda bulunuyor. Hatta BM’nin başındaki adam yani dünyayı temsil eden da ortaya çağrıda bulunuyor. Aslında herkesin çağrısı dolaylı olarak Amerika’ya yöneliyor ama Amerika’nın kendisi olayın tarafı. Amerika karar vermedikçe geriye kalanların hiçbiri küresel olaylara müdahale edemiyor. Amerika’yı merkezi güç haline getiren şey de teknoloji, askeri teknoloji ve para gücüdür.
İslam dünyasının siyasi birlikten ve siyasi irade yoksunluğundan çokça söz edilir, eleştirilir, yakınmalarda bulunulur.
Bunca eleştiriye, talebe ve ortak kanıya rağmen neden bu birlik gerçekleşemiyor?
Çünkü İslam ülkelerini mali açıdan destekleyebilecek, askeri teknoloji bakımından koruyabilecek, onları kendine bağlayacak ve bağımlı hale getirebilecek, onlara zarar vereni caydıracak ve gerekirse cezalandıracak düzeyde güçlü bir ülke aralarında yok da ondan. Hangi ülkenin etrafında ve hangi gücün etrafında bir araya gelecekler?
İslam ülkelerinden her biri ya mali açıdan dibe vurmuş veya ekonomik bakımdan oldukça kırılgan ve Batının sermayesine muhtaç iken, askeri açıdan Batıya bağımlı ve kendi halkıyla güvene dayalı bir sistemden yoksun iken veya komşu ve komşularıyla açık ya da örtülü çatışma içindeyken hangi İslam ülkesinin etrafında bir araya gelebilirler? Aralarında bütün bu sorunları aşmış ve önderlik yapabilecek çok yönlü kabiliyet kazanmış bir ülke yok ki onun etrafında siyasi, ekonomik ve askeri bir birlik oluştursunlar?
İslam dünyasındaki ve dünya Müslümanlarındaki bugünlerde gözlemlenen ve esasen bir asırdır devam eden bu acziyet, çaresizlik, bıkkınlık, yılgınlık ve yorgunluk hali bize bir mesaj veriyor:
İlim üretmek, bilim üretmek, teknoloji üretmek, askeri teknoloji yaratmak ve sermaye oluşturmak için enerjimizi harcamalıyız. Mezhebi, etnik ve ideolojik atışmalara, çekişmelere, didişmelere, fakr u zaruret içinde anlamsız ve yıkıcı rekabet ve çekememezliklere harcadığımız zihin, para ve insan gücümüzü üretime, kalkınmaya, ilerlemeye, güç elde etmeye ve güçlü olmaya harcamalıyız.
Bizi her türlü çatışma ve karşıtlık halinden birlikte çok yönlü üretmeye taşıyacak zihni bir dönüşüme ihtiyacımız var. Bu dönüşümü gerçekleştirebildiğimiz zaman güçlü olmaya başlayabilir, güçlü olunca da birliği sağlayabilir, güçlü birlikle de haksızlıkları önleyebilir ve adaleti ikame edebiliriz. Aksi halde fakirlik, dağınıklık ve karşıtlık içinde çaresizce olup biten mezalimin ya kurbanı ya da seyircisi olmaya devam ederiz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.