1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. ZULÜM KAVRAMI ÜZERİNE
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

ZULÜM KAVRAMI ÜZERİNE

A+A-

 

Zulüm, insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. Zira tarih boyunca pek çok sıkıntılar, zorluklar, zorbalıklar, mazlumluklar, mağdurluklar yaşanmıştır. Zulüm olayında, iki tarafında da insanın bulunduğu büyük bir dengesizlik, büyük bir çarpıklık ve büyük bir hadsizlik söz konusudur. Taraflardan birisi daima ceberut olurken; diğer tarafı ise daima mustaz’af olmuştur. İnsanoğlunu bu kadar etkileyen zulüm kavramının, İslam nazarındaki anlamı ve önemi üzerinde biraz durmak istedik:

Önce bu kavramın ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Hazret Âdem’in hayatına yansıyan şekline bakalım. Rabbimiz, yasaklanan ağaca yaklaşılması halinde; “Yoksa zalimlerden olursunuz!” şeklinde ihtar buyurmaktadır. Bu ihtarıyla Hazreti Âdem(as)'in örnekliğinde, Yüce Rabden gelen emre uymamak, zalim olmayı mucip kılıyor demektir. Bu kavramın muhatabı/rol karakteri; (eğer iblisi bir yana bırakırsak) hazreti Âdem(as)’dir. Zulme neden olan eylem, yasaklanan meyveye yaklaşma eylemidir. Yüce yaratan, o meyveye yaklaşmayı/o fiili işlemeyi yasaklamıştır. Bu durumda Hazreti Âdem’e düşen; sorusuz, sualsiz ve sorgusuz bir şekilde o emre itaat etmektir.

Hazreti Âdem, her ne kadar iblis tarafından kandırılarak yasaklanan meyveye yaklaşmış ve zulüm işlemiş ise de, bu fiilinden dolayı nedamet duymuş, pişman olmuştur. Rabbimiz, halisane bir şekilde Rabbine dönüşü gerçekleştirmesini, Hz. Âdemin zulümden kurtulmasına vesile kılmıştır. Hazreti Âdem’in bu pişmanlık eylemi/fiili/ameli; haram fiillerde bulunanların pişman olmalarına ve Rabbine ihlas üzere dönüş yapmalarına hüsnü misal oluşturmaktadır. Rabbimiz, bu vesileyle günah işleyen kullarının her an tövbe edebileceğini, varsa işlenen yanlışlardan dönebileceğini kullarına bildirmektedir.

En dar anlamıyla zulüm; “Bir şeyi, ona ait olmayan yere koymaktır!” şeklinde ifade edilmektedir. Geniş anlamda ise Zulüm: “Din, ahlak, hukuk, alanlarında terim olarak belirlenmiş sınırları çiğneme eylemidir. Haktan batıla sapmak, kendi hak alanının dışına çıkıp başka insanları zarara sokmaktır. Rızasını almaksızın başkalarına ait olan mal-mülk üzerinde tasarrufta bulunmak, zorbalık yapmaktır. Ve hassaten güç ve otorite sahiplerinin sergilediği haksız ve adaletsiz uygulama/baskıcı, zorba yönetimdir.” gibi tanımlanmaktadır. (Tehanevi, Keşşaf, II, 938)

Benzer bir şekilde Ragıp El İsfahani ise şöyle bir tarif getirmiştir: "Bir şeyi, kendisine ait olan yerin dışına koymak; eksiltmek, çoğaltmak, mahiyetini değiştirmek." (Ragıp El İsfahani, El-Müfredat, İst.1986, Sh.470)

Kur-an’da yirmi ayette direkt zulüm kavramı geçmektedir. Türevleriyle beraber 269 defa; küfür, şirk ve Allah(cc)’ın hükümlerini çiğneme anlamlarında 200’den fazla yerde geçer. Beşeri ilişkilerde haksızlık yapma konusunda ise yirmiden fazla yerde kullanılmaktadır. Ayrıca Allah(cc)’ın hiç kimseye hiçbir şekilde zulmetmeyeceği, ancak insanların kendi nefislerine zulmettikleri konusu ise, yetmişten fazla ayette geçer. (M.F. Adulbaki, El Mu’cem, “zlm” md.)

Resulullah(sav)’in evden çıkarken şöyle buyurduğu rivayet olunur: “Allah’ın adıyla! Allah’a sığınırım! Allah’ım! Hata yapmaktan, yanlış yollara sapmaktan, zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve cahilliğe maruz kalmaktan sana sığınırız.” (Tirmizi, Davet, 34)

Her tür kötülükten Allah(cc)’a sığınıldığı gibi, zulüm işlemekten ve zulme uğramaktan da yine O’na sığınılmalıdır. Hayatın hengâmesi, mal-mülk toplama-biriktirme telaşesi, nefsani hevesler, kibir, gurur gibi duygu ve ihtiraslara kapılmaktan da yine O’na sığınmalıyız!

Şu hassas noktaya da ayrıca bir dikkat çekmek isterim. Aziz Kitabın başında/girişinde, yüce Allah(cc)’a hamd etme emri bulunmaktadır. Her şeye kadir olan yüce Allah(cc), en başta kendi şanını, gücünü, kudretini, azametini bizlere bildirmektedir. Haliyle O’na sonsuz hamd ile başlayarak, O’nu tanımaya ve O’na kulluk yapmaya bizler sevk ediliyoruz. Hem de dosdoğru bir sırat üzere! Aziz kitabın sonunda (Nasr) ise, bu sefer bizlerden kendisine/yüce Rabbe sığınmamız emredilmektedir. Kitabın başı ile sonu arasındaki bütün mülahazalarda, aslı itibariyle O’nu yüceltmemiz, kendisine şeriksiz bir şekilde kullukta bulunmamız ve her türlü şer ve şerlilerden yine kendisine sığınmamız konusu çok önem kazanmaktadır.

Başka bir hadisi şerifte ise Efendimiz(sav)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

"Zulüm üç türlüdür. Bir zulüm vardır ki, Allah onu affetmez. Bir zulüm vardır ki Allah onu affeder. Bir zulüm vardır ki Allah onun hesabını bu dünyada sorar. Allah'ın affetmediği zulüm şirktir. Çünkü Allah; 'Şirk büyük bir zulümdür.' (Lokman, 13) şeklinde buyurmuştur. Allah'ın affedeceği zulüm, kulların kendi nefislerine karşı işlediği zulümdür. Rableri ile kendi aralarındaki işlerde yaptıkları hatalardır. Allah’ın hiç bırakmayıp, mutlaka hesabını soracağı zulüm ise, kulların birbirlerine karşı

işledikleri cürümlerdir. Allah, bunların hesabını sorar ve zalimleri mutlaka cezalandırır." ( İbn-i Kesir Tefsiri, Beyrut, 1969, Sh.508)

Hadisi şerifte Efendimiz zulümden bahsederken, en başta şirkten söz etmektedir. Evet, şirk asla affedilmeyecek bir zulümdür. Zira şirk, Allah(cc)’ın hükmüne müdahale etme fikir ve eylemidir. Âlemlerin rabbine karşı yapılan hadsizlik, bütün yaratılmışlara da şamil olur. Şirk ile bütün bir yeryüzüne zulmün, küfrün, zorbalığın, haksızlığın yayılması için sonuna kadar kapı aralanmış olmaktadır. Haliyle şirk, en büyük zulüm olmaktadır.

Hadisi şerifte geçen ikinci zulüm türü ise kulun Rabbi ile arasındaki ilişkilerinde işlemiş olduğu zulümdür. Bu tür zulüm, amellerdeki eksiklik veya işlemiş olduğu çeşitli sui ameller, fiillerdir. Kulun bu amellerinden, fiillerinden pişmanlık duyması, tövbe etmesi halinde Rabbi de kendisine mağfiret etmektedir.

Bir diğer zulüm ise, kulun başka bir kula/kimseye karşı işlemiş olduğu zulümdür. Bu zulmün hesabı da mutlak bir şekilde sorulmaktadır. Zira bu zulüm, toplumsal hayatı alt-üst etme potansiyeline sahiptir. Toplumsal kargaşaların, cürümlerin, katliamların yaşanması, bu zulmün işlenmesiyle vuku bulmaktadır. Haliyle mutlak hüküm sahibi olan Yüce Rabbimiz, bu fiili işleyenlerin mutlaka cezalandırılacağını beyan buyurmaktadır. Mazlumun ahı asla yerde kalmaz. Zalimin yaptığı yanına kar kalmaz. Adli ilahi, mutlaka yerini bulur.

İnsanların birbirine olan zulümlerine örnek olarak güçlünün güçsüze olan zulmü verilebilir. Hele bu zulüm, gayri İslami bir iktidar/muktedir olmaktan kaynaklı ise, bu tür zulmün mahiyeti de, keyfiyeti de elbette daha kapsamlı olur. Zira zulmü işlemekte olan muktedir, kendisini haklı göstereceği (aslında İslam’a göre gayri meşru olan) pek çok argümana sahip görecektir! İmam Ali, bu konuda şöyle buyurur: ‘Zulmün iki temel unsuru vardır. Birisi zalim, diğeri de mazlumdur. Zalim, zulmettiği için, mazlum da zulme rıza gösterdiği için hesaba çekilir!’

Zalim olan kimse bir şekilde zulmünü icra eder. Ve elbette ki bunun hesabını, zamanı geldiğinde verir. Ama mazlum olan kimse her hal ve durumda zulme karşı çıkmalı, reddetmeli ve direnmelidir.

Günümüzde Müslümanların en çok hassas olmaları gereken konulardan birisi de elbette ki zulümdür. Gerek Rableri ile olan ilişkilerinde, gerek insanlarla olan ilişkilerinde ve gerekse kendi nefislerine karşı işlediklerinde olsun; tavizsiz bir şekilde zulmün her türüne ve dozuna karşı hassasiyet geliştirmelidir.

Cehalet ve gaflet hali öylesine ufuklarımızı sarmış ki, pek çoğumuz bu veya şu şekilde bulaşmakta olduğumuz zulmün farkına bile varmıyoruz/varamıyoruz. Toplum olarak gayri İslami nice hal, durum ve tavır sergilerken, hata ve yanlışlarımızın fakına varma gayretini göstermiyoruz! Şunun-bunun yapıp ettiklerini çekiştirirken, kendimizi belki de ak sütten çıkmış ak kaşık olarak görmenin derdine ve hatta gafletine düşmekteyiz! Oysaki her bir Müslüman, mutlak olarak kendisinin yapıp ettiklerinden sorumlu olduğunun farkına varmalıdır! Mutlak olarak ilk önce kendimizi hesaba çekmeli, kendimizi sorgulamalı ve aynaya bakarak kendi hata, eksik, fazla ve yanlışlarımızı görmeliyiz! Selam ve dua ile

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum