1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Zalimlere Yardımcı Olmamak ve Meyletmemek
Zalimlere Yardımcı Olmamak ve Meyletmemek

Zalimlere Yardımcı Olmamak ve Meyletmemek

Makale...

A+A-

                                                                                          Bediüzzaman Seîdê Kurdî


Mühim bir soruya hakikatli bir cevaptır: 

Büyük memurlardan işimizle alakadar olanlar sordular, dediler ki: "Mustafa Kemal’in sana üç yüz lira maaş verip, Kürdistan’a ve vilâyât-ı şarkiyeye, Şeyh Sinûsî yerine genel vaiz yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilâl yüzünden kesilen yüz bin Kürdün hayatlarını kurtarmaya vesile olurdun" dediler.

Ben de onlara cevaben dedim ki: “Yirmişer, otuzar senelik dünya hayatını yüz bin adam hakkında kurtarmadığıma bedel; yüz binler vatandaşa, her birisine milyonlar sene uhrevî hayatı kazandırmaya vesile olan Risale-i Nur, o zayiatın yerine binler derece iş görmüş. Eğer o teklifi ben kabul etseydim, hiçbir şeye âlet olamayan ve tâbi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi. Hatta ben, hapiste muhterem kardeşlerime demiştim: “Eğer Ankara'ya gönderilen Risale-i Nur'un şiddetli tokatları için beni idama mahkûm eden zatlar, Risale-i Nur ile imanlarını kurtarıp sonsuz idamdan kurtuluşu bulsalar, siz şahit olunuz, ben onları da ruh u canımla helâl ederim.”


Beraatımızdan sonra Denizli'de beni göz hapsinde bulundurmakla taciz edenlere ve büyük âmirlerine ve polis müdürüyle müfettişlere dedim: “Risale-i Nur'un inkâr edilmesi mümkün olmayan bir kerametidir ki, yirmi sene mazlumiyet hayatımda, yüzer risale ve mektuplarımda ve binler öğrencilerimle hiçbir cereyan, hiçbir cemiyet ile ve iç ve dış hiçbir komite ile hiçbir vesika, hiçbir alâka, dokuz aylık incelemelerde bulunmamasıdır. Hiçbir fikrin ve tedbirin haddi midir ki, bu harika vaziyeti versin? Bir tek adamın, birkaç senedeki gizli sırları meydana çıksa, elbette onu mesul ve mahcup edecek yirmi madde bulunacak. Madem hakikat budur; ya diyeceksiniz ki, "Pek harika ve mağlûp olmaz bir deha bu işi çeviriyor." Veya diyeceksiniz: "Gayet inayetkârâne bir İlahi korumadır." Elbette böyle bir deha ile çatışmak hatadır. Millete ve vatana büyük bir zarardır ve böyle bir İlâhî koruma ve Allah’ın yardımına karşı gelmek, firavunâne bir inattır.”


Eğer deseniz: "Seni serbest bıraksak ve göz hapsinde bulundurmasak ve gözetim altında tutmasak, derslerinle ve gizli sırlarınla toplumsal hayatımızı bulandırabilirsin."


Ben de derim: Benim derslerim, istisnasız bütünü hükümetin ve adliyenin eline geçmiş; bir gün cezayı gerektirecek bir madde bulunmamış. Kırk elli bin sayfa risale, o derslerden milletin ellerinde dikkat ve merakla gezdiği halde, menfaatten başka hiçbir zararı hiçbir kimseye olmadığı, hem eski mahkemenin, hem yeni mahkemenin suç gerektirecek bir madde bulamamaları cihetiyle, yenisi ittifakla beraatımıza ve eskisi, dünyaca bir büyüğün hatırı için yüz otuz risaleden beş on kelime bahane edip, yalnız vicdaniye kanaat ile yüz yirmi tutuklu kardeşlerimden yalnız on beş adama altışar ay ceza verebilmesi kesin bir kanıttır ki, bana ve Risale-i Nur'a ilişmeniz anlamsız bir şüpheyle çirkin bir zulümdür. Hem daha yeni dersim yok ve bir sırrım gizli kalmadı ki gözetim altında düzeltmeye çalışsanız...”

Ben şimdi hürriyetime çok muhtacım. Yirmi seneden beri lüzumsuz ve haksız ve faydasız tasarrutlar(göz vb hapislerde bulundurmalar) artık yeter! Benim sabrım tükendi. İhtiyarlık vaziyetinden, şimdiye kadar yapmadığım bedduayı yapmak ihtimali var. “Mazlumun âhı ta arşa kadar gider” diye bir kuvvetli hakikattir.
Sonra o zalim, dünyaca büyük makamlarda bulunan bedbahtlar dediler: "Sen, yirmi senedir bir tek defa takkemizi başına koymadın. Eski ve yeni mahkemelerin huzurunda başını açmadın, eski kıyafetinle bulundun. Hâlbuki on yedi milyon bu kıyafete girdi."

Ben de dedim: “On yedi milyon değil, belki yedi milyon da değil, belki rızasıyla ve kalben kabulüyle ancak yedi bin Avrupa düşkünü sarhoşların kıyafetlerine şeriat ruhsatı ve kanunî zorlama yoluyla girmektense, azimet-i şer'iye ve takva yoluyla, bakış açısıyla, yedi milyar zatların kıyafetlerine girmeyi tercih ederim. Benim gibi yirmi beş seneden beri toplum içinde yaşamayı terk eden adama "inat ediyor, bize muhaliftir" denilmez. Haydi, inat dahi olsa, madem Mustafa Kemal o inadı kıramadı ve iki mahkeme kırmadı ve üç vilâyetin hükümetleri onu bozmadı; siz neci oluyorsunuz ki, boşuna hem milletin, hem hükümetin zararına, o inadın kırılmasına çabalıyorsunuz? Haydi, siyasî muhalif de olsa, madem tasdikinizle yirmi senedir dünya ile alâkasını kesen ve manen yirmi seneden beri ölmüş bir adam, yeniden dirilip, faydasız kendine çok zararlı olarak siyasi hayata girerek sizin ile uğraşmaz. Bu halde onun muhalefetinden kuruntulara düşmek, divaneliktir. Divanelerle ciddî konuşmak dahi bir divanelik olmasından, sizin gibilerle konuşmayı terk ediyorum. Ne yaparsanız minnet çekmem dediğim, onları hem kızdırdı, hem susturdu.”

Son sözüm, “O ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır.” (Enfal, 40) ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” (Al-i İmran, 173)

Risale-i Nur şakirtleri tarafından sorulan suale cevaptır. 

Sual: Geçen sene sizden sormuştuk ki, elli gündür merak edip dünya olaylarına bakmadınız ve sormadınız, o zaman bize bir cevap verdiniz. Gerçi o cevap hakikattir ve kâfidir; fakat Risale-i Nur'un yayılması ve hizmeti ve İslam âleminin menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım iken, şimdi, on üç ay oluyor, aynı hal devam ediyor. Merak edip hiç sormuyorsunuz.

Elcevap: “Doğrusu insan çok zalimdir.” (İbrahim, 34) ayetine en büyük bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarından, onlara değil taraftar olmak veya merakla o olayları takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve üzüntü içinde mücadelelerini seyretmek; belki o acayip zulümlere bakmak da caiz değil. Çünkü zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zalim olur.

Meyletse “Zalimlere sakın sempati duymayın/meyil etmeyin; yoksa ateş size de dokunur.” (Hud, 113) ayetine mazhar olur.

Evet, hak ve hakikat ve din ve adalet hesabına olmadığına ve belki inat ve ırkçılık damarı ve menfaat-i cinsiye(kendisi gibi olanların çıkarını) ve nefsin benliğine dayanan, dünyada örneği bulunmayan gaddarcasına bir zulüm hesabına olduğuna kesin bir delil şudur ki:        
            
Bin masum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek ve sosyal sınıflar akımları içinde, burjuvaların en dehşetli bağlıları ve Sosyalistlerin ve Bolşeviklerin en aşırıları olan anarşistlerle(hiçbir kayıt ve kural tanımayanlarla) ittifak etmek ve binler, milyonlar suçsuzların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu savaşı devam ettirme ve barışı reddetmektir.

İşte böyle hiçbir adil kanuna ve insaniyete ve hiçbir hakikat ilkesine ve hukuka uygun gelmeyen boğuşmalardan, elbette İslam âlemi ve Qur'ân uzak durur. Yardımcılıklarına tenezzül edip zillete düşmez. Çünkü onlarda öyle dehşetli bir firavunluk, bir kendini beğenmişlik hükmediyor; değil Qur’ân 'a, İslâm’a yardım, belki kendine tâbi ve âlet etmekle elini uzatır. Öyle zalimlerin kılıçlarına dayanmaya, Qur’an hakkaniyeti elbette tenezzül etmez.

Ve milyonlarla masumların kanıyla yoğrulmuş bir kuvvet yerine, Kâinat Yaratıcısı’nın kudret ve rahmetine dayanmak, Qur’an bağlılarına farz ve vaciptir. Gerçi zındıka ve dinsizlik o boğuşanların birisine dayanıp ehl-i diyaneti ezer. O zındıkanın baskısından kurtulmak, onun aksi cereyanına taraftar olmak bir çaredir. Fakat şimdiye kadar o taraftarlık bir menfaat vermeyerek çok zararları dokunmuş.

Hem zındıka, nifak özelliği ile her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip sana düşman eder. Senin taraftarlık sebebiyle kazandığın günahlar, faydasız boynunda kalır. Risale-i Nur şakirtlerinin vazifeleri iman olduğundan, hayat meseleleri onları çok alâkadar etmez ve merakla baktırmaz. İşte bu hakikate binaen, değil on üç ay, belki on üç sene dahi bakmasam hakkım var. Sizler baktınız, günahlardan başka ne kazandınız? Ben bakmadım, ne kaybettim?


Emirdağ Lahikası/I ve Kastamonu Lahikası 
(Sadeleştiren: Ömer AYBAR)


Kaynak: Fitrat.com

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.