1. YAZARLAR

  2. Bayram ZİLAN

  3. YENİ SÜRÜM VESAYET: AYM 2.0
Bayram ZİLAN

Bayram ZİLAN

Milat Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

YENİ SÜRÜM VESAYET: AYM 2.0

A+A-

Hepinizin bildiği bir oyuncak var. Önce elinize plastik, balyoz-çekiç karışımı bir alet alırsınız, jetonunuzu atar ve oyunu başlatırsınız. Oyunun amacı bellidir. Önünüzde beş-on delik vardır. Bu deliklerden çıkan kafalara elinizdeki çekiçle vurur, onları çıktıkları yuvaya geri gönderirsiniz. Oyun başlarken, kafalar tek tek ve yavaş yavaş çıkar. Ancak siz vurdukça kafalar daha hızlı ve daha çok çıkmaya başlar. Giderek oyunun dozu artar. An gelir, kafalar ikişer-üçer çıkar. O an dikkatinizi arttırmak ve daha fazla efor sarf etmek zorunda kalırsınız. İşte burası dönüm noktasıdır. Çünkü bu oyun tam bu noktada, yani oyunun hızlandığı, dikkatlerin dağılmaya başladığı noktada kazanılır. Eğer dikkatinizi dağıtmaz, üzerinize doğru gelen kafaları tespit eder, doğru hamleyle geldikleri yuvaya geri gönderirseniz, skor tabelası lehinize işler ve sizi oyunun galibi ilan eder.

Türkiye’de son yıllarda yaşadıklarımız da bu oyunun bir benzeridir.

AYM için yazmış olduğum bir yazıda şöyle bir cümle kullanmıştım:

Türk-Ulus devletinin teorisyenleri-ideologları, halkın bütün değerlerini ve Türkiye toplumunun sosyolojik ve demografik yapısını bir kenara atarak, başka bir deyişle gerçek(lik)lerden koparak masa başında “mühendis bir devlet” kurunca, kurulan bu devletin halktan korunması da birinci öncelik olmuştur”

Halktan kopuk mühendis bir devlet daima korunmaya muhtaçtır. Çünkü kitapta yazılan Türkiye ile pratikteki Türkiye arasında büyük bir fark vardır. Mühendis devletin öngördüğü, tarif ettiği veya tanıdığı halk ile gerçekte var olan halk arasında siyah ile beyaz kadar bariz bir fark bulunmaktadır.

Hal böyle olunca devlet, Cumhuriyet tarihi boyunca kendisini halktan koruma refleksi geliştirmiştir. Ara rejimler, darbeler, muhtıralar, Veto-lar, 411’ler, 367’ler, balans ayarları,  kürsüden ayar vermeler.. Bütün bunlar tamamen bu refleksin bir sonucudur.

Halka hizmet vermek için açılan birçok kamu kuruluşu, tam tersine, halkın karşısında durmuş, Kemalist paradigmanın, resmi ideolojinin ve ittihatçı hegemonyanın bekasına hizmet etmiştir.

TSK, MGK, HSYK, Danıştay, AYM, YÖK, Üniversiteler vb. kurumlar mühendis devletin refleks mekanizmalarıdır.

Ne var ki, 2000’li yılların başında bu kurumlar, hem değişen dünya düzenine hem de pozitif manada modernleşme ve aydınlanma sürecini hızlandıran, giderek demokratikleşen Türkiye halkına karşın değişmek ve yeniden yapılanmak zorunda kalmıştır.

Elbette, bu değişimin başat aktörü Ak Parti’dir. Zira Ak Parti, hem değişen dünyayı, hem demokratikleşen Türkiye halkını iyi okumuş, hem de Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede halk ile devlet arasında ki zihinsel ve idelojik makası, tepeden indirgemeci bakışın, toplumsal dokuya verdiği zararı ve demokrasi ve hukuk soslu vesayet kurumlarının işlev(sizlik)ini iyi tahlil etmiştir.

İktidara geldikten hemen sonra devlet ile millet arasındaki söz konusu makası kapatmaya çalışmıştır.

Mühendis devleti, halk devletine dönüştürmek ve mühendis devletin, kendi ideolojisine tahsis ettiği kurumları, halkın hizmetine tahsis etmek için bu kurumlarla ilgili değişim ve dönüşüm süreci başlamıştır.

2002’den beri, yukarıda bahsettiğimiz oyuncağın başında, elinde çekiçle, çıkan kafaların tepesine vuran Ak Parti iktidarıdır. Elinde çekiç, gece gündüz yuvadan çıkan  kafaları geri püskürten kişi de Erdoğan’dır.

Bahsettiğimiz “kafalar” Türkiye’nin vesayetçi kurumlarıdır. Birisine vurduğunuzda, diğeri kafasını çıkartmaktadır. Söz gelimi, TSK bu mücadele sonrası yuvasına, yani kışlasına geri dönmüştür. Artık TSK, kafasını siyaset alanına çıkartmamaktadır. Ancak bu durum “Game Over” anlamına gelmemektedir.

Nitekim dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları da oyunun bitmediğini ve skor tabelasının halkın lehine değişmediğini göstermiştir.

Kılıç, evine davet ettiği misafirleri nezaket sınırlarını aşarak fırçalamaya, onlara ayar vermeye çalışmıştır.

“Atanmış” bir şahsiyet, maalesef “seçilmişlere” karşı saygı ve yetki sınırlarını aşmıştır. Kürsüden Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün gözlerinin içine baka baka “siyaset” yapmış, siyasetçilere “ayar” vermeye kalkışmıştır.

Geçmişte apoletlilerin tankların paletleriyle yaptıkları balans ayarı ile bugün cübbelilerin kürsüde yaptığı balans ayarı arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de yetki aşımıdır. Siyasete açık bir müdahaledir.

Siyasetin cübbeliler veya apoletliler tarafından yapıldığı rejimlerin adı Otokrasi, Jüristokrasi veya Apoletokrasi’dir. Oysa siyaset, “cübbeliler ve apoletliler”in değil, “siviller” yapacağı bir iştir. Demokrasi denilen rejimin gereği de budur.

Dolaysıyla herkesin dünkü “cübbeli kalkışması”na yüksek sesle cevap vermesi, tepki göstermesi gerekmektedir. En azından demokratlara, özgürlükçülere düşen tutum budur.

Son söz Erdoğan’a:

Oyunun dozunun arttığı bir aşamadayız.

Aman dikkat.

Dikkatinize Dikkat.

twitter: @bayramzilan

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.