Yanılgı ve bedeller: Özkök, Hürriyet, generaller, vs
Ertuğrul Özkök son zamanlarda ne öngördüyse ve ne istediyse tersi gerçekleşiyor. AK Parti dışında koalisyon talebi, Gül cumhurbaşkanı olmasın kampanyası, mahalle baskısı, irtica tehlikesi çağrısı, Irak'a müdahale edilsin, Barzani'ye ders verilsin çığlıkları karşılık bulmadı.
Özkök'teki garip ve kaba militarist dil ve tutum, siyasi ve toplumsal meşruiyete karşı kürek çekme, yoktan kriz üretme, düşünce adamına yönelmekle yetinmeyip artık bizzat düşüncenin kendisini hedef alan garip entelektüel düşmanlığının nedeni belki de burada yatıyor
Özkök, "hem endazesi hem asabı bozuk o malum yazılar"ı belki de bu yüzden kaleme alıyor
Özkök her hangi bir gazeteci değil.
Türkiye'nin en büyük ve en etkili gazetesinin yayın yönetmeni.
Bu tür gazeteler kamuoyu oluşturmakta mahirdirler ve o imkânlara sahiptirler. İmkânlar ortada: Doğan grubu, Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal ve Posta gazeteleriyle, Kanal D, Star, CNN Türk gibi kanallarıyla, D-Smart sistemiyle önemli bir güç
Toplumsal dalganın bu denli dışında kalıp, bu denli yanılıp, sonuçta bu denli etkisiz olup, büyük bir geminin kaptanlığını sürdürmek kolay bir iş olmasa gerek
En azından olup bitenden stresli bir iş olduğunu anlıyoruz
Aslında işin beni ilgilendiren tarafı burası değil.
Şurası: Evet, Özkök ne öngördüyse tersi gerçekleşiyor. Ama bu tersine gelişmelerin hemen hepsi Türkiye'nin hayrına oluyor. Bunlar Türk siyasetinin normalleşmesini, krizlerini aşmasını, kendi dengelerini bulmasını ifade ediyorlar
Neden?
Hürriyet Gazetesi'nin önemli bir özelliği daha var.
Kendi patronunun deyişiyle bir devlet gazetesi Hürriyet
28 Şubat sonrası röportaj verdiği Zaman Gazetesi'nden Nuriye Akman'a aynen böyle demişti Aydın Doğan
Tabii devlet deyince hangi devletten, devletin hangi kesiminden söz edildiği önemli...
Andıç meselesi ile 28 Şubat döneminin, 22 Nisan'da başlayan krizle birlikte Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin gösterdikleri "performans"ın işaret ettiği "devlet" ortada.
Bu iki gazetenin 22 Nisan'dan sonra 4 aylık manşetlerinin toplu okuması gerçekten dikkat çekicidir.
Otobüste namaz, bayramda içki reyonu gibi haberlerle oluşturulan hava, fiilen gerçekleşmediği içindir ki, seçimlerden sonra bir anda yok olmuştur.
Demek ki yanılmanın, tersten akıntıya kürek çekmenin de bir nedeni oluyor, olabiliyor
Ama ilerlemek için bu oyunu kazanmanız gerekir.
Aksi halde bu oyunu başlatanlar da, yürütenler de kendileri için yol alamaz hale gelirler
Osmanlı düzeni başarı ister, "yükselme ve yok olma arasında" ara nokta yoktur
Ya da
Evet ya da tersi olur ve tüm mekanizma zorlanmaya başlar
Kontrol elinizden çıkar, inandıramazsınız, hatta kendiniz bile inanmazsınız
Bakın ne diyor eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Org. Aytaç Yalman:
"Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor.
Oysa, bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz."
Ne diyor eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök:
"Sebep oradaki yoksulluk mudur? Üzerinde düşünmek lazım Orta Anadolu da yoksul. İzmir'in köyleri de var yoksul. Niye, PKK hareketi oralarda olmadı da burada oldu?"
Demek yanıldılar ve kontrol kaçtı
Benzerleri de bu ve benzer konularda yanılıyorlarsa eğer, artık bu işin şakası olmaz
Sorumlular ve "operatörler"in gitmeleri de yetmez, düzenler ve sistemler çöker
Ve bunun bedeli ağır olur
Kimse rahatlamasın, ahlaki bedelden söz etmiyorum.
Bedel toplum önünde ve siyasi olacaktır
Not: Bu yazı bundan bir yıl önce 10.11.2007 tarihinde bu köşede yayınlandı. Henüz Deniz Feneri hadisesi, Doğan Grubu-AK Parti arasındaki açık çatışma ortada yokken kaleme alındı. Sorunu özetliyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.